Bir zamanlar Ortadoğu’nun incisi ya da Paris’i olarak da adlandırılan ve kişi başına düşen milli gelir bakımından neredeyse Avrupa seviyesinde olan Lübnan, şimdilerde çok zor günler geçiriyor ve resmen açlık ve sefaletle boğuşuyor.
Bu da yetmezmiş gibi, soykırımcı İsrail’in (İran destekli) Hizbullah Güçleri’ne karşı düzenlediği yoğun hava saldırıları yüzünden adetâ cehennemi yaşıyor.
Peki!
Bir zamanların gıpta edilen ülkesi Lübnan bu duruma nasıl geldi?
Lübnan’ı bu duruma getiren şey, Ülke’ye kontrolsüz bir biçimde yerleşen sığınmacılardır. Sığınmacıların yerleşmesiyle birlikte Lübnan’ın demografik yapısı ve buna bağlı olarak da ekonomik, sosyal, kültürel dokusu bozuldu.
Haliyle bu da Ülke’nin istikrarsızlaşmasına yol açtı. Aynı ya da benzer sıkıntıları, bir zamanlar bir buçuk milyar nüfuslu Hindistan’a kafa tutan Pakistan da yaşadı.
ABD ile Taliban arasındaki savaş sırasında bu Ülke’ye yerleşen çok sayıdaki (Taliban kökenli) Afgan sığınmacı, Pakistan’ın dokusunu bozdu ve buradaki faaliyetiyle Ülke’de istikrarsızlığa yol açtı.
Bu iki somut örnek apaçık ortada iken, Ülkemizin izlediği cömert sığınmacı politikası akıl alır bir şey değil.
Unutmayalım!
“Bir ülke için en büyük tehlike, eğitemediği genç insan gücüdür.”
Ülkemize sığınmacı olarak yerleşen her evli Suriyeli, (Ülkemizde evlenenler de dahil) bu süre zarfında dörder, beşer çocuk doğurdu.
Bu çocukların önemli bir bölümü eğitimden yoksun. Eğitilmeyen bu çocukların on yedi, on sekiz yaşına geldiklerinde Ülkemiz için ciddi bir tehlike oluşturmaları kaçınılmazdır. Tüm bu gerçekler gün gibi ortada iken, Ülkemize halâ göçmen davet etmek anlaşılır ve anlatır bir şey değil.
Avrupalılar bu gerçeğin ayırdında oldukları için ülkelerine rastgele sığınmacı almıyorlar.
Aldıkları sığınmacıların da eğitimli ve nitelikli olmalarına büyük özen gösteriyorlar.
Eğitimsiz ve niteliksiz sığınmacıların ülkelerine girişini önlemek için de bizim gibi ekonomik sıkıntı çeken ülkeleri bir miktar para vererek taşeron olarak kullanıyorlar.
Ülkemizin en iyi okullarını bitiren eğitimli ve nitelikli insanlarımızı yurt dışına kaçırıp, elalemin vasıfsız insanlarını Ülkemizde toplamak, bu Ülke’ye yapılan en büyük kötülüktür.
Bu kötülüğü yapanları Milletimiz affeder mi bilmem ama(?!) tarihin affetmeyeceği kesin…
AŞIK VEYSEL
Yıl 1958.
Devrin Başbakanı Adnan Menderes kendisi gibi düşünmeyenleri hain ilan edip üzerlerinde baskı kurmaya kalkınca, bu baskıdan nasibini alan Koca Veysel, (Aşık Veysel) Menderes’e tepki olarak şu şiiri yazar!
Demokrasinin budur rejimi
Vatan Milletindir, kim kovar kimi?!
Sıkma savcıları, kovma hakimi!
Şekavet yok, adalet var bu yolda
Topkapı’da, Kayseri’de, Uşak’ta
Kimin hakkı vardır bu sefil Halkta?
Parmaklar oynuyor türlü nifakta
Selamet yok, felaket var bu yolda
Radyo denilen Milletin malı
Neşriyatlar tarafsızca olmalı
Hakimiyet Milletindir bilmeli
Esaret yok, hep Millet var bu yolda
Manasız, mantıksız Vatan Cephesi
Vatan Milletindir, bu neyin nesi?
Maksat Menderes’in seçim dalgası
Menderes yok, Memleket var bu yolda
Milletsiz bir devlet yoktur, olamaz
Eğri bakan aradığın bulamaz
Hiçbir parti ebediyen kalamaz
Şikayet yok, nihayet var bu yolda
Veysel söyler amma duyulmaz sesi
Doğru söyleyene diyorlar asi
Böyle değil idi şu demokrasi
Tahkikat yok, hürriyet var bu yolda
Aşık Veysel Şatıroğlu – 1958
Ruhun şad, devrin daim olsun büyük Usta.
ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL, ZURNA AZ!
Hikaye bu ya!
Köpeğin biri arslanın yanından geçerken onun bir ağacın gölgesinde baygın halde uyuduğunu görür ve yanında taşıdığı iple arslanı boynundan ağaca sımsıkı bağlar.
Bir müddet sonra uyanan arslan çok uğraşır amma ipi bir türlü çözüp de kendini kurtaramaz.
En sonunda yanından geçmekte olan eşekten yardım ister ve ona der ki!
-Eşek kardeş! Boynumdaki ipi çözüp de beni kurtarırsan şu gördüğün uçsuz bucaksız ormanın yarısını sana veririm.
Eşek “Anlaştık!” der ve uzun bir uğraş sonucu boynundaki ipi dişleriyle çözüp, arslanı kurtarır. Kurtulan arslan “Ormanın yarısını sana vermekten vazgeçtim” der!
Eşek, “Nasıl olur?! Bana bu konuda söz vermiştin” diyerek arslana sitem eder. Arslan bunun üzerine, “Sana bu ormanın yarısını değil, tamamını veriyorum” der ve sonra da ekler!
-Arslanların köpekler tarafından bağlanıp eşekler tarafından kurtarıldığı bir ormana sahip olmanın hiçbir anlamı yok.

