Ülkemiz ve dünyamızda gündem çok hızlı değişim göstermekte. Yazmaya oturduğunuz bir konunun önünü, başka olaylar kesiyor.
Örneğin 12 Ekim 2022 günü yayımlanacak bu yazıma başlamak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, internetten akan haberlerin önüne, Tayland’da kreşi basan birinin, kendi eşi ve çocuğunu yanı sıra, çoğu kreş çocuğu olmak üzere en az 34 kişiyi öldürdükten sonra, intihar ettiği;
İzmir’de ise, bir babanın, kahvaltı sırasında oğlunu öldürdüğü haberi düştü.
Ankara’da üç devlet memurunun Sanatçı Onur Şener’i öldürmeleri, Endoezya’da bir futbol maçında aşan seyircinin ölmesi, Ankara’da bir yargıcın karısını öldürdükten sonra ve Muğla’da da yengesini öldüren kişinin intihar etmeleri, birbiri peşisıra, “artık katlanamıyorum, mobbing görüyorum (işyerinde bezdirmek, baskıya uğramak) diyerek intihar eden polisler, bir-iki günde gazete sayfalarına dökülenler.
İran’da ise, Mahsa Amini’nin “ahlak polisi” tarafından öldürülmesi ve sonrasında gelişen toplumsal protestolarda ikiyüze yaklaşan insanın, molla rejimi tarafından öldürülmesi olayları sürmekte.
Ülkemizde ise, tek sorunu imişçesine, Kılıçdaroğlu’nun, partisi organlarından bile sakladığı “türbanı, takkeyi, şalvarı özgür kılmayı” amaçlayan yasa girişimi!
Bu girişim, muktedirin eline bulunmaz bir olanak sağladı ve Kılıçdaroğlu’nun verdiği pası “Laik Cumuriyeti”, “Dinci Rejime” dönüştürmenin fırsatına dönüştürme işareti saydı.
Böylece emekli ve emekçi halkın başat sorunu olan yoksulluk ve işsizlik, adaletsiz gelir dağılımı vb.’lerinin üstünün örtülmesine yardımcı oldu.
Eğitim-öğretim döneminin başlaması ile ete-kemiğe bürünen barınma ve beslenme, ulaştırma sorunları da, bu toz bulutunun gerisine düştü.
Araya Mezitli Polis Evi’ne saldırı girmese idi, 04.10.2022 günü yayımlanan yazımın başlığı bu olacaktı.
Araya giren Mezitli Saldırısı sonrasında, 3 Ekim’de açıklanan TÜİK ve ENAG enflasyon rakamları ve 4 Ekim’de Ticaret Bakanı Muş tarafından açıklanan Eylül Ayı geçici dış ticaret rakamları, yazımıza güncellik kazandırdı.
Ve Hazine, Maliye Bakanı Nebati, kendisinin de ne anlama geldiğini bilmediği ve yazılı olmaksızın yinelemede zorlandığı “epistemelojik”, “heterodoks”, “nöroekonomi” kavramlarla ortaya çıktı.
Ve, Nebati iki şey yaptı.
İlki, ortaya attığı kavramlar ile, yoksul ve varsıl halkımızı, günlük ekonomik ve toplumsal sorunlarından uzaklaştırarak, bulmaca ile uğraşır kıldı.
İkincisi ise, elinde üç-beş kuruşu olanları, bol kazanç umudu ile Borsa’ya koşturdu. Borsa değer yitirince ise, ellerindekilerden de yoksun kaldılar! Borsa’daki bu manipülasyon (yönlendirme, etkileme) yargıya taşındı.
Önce, başlıkta yer alan “Ekonomi bilimi” ve toplumu yakıdan ilgilendiren birkaç kavramı paylaşmak istiyorum.
Bir bilim dalının “bilim” olabilmesi için “soyutlama” ve “genellemeler” yapması gerekir.
Ancak bu noktada sorulacak soru, bu soyutlama ve genellemelerin “gerçeklere” ne ölçüde yakın yada uzak olduğudur.
Her bilimin temel amacı, “geleceği kestirebilmek/öngörebilmek” soyut ve genel kuramların “gerçeklere” dayanmasını gerektirmektedir.
Enflasyon, yaşam pahalılığı, işsizlik, durgunluk, kararsızlık, dengesizlik benzeri ekonomik hastalıkların, zaman zaman ortaya çıkıyor olması, yalnızca ekonomi yöneticilerinin ekonomi bilimini ciddiye almamış olmaları ile açıklanamaz.
Ekonomi, bir bilim olarak gerçekten geleceği öngörebiliyor, istenmeyen olayları engellemek için, önceden çözümler önerebiliyor mu olup-olmadığını kavramamız, ekonomi biliminin kavramları üzerine eğilmemizi gerektirir.
AKP’nin siyaset sahnesine çıkarken yayımladığı programındaki ekonomik ereklerinden başlayarak, 2023’e taşımakta olduğu ekonomiyi karşılaştırmak, günümüzü anlamaya ve yarınlarımızı biçimlendirmeye katkıda bulunacağını düşünmekteyim.
(Sürecek)

