Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

PENCEREMDEN: TÜRKİYE ÖZERK AFET ENSTİTÜSÜ VE ŞEHİRLERİMİZDE BAĞLI ALT BİRİMLERİ KURULMALI…

6 Şubat 2023 günü ve sonrasında Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşadığımız
6 Şubat 2023 günü ve sonrasında Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşadığımız 11 ilde 14 Milyon yurttaşımızı ve sonrasında Mersin’i sallantılar ve göçlerle etkileyen deprem felaketi, daha önce Sivrice /Elazığ’da yaşadığımız depremler sonrası bu köşede 29.01.2020 tarihinde yazdığım DEPREM GERÇEĞİ İLE YÜZLEŞMEK başlıklı yazımı, deprem sonrası güncelliğini koruduğu  için köşemde tekrar yayınlıyorum.
“Öncelikle geçtiğimiz günlerde Sivrice/Elazığ’da yaşanan 6.8 büyüklüğünde depremde, Elazığ ve Malatya’da kaybettiğimiz yurttaşlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yararlılara da acil şifalar diliyorum.
Bu yazının yazıldığı saatlerde bazı yurttaşlarımız enkaz altından, Mersin dahil ülkemizin her yanından hızla ulaşan AFAD ve gönüllü kuruluşlarımız tarafından büyük bir özveriyle kurtarılmıştı. Her geçen zaman yeni mucizelerin gerçekleşmesinin aleyhinde çalışıyor.
İlk 72 saat çok önemlidir.
Umarız enkaz altında kalanlar varsa onlarda kurtulur.
Ülkemiz, Marmara  ve Van depremlerinden AFET YÖNETİMİ konusunda büyük deneyim kazandı.
Artık, daha kısa sürede organize olunup depreme müdahale edilebiliyor. Artan iletişim olanakları sayesinde göçük altındakiler ile hızla temas kurulabiliyor.
ÖLDÜREN DEPREMLER DEĞİL!
Öncelikle hemen şu saptamayı yapalım:
 “Deprem bin yıllardır Anadolu’nun bir gerçeğidir, insanlarımızı deprem değil, bu gerçeği yok sayarak imar rantı için yapılan usulsüz binalar öldürüyor.”
Risk Yönetimi, yani “doğal afet yaşanmadan önlemlerini alma” konusunda gözle görülür bir gelişme ve bir çaba yok.
Örneğin, İstanbul’da  deprem olacağını biliyoruz, ancak hazırlıklarımız çok yetersiz!
İstanbul’da bir çok toplanma yeri imara açıldı.
İmar barışı ile birçok depreme dayanıklı olmayan binalara ruhsat verildi, bu süreçte yasal hale getirildi!
İstanbul’da yapı stokunun bir çoğu hala depreme dayanıklı değil. Piyasa tipi, Kentsel dönüşüm tıkandı, müteahhitler evleri teslim edemiyor, evlerinden edilen yurttaşlar evlerini teslim alamadıkları için sıkıntıdalar. 1999’dan beri deprem için toplanan vergilerin ise nerelere harcandığı meçhul..!
MERSİN’DE NE DURUMDAYIZ?
Geçmişte Mersin, Akdeniz’de yaşanan bir çok yıkıcı boyutta depremden etkilenmiştir.
Hatta, Mezitli Viranşehir mahallemizde yaklaşık 2000 yıl önce Soli Pompeipolis’in bu depremlerin birinin yarattığı Tsunamiler sonucu yıkıldığını ortaya koyan tarihi bulgular bile var.
Hala Kıbrıs ile Mersin sahilleri arasında, “Battı çıktı fayı” ile her yıl onlarca küçük şiddette depremler kaydediliyor. Bunun yanı sıra bugünlerde Bingöl Karlıova’dan başlayıp, Adana Antakya’ya uzanan Doğu Anadolu Fay hattının dikkatle izlenmesini öneriyor uzmanlar.
Son 5 yıldır Mersin’de tarih ve büyüklükleri;
18 Şubat 2015’de Tarsus’da 3.5,  18 Temmuz 2015 Mersin körfezinde 5.2, 19 Temmuz 2016 da 3.5, Mersin Körfezinde 17 ocak 2017’de 4.3, 18 Mart 2017’de 4.5, 15 Mayıs 2017’de Anamur’da 3.5, 21 Eylül 2017’de Mut’da 3.1 olan ve bunun dışında onlarca küçük hissedilmeyen depremler yaşandı.
Son altı ay içinde ise 11 Ekim 2019’da aynı günde Mersin’de;
en büyüğü, 3.1 (Yeşilovacık; 12 Aralık 2019)  3.2 (Anamur ; 17 Aralık 2019) ile Silifke/Işıklı, Erdemli/Arslanlı, Bozyazı /Tekeli, Mut da peş peşe 1.3 ile 1.6 arasında değişen 4 deprem yaşandı.
Ve en son Elazığ depremi Mersin’den de hissedildi.
Yani Mersin’in altında da bir hareketlilik yaşanıyor. Mersin en son geçtiğimiz 1990 yılların sonlarında yaşanan Mersin ve Adana depremleri sırasında, özellikle Pozcu gibi zemini yumuşak mahallelerdeki yapılar olumsuz etkilenmişti..!
