Zaman zaman kendime; “Diren hafızam” diye telkinde bulumsam da, ipin ucunu kaçırmak üzere olduğum anlar da çok olmuyor değil!
Günümüzün büyük bölümünü internet karşısında hareketsiz,geçirmekten mi, yoğunluktan mı, yorgunluktan mı bilinmez, unutuyoruz hepimiz unutuyoruz. Hem de deli gibi unutuyoruz.
Eskilerde yaşlı hastalığı diye bilinse de, uzmanlar günümüzde bunun eksik kanı olduğunu söylemektedirler. Modern yaşamın getirdiği stres ve yaşam tarzı, sosyal fobi, fosfor eksikliği, hormon bozukluğu gibi pek çok etken her yaş grubu insanın unutkanlık hastalığıyla karşılaştığını göstermektedir.
İlk başlarda; kalemdi, anahtardı derken ilerleyen zamanlarda daha önemli şeyler unutulmaya başlıyor insan. Bu durum ciddi boyutlara ulaşmadan uzman desteği almak atlanmaması gereken bir ayrıntı gibi görünmektedir.
İşte ben de en çok bu konudan muzdaripim. Elimdeki telefonu, saçımdaki tokayı dakikalarca arayanlardanım. Dışarıdan bakıldığında kimi zaman komik görünen fakat özünde sinirlenmenize neden olan unutkanlık anılarımız, pekçok hikâyenin de öznesi olmuş durumda
Nasıl mı?
İşte size sıcağı sıcağına bir unutkanın yaşadıkları;
Güler misin ağlar mısın?
Sizi bilmem ama biz güldük.
Gülmenin kişiyi strese bağlı hastalıklarda koruduğunu da düşünerek güldük.
En azından o anlarda mutluluk hormonu endorfin salgılayarak ruhumuza ve bedenimize faydalı olalım istedik.
O sabah sohbet eşliğinde kahvelerimizi yudumlarken unutkanlık konusu kendiliğinden açıldı. Elimizde kahve, yüzümüzde tebessüm, dilimizde unuttuklarımız.
“Yaa” dedi arkadaşım. “Hafta sonu başıma gelenleri hiç sorma…”
“Hayırdır” dedim.
“Sorma ya” dedi.
“Allah Allah, sordum işte anlat.”
Pazar günü eşim çalışıyor. Akşama misafirlerimiz var. İşe gitmeden liste bırakmış. Güne başlamadan marketi halletmek istedim. Otoparka indim araba yok..!
Beynimden vurulmuşa döndüm. Sağa dönüyorum yok, sola dönüyorum yok. Araba nerede diyorum. Ben arabayı nereye park ettim? Bu arada arabanın kalan taksitleri de beynimde uyandı. Daha onlarca taksidi var..!
O heyecanla anlatırken ben de içimden arabayı bir yerde unutmuştur bu diyorum. Kötü bir şey olsa başından söylerdi. Bu arada kahvemden bir yudum alıyorum. Rahatım. Bakalım araba nereden çıkacak.
Panikle Ayşen’i aradım. Tek duam işe giderken arabayı almış olmasıydı.
“Ayşeen araba sende mi?”
“Yok” dedi. “ Beni şoför aldı.”
Kızım araba yok otoparkta. Çalmışlar. Kaskosunu da daha yenilememiştim. Ben mahvoldum.
“Dur ya sakin ol!” dedi.
Dün sen arabayı yıkamaya götürdüm dememiş miydin?
“Evet, götürmüştüm”
“Ee aldın mı yıkamadan? deyince; telefonu kapatıp oto yıkamaya koştum.
Kapıda gördüğüm çalışan genç ben daha bir şey soramadan, “Ağabey arabayı almaya gelmedin, yoksa unuttun mu” dedi.
“Yok ya” dedim. “Ne unutması işim çıktı gelemedim.”
Baktım araba gıcır gıcır beni bekliyor…
Bunları anlatırken de kahvesinden son yudumunu alıyordu. Kaybettiklerimiz yanında kazanımlarımız da olsun diye bol bol güldük bu hikâyeye…
Kısır bir döngü olsa da yaşadıklarımız yüzümüzden gülümseme eksik olmasın.
Diren hafızam diyorum her şeyi unutalım da, insan olduğumuzu unutmayalım yeter…