Buna göre, ‘küresel sermaye’ hareketleri Dünya’daki tüm ülkelere giriş ve çıkışta -tamamen serbest- olmalıydı.
Türkiye Cumhuriyeti, 90’ların sonunda düşürüldüğü mali krizde, IMF’nin ekonominin başına getirilmesini şart koştuğu Kemal Derviş’in -15 günde 15 yasa- sloganıyla Dünya FKS’ye eklemlendi.
Bu faiz sistemine girmekte direnen, Cezayir, Libya, Mısır gibi bazı Kuzey Afrika ülkeleri ile Ortadoğu ve eski Doğu Bloku ülkeleri, Arap Baharı Süslü sözleri ile çıkarılan iç karışıklıklarla bu sisteme eklemlenmeye zorlandılar.
Bugün Türkiye gibi küreselleşmeye eklemlenerek, ekonomisi dışa bağımlı hale gelen tüm ülkelerde, özelleştirmelerle
talan edilen kamusal üretim kurumları, doğal zenginlikleri( başta madenleri, doğalgaz ve petrolleri) nedeniyle gelir dağılımları bozulmuş durumdadır.
DÜZENLİ GÖÇ POLİTİKALARI DİNAMİZM, DÜZENSİZ OLANLAR KAOS VE YIKIM GETİRİR..!
Osmanlı’nın gelişme ve Erken Cumhuriyet Döneminde izlenen iç ve dış göç politikalarında (mübadele) genelde Anadolu’ya göçün iskan kanunları ile düzenlendiğini görüyoruz.
SONUÇ OLARAK
14 Eylül 2024 tarihinde Mersin’de İstişare Kulübünün toplantısına dönecek olursak;
Toplantıdan aldığım önemli notları başlıklar halinde özetle sizlerle paylaşıyorum.
-2007-2008’de iç göçler yavaşlamış, 2010’dan sonra da Arap Baharı ile dış göçler başlamıştır.
-Göç yönetimi ve göçmenlerin entegrasyonu önemlidir. Aksi halde göçler orta ve uzun dönemde büyük sorunlar yaratabilir.
-AB ülkeleri, örneğin Almanya göçmen alırken eğitimli göçmenleri seçerek alıyordu.
-Türkiye’de resmi olarak 238 bin 738 Suriyeli vatandaşlık aldı.
-Türkiye’de göç üzerine fonlar var. Araştırmalar yapılıyor, fonlar hazırlanıyor sonuç alınamıyor!
-Göçün Makro ve Mikro boyutları var, mikro boyutlarında göçmenlerin ve çocuklarının eğitimi mutlaka dikkate alınmalıdır.
-Dünya’da iç göç dinamiği, iktidarların tercih ve politikalarına bağlıdır.
Ancak, dış göç dinamiği, küreselleşme, iklim krizi ve Arap Baharı gibi
emperyal BOP projeleri nedeniyle yaşanmaktadır.
-Türkiye’de, Şubat 2022 depremi gibi Doğal Afetler de diğer bir iç ve dış göç nedenidir.
-Türkiye’de son 20 yılda tarımın çökmesiyle, kırdan-kente iç göç hızlanmıştır.
-Mersin -net göç- veren bir kent haline gelmiştir. Yani kalifiye ve üst gelir grubu Mersin’den batıya göçmektedir.
-1924 yılında ilk il yapılan Mersin’in tarihi göçler tarihidir.
-Mut hiç göç vermeyen ender ilçedir.
-Mersin’de Göç İdaresi Merkezi var, ancak çalışması ve politikaları açık değil, bu toplantıya katılım davetine yanıt bile vermediler..!
-Ülkemizde ve Mersin’de düzensiz Suriyeli göçleri nedeniyle, çözüm için Demokratik Kitle Örgütleri(STK) ve Yerel Yönetimler ile üniversitelerin birlikte çalışması gerekmektedir.
2022 yılı sonlarında İtalya’nın kuzey kentlerinin birinde seyahatte iken bir belediye başkan yardımcısı ile -Suriyelilerin dış göçünü nasıl yönettiklerini- görüşmek için bir randevu almıştım. Yarım saat süren görüşmemiz sırasında, Suriyelilerin ani göçünün ülkemizde de büyük bir sorun olduğunu söyleyerek kendilerinin bu göçü nasıl yönettiklerini sorduğumda;
-Ülkemize gelen Suriyelilerin, Müslüman olduğunu ima ederek, kültürel olarak Türkiye’ye daha kolay entegre olabileceğini- hemen cevaben söyledi.
Bu hazır cevaptan, bu konunun AB ülkelerinin bürokrasi kademelerinde çok konuşulduğunu ve Türkiye’ye bakış açılarını yansımasını göstermesi açısından bana çok ilginç gelmişti.
Bu satırların yazıldığı saatlerde, bombalanan Lübnan ve Beyrut’tan kaçan binlerce kişinin İstanbul Hava Limanına giriş yaptığını gördük.
Yunanistan ile Türkiye’nin yeni bir göç dalgası üzerinde müzakere ettikleri ve Almanya’nın ikamet izni olmayan yabancıları ülkeden çıkaracağı ve de başta Şengen vizesi olmak üzere tüm AB ülkelerinde vizelerin sıkılaştırılacağına dair haberler de TV bültenlerinde yer almaktaydı.
Bu durum emperyal sistemin göç mühendisliği uygulamalarında izlediği politikanın, ‘Taşları bağlayıp köpeklerin salınması’ ata sözümüzü bana hatırlattı..!