Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Nafiye BOZKURT – Kılı kırk yaran kelimeler: KOCA KARİA İLAÇLARI

Binlerce yıldır dilden dile
Binlerce yıldır dilden dile dolaşan kelimelerin zamanla değişime uğradığını hepimiz biliriz.
İşte böyle azizliğe uğramış olan bir deyim de, “Koca Karı İlaçları”dır.
Bu cümlenin aslı nedir bilir misiniz?
Aslı “Koca Karia İlaçları”dır.
Geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasında yaşamış Karia(Karya) Uygarlığı’ndan gelir.
Rivayet odur ki…
Akdeniz ile Ege’nin buluştuğu topraklarda ilkbaharın en güzel günlerinden biri yaşanıyormuş. Çiçeklerin bin bir rengiyle ve etkileyici aromasıyla en güzel kokularını yaydığı bu bahar gününde Knidos’lular, eşsiz renk ve koku cümbüşü eşliğinde şarkılarla danslarla baharı kutluyorlarmış.
Bu keyifli anları bozan ise acı bir çığlık olmuş.
Bu ses! Bu haykırış!
Knidos Kralı’nın kızına aitmiş.
Genç kız yörenin en zehirli yılanı diye bilinen engerek yılanı tarafından sokulmuş. Baharın en güzel kokuları bir anda solmuş, genç kız acılar içinde yere yığılmış. Yüzü morarmış ateşi yükselmiş.
Hemen krallığın hekimleri çağrılmış.
Hekimler muayene sonucunu krala tek cümleyle özetlemişler;
“Maalesef!”
“Knidos prensesi maalesef ölecek” demişler.
Prenses acılar içinde, kral çaresiz geceyi geçirmişler. Sabahın ilk ışıklarıyla krala bir haber gelmiş.
Ulak heyecanla krala, “Kapıda bir balıkçı olduğunu ve prensesi kurtarabileceğini söylüyor.” demiş.
Kral, “Hemen balıkçıyı içeriye alın” diye haykırmış.
Simili balıkçıymış gelen.
Balıkçı; dedesinden öğrendiği yörenin endemik otları ve yosun karışımı bir merhem getirmiş.
Bu merhemi daha önce çok zehirli balıkların soktuğu insanlarda kullandığını ve onları kurtardığını söylemiş.
Simili balıkçı yaptığı bu merhemi kızın bütün vücuduna özenle sürmüş. Bir gün içinde balıkçının dediği olmuş. Genç kızın şişlikleri inmiş, ateşi düşmüş.
Artık o zarif bedeni kendine gelmiş.
Bir sonraki gün ise prenses tamamen iyileşmiş ve ayağa kalkmış. Kızıyla birlikte Knidos kralı da hayata dönmüştü…
Bu olay üzerine Kral balıkçıyı sarayın hekimleriyle tanıştırmış ve arkasında ülke genelinde bir talimat vermiş;
“Bu topraklardaki dağları, taşları, denizleri ovaları tarayın. Tüm çiçekleri, meyveleri otları araştırın. Denizlerdeki hayvanları, yosunları inceleyin. İlaçlar yapın, insanları kurtarın. Krallığım bu konuda size her türlü desteği vermeye hazırdır.” demiş.
Rivayet o dur ki;
tarihin ilk farmakolojik merkezi Anadolu’da kurulmuş.
Rivayet o dur ki;
tarihteki ilk tıp adımı o gün atılmış.
Rivayet o dur ki;
tıbbın babası Hipokrat, işte bu adımlardan yola çıkmış.
Ve hatta Rivayet o dur ki;
bu şifa dolu topraklar yüzlerce yıl Karia İmparatorluğu’nun topraklarıymış.
Karialılar doğadan topladıkları otlarla yüzlerce ilaç yapıp, binlerce hastayı iyileştirmişler.
İşte bu yüzden “Koca Karia İlacı” deyimi yüzyıllardır Anadolu’da; “Koca Karı İlacı” diye değişime uğramıştır.
Doğru ya da değil.
Doğa yaşama dair sırlarla doludur.
Önemli olan çiçekleri doğru tanımak, doğru kullanmak ve içlerinde gizledikleri şifalarından yararlanmayı bilmekten geçiyor.