Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

PENCEREMDEN: TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİNİN 100. YILI

2023 Yılında 100. Yıllar serisinin ilki olan Türkiye (İzmir) İktisat
2023 Yılında 100. Yıllar serisinin ilki olan Türkiye (İzmir) İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) tarihleri arasında o yıllarda ekonominin en önemli merkezlerinden olan İzmir’de gerçekleşmiştir. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu konuda yaptığı 100. Yıl kutlama hazırlıkları , 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta yaşanan art arda iki deprem ve sonrasında Hatay’da(Defne ve Samandağ’da) 20 Şubat 2023 tarihinde art arada yaşanan iki deprem nedeniyle yaşanan büyük yıkım ve felaket sonucu haklı olarak gerçekleşemedi. Ancak, kuralsız (vahşi) neoliberal sistem nedeniyle içinden geçtiğimiz ve derinleşen ekonomik krize ilaveten 11 ilimizi etkileyen yıkıcı deprem nedeniyle tarım, sanayi ve ticari olarak ekonomik faaliyetlerinin de  önemli ölçüde etkilendiği ve eklemlendiği düşünülürse,  İzmir İktisat Kongresinin günümüz ışık tutacak karar ve sonuçlarını siyaset kurumunun yeniden değerlendirmeleri gerektiği düşüncesindeyim. Bu nedenle kongrenin 100. Yılı nedeniyle Dr. Serdar Şahinkaya’nın yayınladığı “Cumhuriyet’ten Önceki Son Kurucu Kongre: Türkiye İktisat Kongresi(İzmir,  17 Şubat- 4 Mart 2023)” kitabı, Kongrenin Cumhuriyetimizin  İktisat Politikalarının belirlenmesinde önemli bir kilometre taşı olduğunu ortaya koyan önemli bir belgedir.
CUMHURİYET’TEN ÖNCEKİ SON BÜYÜK VE ÖNEMLİ KONGRE
Dr. Şahinkaya’ya göre; Cumhuriyete ait iktisat politikalarının başlangıç hedefleri, Türkiye İktisat Kongresi’nde dir(*) .  Bizzat Gazi Paşanın tanımıyla Cumhuriyet öncesi önemli kongrelerden  sayılan İktisat Kongresi, 9 Eylül’den, yani Yunanlıların İzmir’den kovulmasını izleyen beş ay sonra, 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihlerinde, Hamparsumyan Han’da, İzmir’de ülkenin birçok yerinden gelen, toplumu oluşturan sınıfları, farklı bir ifade ile İşçi, Sanayici, Çiftçi ve Tüccar gruplarını temsil eden 1135 delege ile kadim ekonomi kenti İzmir’de toplanmıştır. Türkiye’nin bütün üretici ve yaratıcı güçleri kongrededir.
 Kongre ‘nin toplanma süreci , İktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt’un Mustafa Kemal’e “(Yurdun bazı bölgelerinde ekonomik incelemelerde) bulunmak üzere bundan bir hayli müddet evvel seyahatim esnasında memleketimin pek çok ihtiyacını yakından gördüm. Ve uzun senelerden beri unutulmuş olan iktisadiyatımız hakkında memleketimiz iktisat âmillerinin bir araya gelerek düşünmelerini, nokta-i nazarlarını (görüşlerini) Büyük Millet Meclisine ve Büyük Millet Meclisi Hükümetine bildirmelerini ve teşebbüs-ü şahsileri (kişisel girişimleri) ile orada yapılması lazım gelen işlere derhal orada karar vererek harekete gelmelerini münasip gördüm. Ve 12 teşrin-i sânide (Kasım’da) Başkumandan Paşa Hazretlerine İzmir’den telgraf çektim. Dedim ki, memleketin iktisadiyatı uzun senelerden beri unutulmuştur. İktisat âmilleri dinlenmemiştir. Bu meslek adamlarını dinlemek ve onların dileklerine göre bir iktisat programı vücude getirmek lâzımdır. Ve bu çok hayırlı olur. Bu hayırlı işin riyaset-i fahriyesini (fahri başkanlığını) kabul eder misiniz? diye sordum. Başkumandan Paşa hazretlerinden cevap aldım. Maâl memnuniye muvafakat ediyorlardı”.
