Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BU İŞLER KARŞILIKLI GÜZELLEME DÜZEREK OLMAZ!

Elebaşılığını Abdullah Öcalan’ın yaptığı malum Terör Örgütü, kırk küsür yıldır
Elebaşılığını Abdullah Öcalan’ın yaptığı malum Terör Örgütü, kırk küsür yıldır sürdürdüğü terör faaliyeti sıradında, başta askerlerimizi, polislerimizi, güvenlik korucularımızı ve kamu görevlilerimizi olmak üzere, çoluk çocuk demeden kırk binin üzerinde insanımızı acımasızca katletti.
On binlercesini de yaraladı ve yarım bıraktı.
Yüz binlercesini de yerinden yurdundan etti.
En sonunda da MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı üzerine silahları bırakmayı kabul ettiğini (daha doğrusu, ateşkes ilan ettiğini) açıkladı.
Türkiye Cumhuriyeti’ne baş kaldırmış bir terör örgütünün silah bırakması, halkımızın ve insanlığın iyiliği, esenliği açısından kuşkusuz ki iyi bir şeydir.
Aslında, her terör örgütünün silah bırakması iyi bir şeydir.
Böyle bir şeye aklı başında olan hiçbir vatandaşımız itiraz da etmez, karşı da çıkmaz. Lakin Halkımızın bilmek istediği bir husus var. Malum Örgüt neyin karşılığında bırakacak silahı?
DEM’in İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, çıktığı bir televizyon kanalında, “Size şerefim üzerine yemin ederim ki, Öcalan’ın hiçbir ön şartı ya da şartı yok! Ortada herhangi bir pazarlık da yok” dedi.
Dedi amma, Önder’in şerefini ortaya koyarak ettiği bu yemini vatandaşlarımız samimi ve inandırıcı bulmadı.
Çünkü kırk yılı aşkın süredir silahlı kalkışma halinde olan bir Örgüt’ün kayıtsız şartsız silah bırakmasının gerçekçi bir yanı yok.
Buna herkes inansa bile, Örgüt tarafından kandırılıp dağa çıkarılan çocukların aileleri inanmaz.
Ayrıca, bu işlerin karşılıklı güzellemeyle olmayacağı da ortada.
O nedenledir ki, bu süreçte ne yapılacaksa, her şeyin açık ve şeffaf bir şekilde ortaya konulması ve siyasi partilerimizle vatandaşlarımızın en geniş anlamda bilgilendirilerek, kafalardaki soru işaretlerinin giderilmesi lazım.
En önemlisi de terörle mücadele sürecinde çok ağır bedeller ödeyen şehit yakınları ile gazilerin ikna edilmeleri lazım.
Bir de sayıları elli dört bini aşan güvenlik korucuları için nasıl bir formül düşünüldüğünün açıklanması ve bu insanların rahatlatılması lazım.
Daha açık bir ifadeyle, bu insanları mağdur etmeyecek gerçekçi bir formülün ortaya konulması lazım.
Bütün bunlar yapılıp da Toplum tümüyle ikna edilmeden, bu süreçten sağlıklı bir sonuç çıkmaz.
O yüzdendir ki, kapıların ardına kadar açılıp, sürecin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi lazım.
Dahası, Bahçeli’nin DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’a söylediği, “Türkiye Cumhuriyeti’ni hep birlikte demokratikleştireceğiz!” sözünün de lafta kalmaması lazım.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin, evrensel norm ve standartlarda laik ve demokratik bir hukuk devleti olmaya ihtiyacı var.
Hem de şiddetle ihtiyacı var.
Fakat bu ihtiyaç, Terörist Elebaşı istediği için değil, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bunu hak ettiği için karşılanmalıdır.
Terörist Elebaşı istedi diye böyle bir yola başvurmak ya da süreç üzerinden siyasi ikbal hesapları yapmak, bu Millet’e yapılan en büyük haksızlıktır.
Milletimiz, kendisine yapılan böyle bir haksızlığı kabul etmez.
             ÖZLÜ SÖZÜM

“İnsan odur ki, akşam olup da başını yastığa koyduğunda yaşadığı günün muhasebesini yapabilmeli ve özünü sorguya çekip, hatalarından ve kusurlarından arınabilmelidir.”