Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ŞAFAK GENÇ: TARİHTEKİ EN İLGİNÇ VE KOMİK SAVAŞ!

Bu haberin fotoğrafı yok
Youtube Kanalıma Yeni ve değişik bilgiler içeren video hazırlamak maksadı ile, sosyal mecralarda farklı ne var, yeni keşfedilen, icad edilen, gün yüzüne çıkan neler var sorusunun cevabını ararken, birden karşıma çıkıverdi bu olay!
 Bir hayli ilginç, entresan ve trjikomik bir hikaye.
Aslına bakarsanız orduları yönetmenin zorluğu, dahiyane derecede zeki ve çevik olmak ne demek?
Kriz durumlarında kalabalıklar nasıl yönetilir ve iş bilmeyen, iş ehli olmayan kişilere sorumluluk teslim etmenin ne kadar yanlış olduğunun cevabını çok güzel veren bir soru olarak karşıma çıkrı bu vakıa benim.
Okuyalım bakalım sizler hayatınızın hangi karesinin cevabını bulacaksınız bu önemli hadisede?
Tarihteki en ilginç savaş:
1788 yılında ŞEBEŞ SAVAŞI’nda 100 bin kişilik Avusturya ordusu kendi askerlerini Osmanlı askeri sanarak öldürmüş, Osmanlı ordusu daha savaş alanına gelmeden savaşı kazanmıştır.
Tabi bu durum farklı kaynaklarda farklı yorumlar ile paylaşılmıştır. Savaştan 59 yıl sonra yayınlanan Alman ve Avusturya kaynaklarında farklı, osmanlı kaynaklarında ise farklı yorumlarla anlatılmıştır. Ben her iki kaynakdan aldığım ortak noktalar ile size yorumlayacağım bu savaşı.
1788 yılında gerçekleşen bu ilginç savaş Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılmıştır.
Savaşın nedenleri arasında;
Osmanlı ekonomisinin tamamen yerle bir olmasını isteyen Avusturya Arşidükü II. Joseph’in Osmanlı kervanlarını yağma etmeye başladığı bilinmektedir.
O dönemde Osmanlı tahtında bulunan I. Abdülhamid. Bu işi diplomasi yolu ile çözmek yerine o dönemin en ideal ordu komutanlarından birisi olan Koca Yusuf Paşa’ya sefer emri vermiştir.
Karánşebeş (Şebeş) muharebesi, 17 Eylül 1788 akşamı Osmanlı kuvvetlerini arayan Avusturya öncü birlikleri arasında gerçekleşir.
Yanlış yazmadım, ‘Avusturya öncü birlikleri arasında gerçekleşir.’
Yaklaşık 100 bin kişilik Avusturya kuvvetleri Osmanlılarla savaşmak için Karánsebes kasabası (Günümüz Romanyasında) yakınlarında kamp kurar.
Hussar birliği (hafif süvari birliği) keşif için Timiş nehrinin karşı yakasına geçer, Osmanlılardan hiçbir iz bulamaz.
 Hussar birliğinin yolda karşılaştığı çingene konvoyu muzaffer Avusturya askerlerine kendilerinden bir tür alkollü içki olan “schnapps” satın almalarını teklif eder.
Tekliften memnun kalan Hussarlar içki fıçılarını satın alırlar.
   Sonradan nehri geçen bir başka Avusturya piyade kolu, Hussarların bu içki partisine katılmak ister.
Fakat Hussarlar içkilerini piyadelerle paylaşmak istemez, içki fıçılarının etrafını sarıp koruma altına alır, tartışma sürerken bir asker ateş eder.
Böylece Hussarlar ve piyadeler arasında çatışma başlamış olur.
Çatışma sırasında bazı piyadeler, Hussarları korkutmak için “Turciii! Turciii!” diye bağırır
Bunu duyan Hussarlar Türkler geldi zannedip kaçar, Hussarların kaçtığını gören piyadelerde kaçışmaya başlar.
