Ekrem İmamoğlu bu Ülke’de ilk defa belediye başkanı olmadı ki!
İlki Beylikdüzü’nde, ikisi de İstanbul Büyükşehir’de olmak üzere kesintisiz üç dönemdir belediye başkanlığı yapıyor. Anayasamıza ve yasalarımıza göre, belediyelerin her türlü iş ve işlemleri de idari ve mali yönden denetimlere tabidir. Haliyle, bu denetimler Ekrem İmamoğlu’nun yönettiği belediyeler için de geçerlidir. İmamoğlu yönetimindeki belediyeler, idari ve mali yönden defalarca denetlenmişler ve bu denetimlerin hepsinden de aklanarak çıkmışlar.
Hatta, zaman zaman yapılan şikayetlerden bile aklanarak çıkmışlar.
Ta ki, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olma süreci başlayana kadar.
Bu süreçle birlikte İmamoğlu’nun önce otuz beş yıllık diploması usulsüz verildiği iddiasıyla tartışmalı bir biçimde iptal edilmiş ve hemen arkasından da hakkında yolsuzluk soruşturması başlatılıp, önce gözaltına alınmış ve sonrasında da tutuklanmıştır.
Sadece kendisi tutuklanmamış, birlikte çalıştığı arkadaşlarının da neredeyse tamamına yakını tutuklanmıştır. Tutuklanmayanlara da yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte adli kontrol ve denetim şartı getirilmiştir.
Soruşturmaların ve tutuklamaların adaylık süreciyle birlikte başlatılmış olması ve Cumhurbaşkanı’nın olaya bizzat müdahil olup, başta İmamoğlu olmak üzere, henüz hüküm giymemiş insanlar hakkında gerçekmiş gibi ithamlarda bulunması, kamuoyunun meseleye şüpheyle bakmasına yol açmıştır.
Kamuoyundaki halihazır algı, yürütülen soruşturmaların ve operasyonların siyasi olduğu ve Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatını bitirmeyi amaçladığı yönündedir. Nitekim, farklı kamuoyu araştırma şirketleri tarafından çeşitli zamanlarda yapılan araştırma sonuçları da bu hususu doğrular niteliktedir. An itibariyle Toplumun yüzde altmışı, bu operasyonların siyasi olduğuna inanıyor ve yapılanları doğru bulmuyor. Hukuki ve doğru bulanların oranı ise yüzde otuzlarda kalıyor.
Hukuki ve doğru bulmayanların önemli bir bölümünü de İktidara destek veren seçmenler oluşturuyor.
İktidara destek veren her dört seçmenden birinin bu soruşturmaları siyasi bulduğu ve inanmadığı, birçok anket şirketinin araştırmalarına da yansıyor. Soruşturmaların hep aynı merkezden yürütülüyor olması ve farklı birimlerdeki yüzlerce insanı kapsaması da kamuoyundaki inançsızlığı güçlendiriyor. Çünkü farklı birimlerdeki bu kadar insanın bir araya gelip yolsuzluk yapması gerçekçi bulunmuyor.
Ayrıca, gizli olarak yürütülmesi gereken soruşturmaların, anında İktidar yanlısı basına ve medyaya sızması da soruşturmaların siyasi olduğuna dair şüpheleri artırıyor.
Bütün bunlara rağmen, bu soruşturmaların daha da genişletileceği ve İmamoğlu’yla çalışma arkadaşlarının olabildiğince içerde tutulacağı İktidar yanlısı basın ve medya tarafından inatla ve ısrarla dillendiriliyor.
Sadece dillendirilmiyor, hüküm giymemiş insanlar hakkında basın ve medya yoluyla karalama kampanyaları da yürütülüyor ve göz göre göre bu insanların masumiyet karineleri ihlal ediliyor. Anlaşılan o ki, bu operasyonlar Ana Muhalefet Partisi’nin kurumsal yapısına da uzanacak şekilde seçime kadar devam edecek ve son noktayı sandıkta seçmen koyacak.
Gelin görün ki, bütün bu hengamede olan gene ücretliler ile dar ve sabit gelirlilere olacak.
Çünkü hukuka ve adalete şüpheyle bakılan böyle bir ortamda ne enflasyon düşer ne de faizler iner.

