Bu Ülke’de gerçekçi (hakkaniyete dayalı) bir liyakat sistemi yok.
Adalet üreten bir yargı sistemi de yok.
Sosyal adalet zaten yok.
Var da, sadece Anayasamızda var!
Gelin görün ki, onu da tanıyan yok.
Tanıyan olmadığı için uyan da, uygulayan da yok.
Hal böyle olunca, Toplumda güvensizlik ve memnuniyetsizlik had safhada.
Çünkü kayırılanlar ve kollananlar hariç, hiç kimse kamudaki işe alımlarda liyakatin esas alındığına inanmıyor. Adalet sisteminin hakkı sahibine teslim ettiğine de inanmıyor.
Tuzu kurular dışında, sosyal adalete inanan da yok. Yüzde birlik kesimin, milli gelirin yüzde yirmisine sahip olduğu bir Ülke’de nasıl inansınlar ki?!
An itibariyle Ülkemiz insanının en az yarısı açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Özellikle yirmi milyonluk bir kesim var ki, bu kesim, kuru ekmeğe, makarnaya, şehriyeye, bulgura mahkum edilmek suretiyle resmen açlıkla terbiye ediliyor.
Otuz milyonluk bir kesim de kredi kartlarını takla attırarak ve üstünden, başından, boğazından kısarak kıt kanaat geçiniyor. Geri kalan otuz beş milyonun on beş milyonu ise bir eli yağda bir eli balda yaşıyor.
Yirmi milyonluk kesim de durumu idare etmeye çalışıyor.
Gerçekçi olmak gerekirse, bu tablodan sağlıklı bir toplum yapısı çıkmaz.
Çünkü bu adaletsizlik bütün kötülük kapılarını açar ve toplumun yapısını, dengesini bozar.
Nitekim bozuyor da.
Unutmayalım! “Kamuda liyakati esas almayan, ekonomik sistemi zenginlik yaratmayan, sosyal sistemi hakça paylaşıma dayanmayan, adalet sistemi hakkı sahibine teslim etmeyen, eğitim sistemi yaratıcı bireyler yetiştirmeyen bir ülke, çağdaş uygarlık yolunda ilerleyemez.”
SUYUN SUYUNU ÇIKARAN ADAM!
Lokantanın birinde yörenin en ünlü pehlivanı çorba içerken, içeriye zayıf ve çelimsiz bir adam girer ve boş bir masaya oturup, garsondan çorba ister. Garson da adamın isteğini yerine getirir.
Adam “limon da istiyorum!” deyince, Garson “Son limonu şu karşı masadaki pehlivana verdik, o da çorbasına sıktı, başka limonumuz yok!” der.
Adam “Ben çorbayı limonsuz içmem, o pehlivanın sıktığı limonu Bana getirin!” der.
Garson bunun üzerine “O pehlivan bu yörenin en ünlü pehlivanıdır, Onun sıktığı limondan zerre su çıkmaz.” der.
Adam “Olsun, siz o limonu gene de bana getirin!” der. Garson da pehlivanın masasındaki sıkılmış limonu alır getirir.
Bütün bu olaylar olurken, pehlivan bıyık altından kıs kıs gülmektedir.
Adam limonu öyle bir sıkar ki, limon suyunun şırıltısına pehlivan da dahil lokantadaki bütün müşteriler kulak kesilir. Pehlivan bu manzara karşısında dayanamayıp, adamın yanına gelir ve “Beyefendi, afedersiniz ama sizin adınız ne?” der.
Adam gayet sakin bir edayla cevap verir!
-Benim adım mı?! Mister Mehmet Şimşek.
AŞKIN GÜCÜ
“Aşk ile yola çıkan yorulmaz! Aşk ile çıkılan yolda da engel olmaz.”

