“Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı’nda.
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın
Ne de polis farkında…”
Büyük üstat Nazım Hikmet’in sevdiğim şiirlerinden bir nakarat…
Bu sabah dilime dolandı, Cem Karaca seslendirmesiyle…
Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacı..!?
Nazım Hikmet bu şiirini yazarken ne Gülhane Parkı’ndaydı, ne de o parkta bir ceviz ağacı vardı…
Nazım Hikmet, bu şiirini Bulgaristan’ da yazmıştı…
Şiirinin altında, “Balçık, Bulgaristan” diye de notunu düşmüştür…
Donanma davası nedeniyle tutuklu bulunan Nazım Hikmet, 1950 yılında çıkarılan bir afla serbest bırakılmıştır.
1951 senesinde Türkiye’ den ayrılarak yurt dışına gitmiştir…
Bu bilgileri edindikten sonra, Nazım Hikmet’i Gülhane Parkı’na götüren, hem de hiç olmayan ceviz ağacına iten, duygu seli neydi?
Elbette ki memleketine, vatanına, ailesine, doğup büyüdüğü mahallesine, sokağına, parkına, ağacına, çeşmesine, kara sineğine olan özlemi ve de hasretiydi…
Bizler dahi kendi vatanımız içinde bir bölgeden başka bir bölgeye gittiğimizde özlem duyarken, Nazım Hikmet gibi duygu yüklü bir insanın hasretini tahmin dahi edebilir miyiz?
“Memleketim” adlı başka bir eserinde de hep bu özlemle, hep kanadı kırık bir kuş misali elin, ecnebinin topraklarında yaşayarak durmuştur…
Buna yaşamak denilirse..!
Nazım Hikmet’in bu ceviz ağacı şiirine yönelik hikayeler uyduran yurdum insanını da göz ardı etmeyelim..!
Yok efendim, Gülhane Parkı’nda sevgilisi Piraye’yi beklerken polis geliyor, Nazım polisten kaçmak için ceviz ağacına tırmanıyor..:)
Bu da güzel hikaye ancak, bu tarz hikayeler yerine Gülhane Parkı’na Nazım Hikmet hatıratı olarak bir ceviz ağacı dikilemez miydi?
İstanbul da yaşasaydım kesinlikle dikerdim…
Ağacın gövdesine Nazım Hikmet’in adını kazırdım…
Hem de büyük bir kalp içinde…
Ondan sonra gelsin anonimler..
Şu an yapabileceğim tek şey ona
ithafen aşağıda yazdığım şiirdir…
Sevgiyle…
Ben bir dut ağacıyım
Anadolu bozkırında.
Ben bir dut ağacıyım
Anadolu kırsalında.
Kollarım uzun uzundur
Gökyüzünün altında.
Yaprağım yeşil yeşildir
Güneşin alnında.
Ben bir dut ağacıyım
Anadolu dağlarında.
Ben bir dut ağacıyım
Tepelerin ucunda.
Bütün kuşlar bana konar
Kanat açar başımda.
Ben bir dut ağacıyım
Anadolu bağrında.
Ben bir dut ağacıyım
Anadolu yaylasında.
Temmuz, Ağustos sıcağıyım
Ovaların yanında.
Ben bir dut ağacıyım
Mahallenin yanında.
Ben bir dut ağacıyım
Sedirimin yanında.
Buram buram kokarım
Dinginliğin ortasında.
Ben bir dut ağacıyım
Köklerim derin derin.
Kadın, çocuk, tüm mahalle toplaşır
Paylaşır yalnızlığımı serin serin.

