Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

LİYAKAT + ADALET = BEKA’DIR

İktidarın ne zaman başı

İktidarın ne zaman başı sıkışsa, hemen beka meselesini ortaya atar ve bunu da malum (bildik, tanıdık) dış güçlere bağlar. Beka denilen şey, daha çok içeriyle ilgili bir şeydir oysa! İç cephenin sağlam olup olmamasıyla ilgili bir şeydir. İç cepheniz sağlam olursa, beka meseleniz olmaz.

İç cepheyi sağlam tutmanın yolu da bellidir. Kayırmacılığa ve kollamacılığa son verip, yönetimde liyakati ve adaleti esas alacaksınız.
Daha açık bir ifadeyle, işin başına işin ehlini (hak edeni ya da layık olanı) getireceksiniz ve hayatın her alanında hakkı ve adaleti egemen kılacaksınız.
Bu arada, sosyal adaletin de adalet kavramı içinde yer aldığını bileceksiniz.
Ülkemiz bu anlamda dünyanın en sıkıntılı ülkelerinden biridir.

Çünkü bu Ülke’de (deyim yerindeyse?!) torpilsiz işe giriş olmaz.
Olursa da çaresizlikten olur. O işi yapacak başka birini bulamadıkları için işe alırlar sizi.
Mecbur kaldıkları için işe alırlar yani.
Bir işe girebilmeniz için mutlaka bir arkanızın (dayınızın) olması ve sizi kayırıp kollaması gerekir. Mülakat denilen ve (musalla taşı gibi) başımızın belası olan şey de bu yüzden vardır.
Mülakat sayesinde liyakat sahibi olanları eler, kendinize yakın olanları ya da size sadakat gösterenleri işe alırsınız.
Kamu yönetiminde liyakat kadar sadakat de önemlidir aslında.

Ama bu sadakat siyasetçiye olan sadakat değil, vatana ve millete olan sadakattir. Çünkü asıl olan siyasetçi değil, vatan ve millettir. Siyasetçi bugün vardır, yarın yoktur.
Vatan ve millet ise baki ya da ebedidir.
Daha doğrusu, baki ya da ebedi olmak zorundadır.
İşte, liyakat ve adalet bunun için önemlidir.
Cumhuriyetimizi payidar kılacaksak, (ki kılmalıyız) kamuda liyakati ve vatana, millete sadakati esas almak ve hakkı, adaleti hayatın her alanında egemen kılmak durumundayız.

ADALET BİTTİĞİNDE DEVLET ÖLÜR!

Rivayet o ki, Hristiyan’ın biri ölen köpeğini Müslüman mezarlığına gömer.
Bu durumu gören ahali, adamı zamanın kadısına şikayet eder.
Kadı adamı çağırtır ve işin aslını sorar!
Adam “Doğru söylemişler Efendim! Gömdüm, çünkü köpeğimin vasiyeti böyleydi!” der.
Kadı “Sen bizimle alay mı ediyorsun melun herif?” diyerek adama çıkışır.

Adam “Ne haddimize kadı efendi?! Hem sonra, Size de bin dirhem altın vermemi vasiyet etti!” der.
Bunu duyan kadı “Yaz Oğlum! Rahmetli köpeğin ölümü bizi de ziyadesiyle üzmüştür.” diyerek çark eder.
Kadının birden bire tavır değiştirdiğini gören ahali “Hayırdır kadı efendi?! Bu nasıl iş böyle?” diyerek tepki gösterir.
Kadı bunun üzerine, “Rahmetlinin kökenini araştırırken gördüm ki, Ashab-ı Kehf’in köpeği olan Kıtmir’in soyundanmış!” der.
Fatih Sultan Mehmet Han der ki!
-KADIYI SATIN ALDIĞINIZDA ADALET ÖLÜR!
ADALET ÖLDÜĞÜNDE DE DEVLET ÖLÜR!
(Ashab-ı Kehf : Yedi Uyurlar)

İNGİLİZ YARGIÇ

Bir İngiliz yargıç, gece yarıs parkta tek başına dolaşan bir genç kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verince, gazeteciler kendisine sorarlar!
-7 yıl 7 gün hapis cezası basit bir korkutma eylemi için çok değil mi?

Yargıç cevap verir!
-7 günlük hapis cezası genç kızı korkutmanın, 7 yıllık hapis cezası ise İngiliz kızlarının gece yarısı parklarda özgürce dolaşmalarına müdahale etmenin cezasıdır.