Bunun üzerine hazırlıklar Aralık 1922 başında illere gönderilen resmi genelge ile başlatılmıştır.(*)
1922 Kasım ayında başlayan Lozan Barış görüşmeleri sürecinde,  emperyal devletlerinin özellikle Ekonomik ve Adli Kapütülasyon dayatmalarının kabul edilmemesi nedeniyle,  4 Şubat 2023’de görüşmeler kesildikten sonra Türkiye’ye dönmüştür. Bu gelişmeler, Kongreyi ogünlerde daha da anlamlı kılmaktadır. Aslında emperyalistler, Lozan’da, askeri olarak zafer kazanmış bir ulusa,  devlet kurdurmamak için var güçleri ile bastırmaktadır(*). Kongre divanının seçiminden sonra, Mustafa Kemal Paşa aşağıdaki tarihi açış konuşmasını yapmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Kongreyi açış konuşmasında kongreye verdiği öneme atfen ; “Efendiler,  Yüce Kurulunuzla bugün başlamış olan Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir. Çok tarihîdir. Nasıl ki Erzurum Kongresi felâket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak-ı Millî’nin ve Anayasanın ilk temel taşlarını sağlamada neden olmuş, etken olmuş öncü olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, millî tarihimizde en önemli ve yüksek hatırayı yaratmış ise, kongreniz de milletin ve memleketin yaşantısını sağlayarak, gerçek kurtuluşuna yardımcı olacak kanunun temel taşlarını ve esaslarını ortaya koymak suretiyle tarihte çok büyük bir ad ve çok kıymetli bir yer almış olacaktır.
Bu kadar önemli ve tarihî kongrenizi açmak şerefini bana vermiş olmanızdan dolayı teşekkürler ederim. Ve böyle bir kongreyi yapanlar sizlersiniz. Bundan dolayı sizleri tebrik ederim”  değerlendirmesini yaparak, Kongrenin önemini açıkça ortaya koymuştur. Kongre, Cumhuriyetten önceki son kurucu kongredir.(*)
GAZİ PAŞANIN AÇIŞ KONUŞMASI GÜNÜMÜZÜ DE AYDINLATIYOR
Gazipaşa açılış konuşmasında: “Efendiler; Görülüyor ki, bu kadar kesin, yüksek ve başarılı bir askeri zaferden sonra dahi, bizi sulha kavuşmaktan alıkoyan neden, doğrudan doğruya iktisadi sebeplerdir, iktisadi anlayıştır. Çünkü bu Devlet, iktisadi egemenliğini sağlayacak olursa; o kadar kuvvetli bir temel üzerinde yerleşmiş ve yükselmeğe başlamış olacaktır ki, artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olamayacaktır. İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur.”
Kongrede ortaya atılan önerilerin hemen hepsi tek bir temel hedefe yöneliyordu: Bir milli ekonominin kuruluşunu ilerletmek ve doğmakta olan cumhuriyet devletinin sosyoekonomik temelini kısa sürede oluşturacak ekonomik güçleri geliştirmek(*)
MUSTAFA KEMAL VE YABANCI SERMAYE
Hem dış Dünya, hem de içerideki sermaye grupları savaştan galip çıkan yeni hükümetin yabancı sermayeye bakışını merak ediyordu. Mustafa Kemal bu konuyu bildiği için ve kalkınabilmek için o günkü koşullarda sermaye birikimin gerektiğini biliyordu. Bu nedenle açış konuşmasında bu konuya değinir(*):
“Efendiler, İktisadi alanda düşünür ve konuşurken, sanılmasın ki dış sermayeye karşıyız, hayır bizim memleketimiz geniştir. Çok emek ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza uymak şartıyla dış sermayelere gerekli teminatı vermeğe her zaman hazırız. Yabancı sermaye çalışmalarımıza eklensin ve bizim ile onlara için yararlı sonuçlar versin fakat eskisi gibi değil. Hakikaten mazide ve bilhassa Tanzimat devrinden sonra yabancı sermayesi memlekette müstesna bir mevkiye sahip oldu. Ve ilmi manasıyla denebilir ki, devlet ve hükümet yabancı sermaye yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her medeni devlet gibi, millet gibi, yeni Türkiye dahi buna razı olamaz; burasını esir ülkesi yaptıramaz. (Bravo sesleri, alkışlar).” Ancak, ilerlyen yıllarda Cumhuriyet kadroları gerek batının sermaye ve sanayi konusundaki sınırlayıcı ve kapütülasyon benzeri dayatmacı tutumu, gerekse  1929  Dünya genel ekonomik buhranı sonucunda kapitalist sistemle istedikleri iktisadi hedeflere ulaşamayacaklarını görünce farklı arayışlara girdiler.  Özellikle 1930 larda sonra Sovyet Rusya’nın planlı kalkınma modelini inceleyerek ve Sovyet Rusya’dan özellikle tekstil(Sümerbank) Cam(Şişecam) ve demirçelik (Karadeniz ereğli) sektörlerinde teknik yardım alarak 1930’ların ortalarında % 11 ekonomik büyümeyi yakaladılar. Çünkü yabancılar özellikle demir çelik gibi stratejik sektörlerde sermaye ve teknolojik yardım yapmak istemiyordu.
