Ülkemiz, 2023 yılına sosyal, ekonomik, siyasi ve toplumsal birçok ihtiyaçla girdi.
Ancak ihtiyaçlar, çözüm mecburiyetini dayatıp umudu yeşertiyor. Nesnel durum bu olguları gösteriyor.
Her ülkenin sorunları ya iktidar kaynaklıdır veya siyasal iktidarlarla çözülür.
Bunlarda ikiye ayrılır.
Biri sistem içi çözümler.
Diğeri sistemi değiştirerek köklü (devrimci) halkçı çözümler. Bugün Cumhuriyetimiz 100. yılında devrimci çözümlere önderlik edecek, “Cumhurbaşkanını arıyor.” Batıcı medyanın görevlileri her gün kişi isimleri üzerinden, “Süpermen” bir Cumhurbaşkanı icat etme gevezeliği yapıyorlar. Hâlbuki sorun, hangi kadrolarla ve nasıl bir “programla” Türkiye’nin ihtiyaçlarına çözüm üretecek bir Cumhurbaşkanı devletimizin başında olmalı sorunudur.
Aylardır sürmekte olan ve sanki bir filme başrol oyuncusu aranıyormuş gibi R. Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Meral Akşener polemikleri, hatta milletin zihnini allak bullak eden cambazlıkları izliyoruz.
“”İktidar, “Her yaptığım doğrudur, Altılı masa muhalefeti her yapılan yanlıştır” diyor. Çünkü iki tarafın da ülkenin yakıcı ihtiyaçlarına cevap verecek “programları” yoktur. Oysa mecburiyetler.
Engel tanımaz çünkü hayat, “çelişme yasalarıyla” hükmünü icra edecektir.
100. yıl seçimleri yaklaşırken, adı geçenlerden kim kime ve hangi konuda yakın duruyor?Boyu posu hatta unvanından daha önemlisi, aday olacak ismin ülkemize, milletimize, Cumhuriyetimize ve tarihimize Türkiye’nin penceresinden mi yoksa emperyalist Batının penceresinden mi bakıyor? Çünkü olayları hangi pencereden görüyor ve dillendiriyorsa o pencere sahibinin programını uygulayacaktır.
Ülkemiz bugün iki hayati sorunla boğuşuyor.
1- Amerikan emperyalizmiyle;
Yunanistan, Fransa ve İsrail’den oluşan şer cephesi, bizi Ege, Akdeniz, Kıbrıs, Suriye ve Gürcistan üzerinden ateş çemberiyle kuşatmış durumda. Bunlar içerde de bizi PKK, FETÖ ve PYD terörü ile taciz ediyorlar.
2- Enflasyon kaynaklı hayat pahalılığı, çekilmez hale gelmiştir.
Seçmen vatandaş, baloncu vaatleri değil, kimin çözümler programını temsil ettiğini arayıp bulmak zorundadır. Yakınma ve kurtarıcı beklemek iradesizliktir. AKP İktidarını biliyoruz. Ama daha önemlisi, muhalefetin hazırladığı adayların Amerika, NATO, AB, Gümrük Birliği, Ege, Akdeniz, Kıbrıs, Suriye, PKK, FETÖ konusunda çözümler programı nedir?
Mesela Türkiye’nin kuşatılmışlığa karşı direncini arttıracak, Şangay İşbirliği Örgütü, Türki Cumhuriyetler Teşkilatı, Rusya, İran “ittifakı ve çıkar ortaklığıyla” bölgeden Amerika’nın kovulmasına ne dediklerini kimse biliyor mu? İktidara talip olanlar hangi ekonomik modeli uygulayacağını da millete açıklamalıdır.
Enflasyon milletin canını yakıyor.
Buna kim nasıl ve hangi programla çözüm bulacak. Çünkü vaatleri üfürmeyle çare olmuyor. Zenginden almadan fakire kimse veremez. Yatırım, istihdam kaynakla olur. Bu ülkede vurgun, talan, yolsuzluk ve israf olduğunu herkes biliyor. Fakat “nereden buldun kanunu” “bankaların tefeciliğine dur” “gümrüklerin ve paranın yeniden kontrolü” ve “borsa vurguncularına karşı radikal tedbirler programı olmadan millet, bu ülkede yatırım, istihdam üretim ve refah olmaz diyor.
Atatürk ve 6 ok programından vazgeçen hatta üstünü çizenler bu mücadeleyi yaparlar mı? Nitekim ekonomimizi Amerikalı küreselci akıl hocası, emperyal ekonomist “Jeremy Rifkin“ gibi milli devlet karşıtı ve azılı özelleştirmeciden çözüm bekleyenlerin Atatürkçülüğü samimi olabilir mi?
Kemal Derviş’in IMF adına gelip Türkiye’ye attığı tahribat kazıkları unutuldu mu?
Fakat Kemal Derviş yasalarıyla milli ekonomimizi harap eden Ali Babacan’ın olduğu masada 6 ok programının adı geçebilir mi?
Bugün ülkemizde ihtiyaçların dayattığı mecburiyetler, Atatürk’ün 6 ok programını ve “üretim devrimini” çağırıyor.
Bu ancak halkçı bir devlet aklıyla olabilir. Bunun koşulları emperyalizme karşı, komşu ülkelerle ortak menfaatler ve güvenlik temelinde yapılacak ittifaklarla olabilir.
Rusya, İran, Suriye, Türki Cumhuriyetleri KKTC’yi tanımanın eşiğine gelmiştir.
Bu teröre karşı ve Akdeniz’de güvenliğimiz için bir fırsattır. Olgular, yine Atatürk’ün 6 ok programıyla ülkemizin makûs talihini yenip aydınlığa çıkacağı günleri işaret etmektedir.
CUMHURİYETİMİZ 100. YILDA BU PROGRAMIN CUMHURBAŞKANINI BULMAK ZORUNDADIR…