Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

VAHŞİ NEOLİBERAL SİSTEMDE, CEHALET VE DENETİMSİZLİK ÖLDÜRÜR..!

Bu haberin fotoğrafı yok
Kahramanmaraş ilimizde, 6 Şubat 2023 sabaha karşı 04:17 de 7.7 ve öğlen 13:25 de 7.6 şiddetinde ve Hatay’ın Defne ilçesinde. 20 Şubat’ta 6.4 ve 5.8 şiddetinden ard arda gelen depremlerde ilk etapta, 500 km çapında bir alanda, 11 il ve 14 milyon yurttaşımız etkilendi. Öncelikle, depremlerde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza, allahtan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Ulusumuzun başı sağolsun.
‘MİLLİ SEFERBERLİK’ YERİNE NEDEN ‘MİLLİ YAS’ İLAN EDİLDİ?
Uzmanlar depremler sonrası, ilk 72 saatte (3 gün) müdahale etmenin can kaybını azaltacağını söylemektedirler.
Ancak ilk 72 saatte, devletin tüm ilgili birimlerini harekete geçirecek ‘milli seferberlik’ yerine ikinci gün ‘milli yas’ ilan etmenin arkasındaki mantık veya ruh hali nedir?
Bu satırların yazarına göre, bu karar, devleti yönetenlerin, en kritik saatlerde yaşamı korumaya ve savunmaya değil, ölümü ve öbür dünyayı kutsayan bir ruh halini ortaya koymaktadır.
Böyle bir ruh halindeki iktidar da olan siyasal islam anlayışının daha önce yaşadığımız tüm felaketlerde depremler, maden göçükleri, seller, iş cinayetleri(2022 de 1843 ölüm) vb. sonucunda yaşamı savunmak için kalıcı ve kurumsal önleyici önlemler alabilir mi?
ÖRGÜTLÜ CEHALETTİN İMAR AFLARI, ÖLENLERİN KADER PLANI MIDIR?
Bu satırların yazıldığı saatlerde, depremde ölenlerin sayısının 45 bine yararlananların sayısının 150 bine yaklaşıyordu.
‘Deprem değil, bina öldürür’ sloganı çok bilinir. Bu slogan doğrudur, ancak yeterli değildir. Çünkü bu slogan zihnimizi, gerçek çözüme değil ve suçlu aramaya yöneltir.
SORUNUN ÖZÜ DENETİMSİZLİKTİR
24 Ocak 1980 kararları ile kamucu ve planlı kalkınma anlayışı terk edilerek Uğur Mumcu’nun ifadesi ile ‘alaturka’ denetimsiz (vahşi) kapitalizme geçişin ilk adımı atıldı.
Türkiyenin yaşadığı 1999 ekonomik krizi sonrası, 2000’li yılların  başında, IMF görevlisi Kemal Derviş’in, IMF ‘den kredi alınabilmesi için 15 günde 15 yasa değişikliği yapması, bizzat ABD tarafından Türkiye’ye telkin edilmişti.
Değişen bu yasalarla, Türkiye planlı kalkınmayı öngören ekonomi  modelinden, tamamen denetimsiz (vahşi) neoliberal ekonomiye  geçişi sağlanarak bugün batı ekonomisine bağımlı, yarı sömürge devlet durumuna getirildi.
Özellikle 2018 yılından sonra tek adam rejimine geçilmesi ile TBMM‘nin ve devletin anayasal ve kurumsal makro ve mikro denetleme geleneğini ve anlayışını da yok etti. -Bunun mikro ölçekte, en bariz örneği anayasal kuruluşlar olan TMMOB’a bağlı meslek odalarının denetim yetkisinin, parasını inşaat müteahhitlerinden alan ‘ denetim firmalarına’ verilmesidir.-
Buna bağlı olarak gece kararnameleri ile deprem riskleri dikkate alınmadan, özellikle seçim dönemlerde  imar afları çıkarılmaya başladı.
Sonuçta, içinde bulunduğumuz neoliberal sistemde, anayasal ve yasal kamusal ve kurumsal denetimleri ayakbağı gösterilmiş, torba yasalarla arkadan dolanılmıştır. Böylelikle, eski Türkiye’de var olan denetim anlayışının terk edilerek,  22 yılda tamamen piyasanın insafına terkedilen denetim anlayışı yerleştirilmiştir.
Bu nedenle , bugün geldiğimiz noktada, kaderci ve piyasacı anlayışla beraber, tek adam sisteminin imar afları ile 1999  depreminden sonra biriken deprem paralarının nerelere harcandığını toplumsal olarak sorgulaması gerekiyor. Aksi halde bir kaç müteahhidi yargılayıp, suçlu ilan ederek siyaset kurumu sorumluluktan sıyrılamaz. Toptan bakış açımızı yenilememiz ve zihinsel değişimi gerçekleştirmemiz gerekiyor.
Bir daha bu felaketleri yaşamamak için inşaatlarda  ‘nasıl bir denetim anlayışı ve uygulama olması gerektiği’ konusuna gelecek yazılarımızda ele alacağız.