Hiç mücadele etmeden..(?)
“Armut piş, ağzıma düş” misali…
Farklı bir boyutta, evrende olsaydık belki diyebilirdik…
Ancak üç boyutlu bu dünyamızda olacağını sanmam…
Değinmek istediğim tema, çırpınacağımız yani mücadele edeceğimiz alanı iyi tayin etmek…
Örneğin bataklığa saplanmış bir insana, “Çırpın” diyebilir miyiz?
O insanın kurtulmak için çırpınması, tam tersi etki göstererek daha çok gömülmesine yol açmaz mı..(?)
Yüzme bilmeyen insanın boğulmamak için çırpınması gibi…
Nafile çırpınışlar kişiyi kurtarmayacağı gibi, çok daha çabuk, suyun dibini boylamasına neden olacaktır…
Suyu istediğiniz kadar çırpın, bir iki hava kabarcığından öteye geçmeyecektir…
Süt küvetinde çırpınmanız ise teninizi daha yumuşak yapacağı gibi, tereyağı üretimine de geçmenizi sağlayacaktır…
İşte bu nedenle, “Mücadeleyi bırakmayın” derken hangi konulardaki mücadele olumlu sonuçlar verir..(?)
Bu soruyu doğurmaktadır…
Bazen o kadar çok mücadele veririz ki, her çırpınmalarımızın sonucunda güzel bir ürün elde edeceğimizi düşünürüz…
Oysa ki nafile çırpınışlarımız zaman kaybı yaşatacağı gibi, bizleri karanlığın dibine çekerek boğulmamıza da neden olacaktır…
O zaman ne yapmalıyız?
Mücadele edeceğimiz alanı, konuyu çok iyi seçmeliyiz…
Diyelim, seçimimizi yanlış yaptık…
Bir iki çabalarsınız, olmayanı bırakmalısınız…
Aksi taktirde göstereceğimiz efor, gücümüzün ve de umutlarımızın tükenmesine de neden olacaktır…
Sadece “Denedim olmadı.” diyebilmeli insan…
Bazen aşırı ısrarcı olmak, oldurtmaya çalışmak da, hiç mücadele etmemekle doğru orantılıdır…
“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” atasözü tam da rehberimiz olacak bir sözdür…
Bir işin olabilirliği ihtimali üzerine direnmek, mücadele etmek, zaman ayırmak ve sonunda mükafatını almak…
Öbür türlüsü ise sadece boşa kürek çekmektir…