ARTIK KRİZ YÖNETİMİNDEN RİSK (AFET) YÖNETİMİNE GEÇMELİYİZ
Bu konuda, Mersin Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Selim İnan, “4  Ekim 2019 tarihinde Akdeniz’de yaşanan bu hareketlilikler üzerine Antakya ve Adana yakın yöresi ile Akdeniz’de meydana gelebilecek 6.5’ten büyük bir depremin, Erdemli-Mersin-Tarsus arasında büyük hasarlara neden olabileceğini söyledi. İnan, bu bölgelerde bir an önce yeni bir imar planı hazırlanması, çok katlı bina yapımından vazgeçilmesi, eski binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve acilen AFET MASTER PLANLARI Hazırlanması için çalışmalara başlanmasının zorunlu olduğu” uyarısında bulunmuştu.
Bu gelişme ve uyarılar üzerine, zemin etütlerine göre, Mersin ve ilçelerindeki konutlarda, bugüne kadar depreme dayanıklılık yönünden ciddi bir bilimsel araştırma yapıldı mı?
Özellikle 1970 ve 1980’lerde, 1990’larda Mersin’de yaşanan hızlı göçle birlikte bir yılda mantar gibi (1999 Marmara depreminden önce) tamamlanan binalarda kullanılan, “demir miktarı ve yapılan harcın kalitesi, müteahhitler ve kooperatif yönetimlerinin insafına, ustaların göz kararına bağlı” yapıldı. Aradan geçen süre içindeki yıpranma ve aşınmalar dikkate alındığında, deprem riskine göre, şimdi aradan geçen sürede yaşanan korozyon nedeniyle bu binalar ne kadar güvenli durumda?
Mersin’deki üniversitelerimizle birlikte bu konu ciddi olarak araştırılarak, doğal Afetlerde(sel, kar yağışı dahil), afet yaşandıktan sonra kriz yönetimi değil, yaşanmadan bilimin yol göstericiliğinde gereken hazırlıklar ve çalışmalar yapılarak RİSK YÖNETİMİ’ne geçme zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Özellikle tüm ilçelerimizde “konut yapılmış ve yapılacak” zeminlere göre imar yönetmelikleri bütünsel bir anlayışla gözden geçirilmeli, deprem gerçeğine göre yeniden hazırlanmalıdır.
Bunun için Mersin ölçeğinde ve Üniversitelerimizin öncülüğünde, tüm belediyelerimizin, meslek odaları ve müteahhit dernekleri katılımıyla en kısa zamanda MERSİN AFET HAZIRLIK ÇALIŞTAYI yapılarak sonuçları ve yapılması hakkında Mersin’deki 808 muhtarımız ve sivil toplum kuruluşları ve kamuoyu bilgilendirilmeli ve “Afet Risk Yönetim Planları” hazırlanmalıdır.
Atalarımızın deyişiyle, “Korkuyla yaşamaktansa, uyanık yatmak iyidir.”
Diye yazımı noktalamıştım
TÜRKİYE VE MERSİN’DE AFET HAZIRLIĞI İÇİN BİR ÖNERİ
Bugün artık, geçmiş yukarıdaki  yazımda önerdiğim AFET ÇALIŞTAYI yapmanın ötesine geçip, ‘daha kalıcı ve  kurumsal’ bir hazırlık yapmak durumunda olduğumuza inanıyorum. Türkiye’de artık iklim krizi nedeniyle, kuraklık, sel ve su baskınları, tarımsal don, dolu, sel vb etkilerine karşı, Merkezi ve yerel yönetimler, üniversitelerin ve halkın  yerelde ve genelde hukuki ve aktif olarak içinde olacağı merkezi ÖZERK bir AFET ENSTİTÜSÜ kurulmalıdır.
Bu enstitünün HER İLDE, YEREL YÖNETİMLERLE VE HALKLA/SİVİL TOPLUMLA İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLACAĞI YEREL BİRİMLERİ KURULMALIDIR.
KIZILAY VE AFAD, AHBAP, AKUT vb. resmi ve sivil kuruluşlarda bu enstitünün kurucu üyeleri olmalıdır. Böylelikle HEM TÜRKİYE GENELİNDE EŞGÜDÜM, HEMDE SON DEPREMLERDE GÖRDÜĞÜMÜZ SİVİL TOPLUM İNSİYATİFİ’nin de işin içine katıldığı gerçekçi bir model olacaktır.
Tabiki bu benimki kendimce bir öneridir. Gelişmiş ülkelerdeki modellerde incelenip, daha verimli kurumsal yapılar oluşturulabilir.
Ancak bu yeni yapılanmalarda, son tahlilde amaç  mutlaka şu olmalıdır: HER TÜRLÜ AFETDE, HİÇBİR YERDEN TALİMAT BEKLEMEDEN HIZLA HAREKETE GEÇİP, İNSİYATİF ALACAK HALKINDA İÇİNDE OLACAĞI YAPILAR OLUŞTURMAKTIR.
Unutmayalım, bu hazırlıklar sadece bizim kuşağımız için değil, gelecek kuşaklar içinde sorumluluğumuzdur.
Not: Gelecek yazımda Mersin’de 7 Nisan 2023 Cuma günü, Mersin’de ADD Mersin Şubesi’nin, Yenişehir Belediyesi ile birlikte düzenlediği ‘KENTSEL DÖNÜŞÜM NASIL OLMALI?’ konferansı ile 8 Nisan 2023 Cumartesi günü, TMMOB’a bağlı odaların Mersin Şubelerinin hazırladığı  MERSİN DEPREM RAPORU‘un basın açıklamasında verilen bilgiler hakkında düşüncelerimi yazacağım.