Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

HUZUREVİ..!

Kırk yıllık hayat arkadaşı,

Kırk yıllık hayat arkadaşı, öleli otuz gün dahi olmamıştı..!

Ara sıra tartışmaları, geçimsizlikleri olsa da ölümün, yokluğun etkisini ciğerinde, iliklerinde hissediyordu, Hatice teyze..!
İlk önceleri kaybını kabullenemeyen Hatice teyze, zamanla yerini hüzün veren hatıralara ve yalnızlığa terk etmişti..!
Evin bir köşesinde, iki oğlunun hararetli tartışmasıyla, Hatice teyzenin hatıraları da kesintiye uğrar…
Bunca üzüntü içinde neler oluyor diye kulak kabartan Hatice teyze, çocuklarının kendisini hangi huzurevine yerleştireceği konusunda
anlaşamadıklarına tanıklık eder..!
Oğulları iştahlı bir şekilde atışıp duruyorlardır…
Anlaşamadıkları tek konu, huzurevinin hangi adres olacağıdır..!
Eşinin ölümünün üzüntüsünü dahi üzerinden atamamışken, oğullarının kendisini huzurevine yerleştirme çabaları karşısında afallayıp kalmıştır, Hatice teyze..!
Hatice teyzenin yaşamı, tek tek film şeridi gibi gözünün önünden geçer…
Hamileliğinden bugüne kadar olan dönemi…
Eşiyle yaşadığı o sevinç…
Gelen çifte mutluluk..!
İki erkek çocuk..!
İkiz..!
Yemeyip yedirdiği, uyumayıp uyuttuğu, giyinmeyip giyindirdiği, birini sustururken diğerini susturamadığı anılarını…
Hastalandıklarında sabaha kadar başucunda beklediği saatlerini…
Her şeyden, herkesten koruduğu, sakındığı oğullarını…
Kimseye laf ettirmediği, azarlamadığı aslanlarını…
Onların geleceği için eşiyle birlikte kırk sene çalıştığı yıllarını…
Birden içinden “ınhhh” diye bir ses çıkar..!
Yanan yüreği, seslenmiştir…
Yaşamı boyunca böyle derin bir acı hissetmemişti..!
Acılar, anlaşmış gibi ard arda Hatice teyzenin yakasına yapışmışlardı…
“Buraya kadarmış!” diye düşündü…
Sessizce koltuğundan kalkıp yatak odasına yöneldi…
Oğullarının tartışması bitmiş, huzurevi seçilmişti…
Dağın yamacındaki küçük bir bahçesi olan huzurevi, annelerine uygun görülmüştü…
Oysa annelerinin oturduğu ev de bahçeli, müstakil bir evdi…
İsterse evlatlarını yasal yollarla evinden çıkarabilirdi…
Ana yüreği bunu yapmaya da kıyamadı…
Hatice teyzenin kimseye bir zorluğu da yoktu…
Eli ayağı tutuyor, ufak tefek işlerini yapıyor, evinde yaşıyordu…
Bahçesine ektiği kırmızı, pembe sardunyaları sulamayı, onlarla konuşmayı çok seviyordu…
O günden sonra Hatice teyzenin ağzını bıçak açmadı…
Kıyafetleri, kırk yıllık emekleri, hatıraları bir valize sığdırılmıştı…
Hatice teyzenin evinden koparıldığı gün, gelip çatmıştı…
Oğullarından biri, “Anneciğim merak etme sen, sık sık ziyaretine geleceğiz. Ne istersen onu getiririz.” diye de güvence vermişti…

Hatice teyze oğluna sadece iki saniyelik bakabildi..!

Yine sesini çıkarmadı..!
Yavaş adımlarla doğrularak sehpanın üzerinde duran eşiyle birlikte çekilmiş fotoğrafını ve albümünü valizinin üstüne fırlattı…
Huzurevine yerleştirilen Hatice teyze, insan olmanın ne ağır bir yük olduğunu düşünüp duruyordu…
Hatice teyze, yalnızca çiçeklerinden değil, eşyalarından, evinin her köşesindeki hatıralarından da koparılmıştı..!
Huzurevinin köhne, eski ve soğuk yatağında yatarken hissettiği terk edilme acısı galip geliyordu..!
Bunları düşündüğü bir sırada, sol tarafına bir ağrı saplandı…
On dakika kadar süren ağrı, geçtikten sonra hastabakıcının kendisine seslendiğini duyar…
“Hatice hanım, telefonunuz var…”
Yavaş yavaş yatağından doğrularak telefon ankesörüne ulaşan Hatice teyze, ahizeyi eline aldığı gibi oğullarının heyecanlı ve de gür sesleriyle karşılaşır…
“Anneciğim biziz, oğulların ve de gelinlerin. Bugün sizi ziyaret edeceğiz. Ne getirmemizi istersiniz?”
Hatice teyze önce bir sessizleşir.
Boğazı düğüm düğüm olur. Gözlerinden yaşlar boşalır. Ama karşı tarafa belli etmemeye çalışır…
Boğazını temizledikten sonra, “Gelmeyin çocuğum, gelmenizi istemiyorum.” diyerek telefonu kapatır…
Yatağına gitmek için iki adım attıktan sonra yere yığılır…
Yere çarpması sonucu oluşan gürültüyü çevredekiler de farkederler..!
Hastacakıcılar ve yine kendisi gibi çocukları tarafından terk edilmiş yaşıtları koşuştururlar..!
“Hatice hanım!, Hatice hanım!” diye seslenirler…
Hatice hanımdan ses çıkmaz…
Hatice hanımı kaldırıp yatağına yatırırlar…
Huzurevine ara sıra muayeneye gelen doktoru ararlar…
Doktor gelecek de Hatice teyzeye bakacak..(!)
Hatice teyze, hayata veda etmiş, çoktan Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu..!