“Yaşamın anlamı nedir?” diye bir sokak röportajı yapacak olsaydık, çok farklı ve rengarenk cevaplar alacağımıza adım gibi eminim…
Çünkü yaşamın, yaşamanın anlamı kişiden kişiye, durumdan duruma değişen öznel bir olgudur…
Sokaklardaki çöpleri toplayan sakalı terlememiş çocuk için, ailesine ekmek parası götürmek…
Yolda geçen tablacı amcaya sorsanız,
kirasını ödeyebilmek…
Okula giden öğrenci için, sınavlardan kurtulmak…
Ayşe teyze için,
çocuklarını evlendirip, torun torba sahibi olmak…
Bilim insanı için,
insanlık adına buluşlar bulmak…
Doktor için,
kendi ilgi alanında radikal tedavi yöntemi bulmak…
Dindar bir insan için,
ahireti garantilemek…
Bazı insanlar için,
şan, şöhret sahibi olmak…
Bazıları için,
savaşlar yapıp, yeni topraklar ve kıtalar fethetmek…
Kimileri için,
çok para kazanmak, mal biriktirmek…
Kimileri için,
aşık olmak…
Kimisi için,
dünyaya hükmetmek…
Kimileri için,
var etmek…
Kimileri için,
yok etmek…
Dikkat ettiyseniz hayatın anlamı,
kişilerin karşılanmayan ihtiyaçlarına, arzularına göre belirlenmektedir…
Karnı aç olan bir insan, aşk arayışında bulunmaz, bulunamaz…
Veya bir sorunu, bir derdi, bir hastalığı olan insan için yaşamın anlamı, önceliği, o hastalıktan kurtulmaktır…
Peki, gelin bu sıraladıklarımızı oldurtalım.
En azından olumlu olanları…
Alaaddin’in sihirli lambası olsun elimizde…
Çöp toplayan çocuğun geçim derdi olmasın…
Tablacı amca ev sahibi olsun…
Öğrenci mezun olsun…
Ayşe teyze torun torbaya kavuşsun…
Bilim insanları insanlık adına faydalı buluşlar bulsun…
Kanser, grip gibi ayakta atlatılan bir hastalık olsun…
Şan ve şöhret sahibi olmak isteyenler, objektiflerin karşısında boy boy pozlar versin…
Aşk yaşamak isteyenler, Leyla ile Mecnun’u kıskandırsın…
Neler değişirdi insanın tabiatında..(?)
İnsan bunlarla yetinir miydi, yoksa kendisine, yaşamına yeni anlamlar katmaya mı çalışırdı..(?)
Elbette ki ikinci cevap..!
İnsanın yaşamı devam ettikçe, bitip tükenmeyen istekleri de devam edecektir…
Anlam arayışları…
İstedikleri şeye ulaştıkları anda, yeni isteklere ulaşma istekleri…
Bunu yaparken de öyle yukarıdaki gibi Alaaddin’in sihirli lambasıyla da gerçekleştirmeden…
Ezerek, basarak, çizerek, yok ederek, hileyle, tüm insani duygularını terk ederek yapmazlar mı..?
“Hedefe giden her yol mübahtır.” mantığıyla..!
Oysa bilmezler ki, hiçbir zaman ne bir hedef vardır, ne de bir tatmin duygusu..!
Öyleyse bu kötülük niye..?
İnsanı insan yapan özelliğimiz iyilik değil midir?
İyiliği hedef alan insanlara baktığımızda bunu görmez miyiz?
İnsana, hayvana iyilik edenlere…
Bu insanların çok büyük engellemeler karşında dahi, en ufak bir geri adım atmadıklarını görmez miyiz..(?)
Sonsuz doyumu tadan insanlar, bu insanlar değiller mi?
İyiliğin koruyucusu ve de savunucuları..
Taa ki yeryüzündeki tüm kötülükler silininceye kadar…
Yanlış anlaşılmak istemem…
Hedeflerinizden sapma gösterin veya hiçbir hedefiniz olmasın, demiyorum…
Hayatın aslında yalın olduğunun ancak insanın anlam arayışının karmaşık hale getirdiğinin, asıl olanın, incinmeden ve incitmeden hayatımıza anlam katabilmenin, insanda en güzel özellik olduğuna vurgu yapmaktır…
Hedefimize giden yolda kırmadan, dökmeden, yardımı ve de iyiliği seçerek yürümek…
Biz insanlar için hayatın ortak anlamı, bu olmalıdır…