Avusturya Ordusu Lombardlı İtalyanlardan, Balkan Slavlarından, Avusturyalılardan ve çeşitli azınlıklardan oluşan karma bir ordudur.
Bu sebeple askerler birbirlerini anlamakta zorlanmaktadır.
Durumu düzeltmeye çalışan Avusturyalı subaylar Halt! Halt! (Durun!) diye bağırır, fakat Almanca bilmeyen askerler bu kelimeleri Allah! Allah! diye anlayınca işler daha da kötüleşir.
Süvarilerin kampa doğru dörtnala geldiğini gören bir birlik kumandanı, Osmanlı akıncılarının saldırısına uğradıklarını zannedip,topçulara ateş emri verir.
Bu sırada, çatışma sesini duyan askerler ne olduğunu anlayamadan kaçmaya başlar.
Birlikler her gördüğü gölgeyi Türk zannedip vurmaya başlar, aslında ateş ettikleri kendi askerleridir.
Bu kargaşa sonucu tüm ordu geri çekilir, İmparator II. Joseph atını küçük bir çaya sürerken attan düşüp sakatlanır.
 İki gün sonra olay yerine ulaşan Osmanlı ordusu 10 bin kadar ölü ve yaralıyla karşılaşır ve Karanşebeş şehrini rahatça ele geçirir.
Kazanılan Muhadiye ve Şebeş Muharebelerine karşın, Osmanlı kuvvetleri bu zaferler sonrası Macaristan içlerine kadar ilerlemek istedilerse de ilerleyemediler.
Bu Şebeş Muharebesi bittikten sonra 21 Eylül 1788’de kazanılan zafer üzerine Sultan Abdülhamîd Han’a Gâzi ünvâni verildi.(Sultan Abdulhamit Savaşa katılmamıştır. Orduyu Koca Yusuf paşa Yönetmiştir )
Bu zaferin kazanılmasında en büyük pay 1768-1774 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yapılan reformla oluşturulan sürat topçuları, süvariler ile yeniçerilerin etkili ve koordineli bir şekilde kullanılabilmesi.
Bu yeniçerilerin Kartal Ovası Muharebesi gibi muharebelerin aksine disiplinlerinin 17. yüzyıldan beri bozuk olmasına karşın, bu sefer ateşli silahları etkili şekilde kullanabilmeleri ve disiplinli davranmalarıdır.
Fakat bu galibiyet verilen bir aksi kararla bir kenara atılmıştır. Koca Yusuf Paşa ve komuta heyeti yaptıkları bir büyük toplantıda mevsimin geç olması nedeniyle ordunun kış karargahına dönmesi kararı aldılar. Muhadiye ve Lazarethane’ye koruyucu güçler konulup ordunun kalan kısmı kış karargahı olarak seçilmiş olan Şumnu’ya geri dönmeye başladı.
Geri dönmekte olan ordu Vidin ile Şumnu arasında iken Avusturya güçleri tekrar hücuma geçtiler. Muhadiye, Lazarethane, Pançova ve Aktabya’da bırakılan savunma güçleri bunlara karşı koyamadılar; geri çekilmek zorunda kaldılar ve bu mevkiler Avusturya orduları eline geçti.
Pançova’da başarılı olan Memiş Paşa Muhadiye Muhafızı olarak görevlendirilmişti. Ama çok küçük sayıda şahsi koruyucuları ile bu mevkiye giderken bir Avusturya tümeni tarafından pusuya düşürülerek esir alındı.
Sonuç olarak büyük oranda lehimize başlayan Avusturya muharebeleri, aldığımız hatalı kararlar yüzünden aleyhimize dönmüştü.
Peki bu barış kalıcı mı oldu?
Tabi ki hayır. Çok uzağa gitmenize gerek yok.
Sadece 1 sene sonra Avusturya ve Rus ordularına karşı girişeceğimiz Boze Muharebesi neticesinde antlaşma bozulacak ve ağır bir yenilgi ile geri dönecektik.