Kongrede çok önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlar ile Lozan görüşmesinin karşı taraf ülkelerine önemli mesajlarda verilmiştir.
KONGREDE KADINLAR VE İŞÇİLER DE AKTİF OLARAK KATILDILAR
İktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt(İktisat Vekili) 13 Şubat 1923 tarihinde verdiği  beyanatta Türkiye İktisat Kongresi’nin “Hükümetin Delaleti” ile toplandığını, aynı beyanatta kongrenin amacını şu şekilde belirtmiştir; “Bu Kongreyi millet ve memleketimizin kabiliyet ihtiyacat-ı iktisadiyesini elbirliği ile tetkik ederek ona göre bir ittila usulü vaz ve tetkik eylemek aynı zamanda memleketimizin muhtelif ve şimdiye kadar yek diğerine yabancı kalmış iktisat amillerinin birbiri ile tanıştırmak için açıyoruz”Lozan’da emperyalist  devletlerin,  bağımsız bir devlet kurmak isteyen önderleri üzerinde yarattığı  baskıya karşı çıkışın ruh hali kongreyi açan dönemin  İktisat Vekili(ekonomi bakanı)  Mahmut Esat BOZKURT’un açılış konuşmasına yansımıştır.
İzmir İktisat Kongresine  ayrımsız ekonominin tüm kesimlerinin temsilcileri davet edilmiştir. Bozkurt’un açılış konuşmasının başında ;
“Aziz Türkiye’nin öz evlatları hoş geldiniz, güzel Türkiye’nin ameleleri, sanatkarları, çiftçileri ve tacirleri hoş geldiniz, hür ve müstakil güzel yurdun yorulmaz cesur emekçileri, hayatını dişleriyle tırnaklarıyla kazanan,şimdi hürriyetve istiklal yolunda şehit düşen yavrularının nerelerde gömülüp kaldığını bilemeyen, bir kırık mezartaşında Fatiha okumak imkanını dahi bulamayan, çilekeş Türk hanımları hoş geldiniz.(Sürekli alkış sesleri) Amele hanımları hoş geldiniz. Gelecek sene adedinizin daha  çok olmasını dilerim.”
KONGREDE ALINAN ÖNEMLİ KARARLAR
Konuşmasında dile getirdiği toplumun en mağdur ekonomik kesimlerinden özellikle emekçi hanımlara verdiği ayrı öneme ve gelecek seneler için dileğine  dikkatinizi çekiyorum.
Türkiye’nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen 1135 üyenin katıldığı bu kongrede bu grupların hazırladığı “Misak-ı İktisadî Esasları” tartışılmış ve kabul edilmiştir. İktisat kongresi şu kararlarla çalışmasını tamamlamıştır.
1. Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.
2. El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir.
3. Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.
4. Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır.
5. Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir.
6. Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
7. Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
8. Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır.
9. İş erbabına amele değil, işçi denmelidir.
