Biz bu filmi daha önce de gördük!
Hem askeri darbeler döneminde gördük, hem de Fetöcüler tarafından yapılan Askeri Casusluk ve Ergenekon gibi düzmece soruşturmalarda gördük. Kısacası, Biz bu filmi defalarca gördük.
Her gördüğümüzde de demokrasimiz ve hukukumuz adına kaygı ve endişe duyup irkildik! Sadece irkilmedik, üzüldük de ayrıca.
Hiç kimse kusura bakmasın! Ekrem İmamoğlu’na ve İBB’ye yönelik olarak yürütülen soruşturmanın 6. Dalgasında gözaltına alınan birçoğu seçilmiş 36 kişinin basına ve medyaya servis edilen adliyeye sevk görüntüleri, bu kişileri teşhire ve itibarsızlaştırmaya dönük bir uygulamadır ve hukukun üstünlüğüne inananlar için son derece rahatsız edicidir. Çünkü bir hukuk devletinde böyle şeyler olmaz.
Olursa da o devlete hukuk devleti denmez.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, kameraların karşısına her geçtiğinde, “Türkiye bir hukuk devletidir ve Türk Yargısı da bağımsız ve tarafsızdır” diyor.
Türkiye bir hukuk devleti, Türk Yargısı da bağımsız ve tarafsızsa, adalet niye hep yerlerde sürünüyor?
Son zamanlarda yapılan tüm kamuoyu araştırma sonuçları gösteriyor ki, bu Ülke’de adalete olan inanç ve güven yüzde yirmilere düşmüş durumda.
Diplerde yani.
Türk Yargısı kimin adına karar veriyor?
Türk Milleti adına değil mi?!
Peki, Türk Milleti kendi yargısının adaletine inanıyor ve güveniyor mu?
İnanmıyor ve güvenmiyor! İnansaydı ve güvenseydi, adalete olan inanç ve güven bu kadar dip yapar mıydı? Başta Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı olmak üzere, Ülke’yi yönetme mevki ve sorumluluğunda olanların, her vicdan sahibi yurttaş gibi bu durumdan rahatsız olmaları lazım.
Bu yapılanlar, Türkiye bir hukuk devletidir, Türk Yargısı da bağımsız ve tarafsızdır denilerek savuşturulacak türden şeyler değildir.
Öyle olduğu için de vatandaş ikna olmuyor.
İkna olup da yapılanlara destek vermiyor.
Sadece Türk Adaleti’nin insanın içini acıtan durumu değil, bu durum da anketlere yansıyor.
Farklı anket şirketleri tarafından yapılan tüm araştırmalarda, Toplumun büyük bir kısmının yaşananları hukuki bulmadığı görülüyor.
Bu durum, hukuk devleti olma iddiasındaki bir Ülke için sürdürülebilir bir şey değildir.
Dahası, Ülkemize yakışan bir şey de değildir.
Türk Milleti, devletinin hukuk devleti olduğuna ve kendisi adına karar veren Türk Yargısı’nın da adalet ürettiğine inanmak ve güvenmek istiyor.
Bu Ülke’de suç işleyen herkes elbette soruşturulmalıdır. Seçilmişler de soruşturulmalıdır, atanmışlar da soruşturulmalıdır.
Suç işlemiş ya da suça bulaşmış olan hiç kimse soruşturulmaktan muaf tutulmamalıdır.
Fetöcülere belediye arsalarını parsel parsel peşkeş çektiği iddia edilen eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da muaf tutulmamalıdır, başında bulunduğu bakanlığa kendi firmasından dezenfektan sattığı iddia edilen Bakan da muaf tutulmamalıdır.
Haliyle, İmamoğlu ve çalışma arkadaşları da muaf tutulmamalıdır.
Ancak, bütün bunlar hukuka bağlı kalınarak ve adalet anlayışı çerçevesinde yapılmalıdır.
Aksi halde, iç cephe yarılır ve Ülkemizle Milletimiz bu işten büyük zarar görür. Görüyor da zaten.
Ülkemizi böylesine sıkıntılı bir sürece sokmaya kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur.
Seçilmişin de yoktur, atanmışın da yoktur.
Türk Halkı olarak Ülkemizde huzur, güven ve refah içinde yaşamak istiyoruz.
Buna da fazlasıyla hakkımız olduğunu düşünüyoruz.
Yapılan her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin, yapanın ya da yapanların yanına kâr kalmayacağına olan inancımla Milletimize esenlik ve kolaylık diliyorum!
Ne diyor Oğuz Kağan?
-KARA GÜN KARARIP KALMAZ!

