Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ADD KURUCU ÜYESİ Prof. Dr. Mustafa ALTINTAŞ: ÖLÜM CEZALARI VE 6 MAYISLAR -3

Bu cezalar hususunda özel
Bu cezalar hususunda özel bir kanaatimiz var. O da, «Siyasî suçlardan dolayı idam cezası yapılmasın.» dâvasmdayız. Siyasî suçlardan dolayı idam cezası yapılmaması, Büyük Meclisçe kabul olunursa evvelâ bunun kanunu çıkarılmak lâzımdır. Siyasî suçlar nelerdir? Siyasî suçlar, adi cinayetlerle karışık halde bulunursa, nasıl ayırt edilip, nasıl infaz olunacak? Bunlar, özel bir kanunla Meclisçe uzun boylu tetkik olunup, bir usule ve kanuna bağlanmak lâzımdır; ondan sonra tatbik olunabilir. Şimdi, siyasî suçlardan dolayı «Kapital Ceza» dediğimiz «idam cezası» yapılmaması için, bugün harekete geçmiş değiliz. Demokratlardan idama mahkûm olanların, idam cezası görmemeleri için ilk gününden, o zamanki askerî idareye de var gücümüzle çalıştık.
(D. P. sıralarından «Ya, ya» sesleri.)
Var gücümüzle çalıştık, neticeyi alamadık. Nasıl, ondan sonra, güya biz «o siyasî idamları istemişiz; yahut onlar yapılmasın diye uğraşmamışız, uğraşmışız» gibi aleyhimizde siyasî propagandalar yapıldı. Siyasî seçimlerde tez olarak aleyhimize işlendi. Bunları tekrar hatırlatıp, arkadaşlarımızı herhangi bir surette münakaşaya tahrik etmek istemem. Şimdi demek ki; biz Anayasa Mahkemesine müracaat etmekle suçluların cezadan kurtulmalarım istemiyoruz, idama mukabil, müebbet ceza görebilirler. Müebbet ceza, idamdan daha hafif bir ceza değildir. Bunu hukukçular, sosyologlar, cemiyetçiler etrafı ile takdir edebilirler. Bütün dünyada bu konuşulmuş, âdeta hallolunmuş meseledir. Siyasî suçlardan dolayı idam cezası olmaz. Bu kaide göze alınsın, buna göre Ceza Kanunumuzda ve kararlarımızda yeni bir istikamet hâsıl olsun diyoruz.
Arkadaşlarım, bir büyük cemiyetimiz bir büyük hastalık geçiriyor. Bunda gençler anarşiye müptela olmuşlardır, bunda gençler, genç yaşlarında içeriden ve dışarıdan tahriklere kapılarak genç yaşlarında büyük işler görmüş ve büyük salâhiyetlerin peşine düşmüş hastalar halinde görünüyorlar. Böyle olaylarda cemiyetin iki vazifesi vardır, bir büyük cemiyetin iki seçimi(MA) vardır. Birisi, zorla yanlış maksatlara itelenmek isteyen genç veya yaşlı insanlara zorla sakat fikirlerini tatbik edemeyeceklerini, Devletin onların kafasına dank dedirtecek kadar sokmasıdır. Devlet bütün zor teşebbüsleri yenecek kudrette ise ve yenmeye muvaffak olmuşsa onların zorla biz bu işi elde ederiz arzuları yenilmiş olur. Kendi kafalarında birçoğunun kendi yüreğinde yenilmiş olmayabilir, nihayet bunlar hayat tecrübesi olmayan, aile geçimi nedir bilmeyen, istikbali, okumadan, yazmadan 24 saat içinde fevkalâde taşkınlıklarla temin etmeye heves eden insanlardır. Bunlara ilk öğretilecek şey zorla Devlete, Devletin kanunlarına hâkim olamazsınız, bunu öğretmeye çalışacağız. Hükümet, Sıkıyönetim, Ordu, bütün cemiyet, bütün millet bunlara zorla bir iş yapamayacaklarını öğretmişlerdir!’. Şimdi 2’nci vazife geliyor, zorla yapamayacakları, yürütemeyeceklerini ve bu hastalıklarını tedavi edecek çare var mıdır, bunu sosyal bir vazife olarak aramak lâzımdır. Sosyal tedbirler almak, terbiye usulleri koymak, ailelerine anlatmak ve onlara müebbet hapislikleri zamanında rahat bir hayata kavuşmayarak çalışma mecburiyetinde bulunduklarını ceza usulleri ile göstermekti. Bunlara Büyük Meclisin dikkatini celbetmek istiyoruz. Mahkûmlara, suçlulara, mahkûm oldukları cezalan yerine, evvelce de söylediğimiz gibi siyasî suçlardan dolayı idam cezası olmasın deyişimiz istikametinde bunların cezalarını müebbet hapse çevirmeli. Ondan sonra hapis zamanlarında ıslahlarına çalışmak, ondan sonra sosyal tedbirler aramak. Cemiyet içinde büyük suçlara karşı asayişi muhafaza etmek için bir an evvel ibreti müessire göstermek tabiri vardır. Bunlar öteden beri cemiyetlerde, her cemiyette asırlarca payidar olmuştur, ibreti müessire sosyal cezalarla ve sosyal tedbirlerle hem gösterilir, hem tedavi olunur. Bizim davamız bundan ibarettir. Suçluların cezalan müebbet hapse çevrilmelidir, nihayet bunlar genç, tecrübesiz, taşkın insanlardır, taşkınlıklarının hiçbir netice veremeyeceği kendilerine ve emsallerine öğretilmiştir. Şimdi tedavileri cezalarının sosyal ve milletin terbiyesine, istikbaline faydalı olacak tedbirlerle temin edilmesi kalır. Maruzatım bundan ibarettir. Saygılar sunarım.
(C. H. P. sıralarından, alkışlar.) Biz bu fikirlerle idam cezalarının yapılmamasını isteriz. Bunun için, yapılsın veya yapılmasın diye idam gibi bir meselede arkadaşlarımız arasında bağlayıcı karar almadık. Tamamiyle vicdanî meseledir, aramızda farklı fikirler ve reyler görürseniz bunu bizim za’fımıza vermeyiniz, bunu bizim za’fımıza vermek yanlış olur, bu bizim siyasî hayatta da davranışımızın bir örneğidir. Saygılar sunarım arkadaşlarım. Teşekkür ederim.
(C. H. P. sıralarından alkışlar.)”
Bu çırpınmalar sonuç vermedi ve “üç fidan” olarak adlandırılan üç insan,6 Mayıs 1972’de, asılarak yaşamdan kopartıldılar. Ancak, her 6 Mayıslarda binlerce insanımız, bu yargı kararına dayandırılan ölümleri kınamakta ve Onları yaşatmaya çalışmaktalar.