10. Sendika hakkı tanınmalıdır.
Kongrede 9. maddeye kadar, batının kapütülasyonları ile gelişememiş, bağımlı kalmış, yarı sömürge Osmanlıdan devir alınan ekonomik yaşamın bağımsız olarak gelişmesi  için neler yapılması gerektiğini karar altına alınıyor. Özellikle 9. ve 10. maddeye bakarmısınız, yıl 1923, tarım ekonomisinin emekçisi olan “amele” tanımı ile, sanayi  toplumunun emekçisi olarak işçi tanımı ayrıştırılıyor, sanayi toplumunun emekçisi olan işçinin, sendikal  örgütlenme hakkının tanınması kararlaştırılıyor. Bu kararlar bağımsız yaşamak ve  sanayileşmek isteyen Anadolu’da kurulacak yeni  devletinin yol göstericisi olmuştur. İş bankasının, Halkbankası, Şekerbank’ın kurulmaları da bu kongrenin kararlarının sonucudur.
Ancak bu kararların çoğunun pratikte istenen sonucu vermemesi, bağımsız ve üretken bir ekonominin kurulmasında çok yetersiz kalındığı 1929 Büyük Dünya Ekonomik buhranı ile ortaya çıktı. Böylelikle yeterli sermaye birikimi olmayan genç Cumhuriyetin, ekonomik kalkınmasının salt özel girişimle olamayacağı somut olarak ortaya çıktı. O yıllarda Rusya’da 1917 Ekim devrimi kurulan yeni sosyalist ekonominin  planlı devlet yatırımları ile büyük hamleler yapmış, başta tarım, demir  çelik, cam sanayi olmak üzere büyük bir  gelişmeler göstermişti. Bu gelişmeleri izleyen  Cumhuriyetin önder kadroları, Türkiye’nin sermaye birikimi olmayan zayıf ve dışa bağımlı liberal ekonomi ve özel sektör gitişimiyle, bağımsızlığını koruyarak, kalkınma hedefine ulaşamayacağını anlamış ve 1930 lardan sonra ekonomide yönünü  batı emperyalizmine karşı, kurtuluş savaşında da Türkiye’yi desteklemiş olan SSCB nin devletçi yatırım modeline çevirmiştir. İlaveten, SSCB nin teknik desteğiyle,  başta üç beyaz ürünü( tuz, un ve şeker ) üreten ve cam sanayi vb.  sektörlerde fabrikalar açılmıştır. 1930 ların ortalarında  %10 ları geçen büyüme hızı ve kalkınma başarısı yakalanmıştır. Böylelikle, Sovyet devriminin de etkisiyle, 1930’ların sonlarında, her konuda bağımsızlığı amaçlayan genç  Cumhuriyetin  anayasasına  (ve CHP nin ilkelerine) , Genç Cumhuriyetin yeni temel ilkeleri olan  Devrimcilik ve Devletçilik ilkeleri de eklenerek tam bağımsızlık için siyasi ve ekonomik bağımsız Türkiye  modelinin temel ilkeleri tamamlanmıştır.
Günümüzde benzer şekilde, Çin ve Rusya’da DEVLET KAPİTALİZMİ olarak uygulanan ve başarılı olan  model, özünde Atatürk’ün planlı KARMA EKONOMİK MODELİ dir. Bu model anlayışı; özel sektörün yetersiz kaldığı sektör ve bölgelerde Devlet Kamu İktisadi Teşekkülleri(KİT’ler) aracılığıyla sanayinin ve kalkınmanın geliştirilmesidir. Bu model, 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlatılan  12Eylül 1980 darbesiyle uygulamaya konulan , “bize plan değil pilav lazım” diyen Özal ve bürokratlarının gayretleri  ve 2001’den sonra Derviş yasalarıyla tamamen Batıya eklemlenen ve bugün krizlerden krizlere sürüklendiğimiz ve yarı sömürge durumuna düştügümüz mevcut kuralsız(vahşi)neoliberal ekonomi anlayışına alternatif olarak yeniden tartışılmalıdır. Önümüzdeki yazılarda ;
1838 -1881 Balta Linanı Anlaşması ve Sömürgeleşme Ekonomisi; 1881-1923 Düyünu Umumiye  Ekonomisi; 1923 -1939 Milli Ekonomisi; 1939-1945 Savaş Ekonomisi; 1945-1960 İthal İkame Ekonomiye Geçiş ; 1960-1980 Planlı Ekonomi; 1980-2001 Neo Liberal Ekonomiye Geçiş;  2001-2017 İnşaat Ekonomisi; 2017-2023 Şahsım Ekonomisi dönemlerinin karşılaştırılmalı analizleri ile bu tartışmaya katkı sunabilecek yazılarımı paylaşacağım.