Vildan Vural
Fotoğraf sanatçısı ve müzisyen Daphne Xenakis’le profesyonel birikimi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Xenakis bizlere fotoğraf ve müzikle tanışma hikayesini anlattı.
-Hem müzik, hem de fotoğrafçılık alanlarında profesyonelleşen tecrübeye hakimsiniz. Öncelikle müzikten başlayalım. Müzikle tanışmanız nasıl oldu?
Xenakis: Ailemin fark etmesi üzerine piyano eğitimi aldım. Daha sonra devlet konservatuarına başladım. Ardından normal liseye devam ettim. 1995 yılında Ege Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarını kazandım. Yaklaşık 5 sene Ege’de eğitimim sürdü. Üniversitenin 2. senesinde profesyonel olarak müzik yapmaya başladım. Amir Ateş’in ve Avni Anıl’ın orkestralarında çalıştım. İkisinin talebiyle Türk müziği yaptık. Ardından tamamen batı müziğine geri döndüm. Şuanda da 8 dil de şarkı söylüyorum. Caz ağırlıklı yabancı müzik en sevdiğim. Yani yaklaşık 12 senedir profesyonel olarak sahnedeyim. Birçok ünlü isimle Hem Türkiye’de hem de yurt dışında sahne aldım. Müzik her zaman hayatımda.
– Fotoğrafın hayatınızdaki hikayesi nedir?
Xenakis: Bundan yaklaşık 6 sene evvel fotoğrafa merak saldım. Fotoğraf, benim için bir hobiydi. Bodrumda yaşadığım süre içerisinde fotoğrafla ilgili pek birşey öğrenecek bir platform bulamadığım için dedim ki, ben bu bölümü üniversitede okuyup öğreneyim. Tek bir üniversitenin yetenek sınavına girdim. Her üniversite özel yetenek sınavıyla 20-25 kişi alıyor. Açıkçası mülakata gittiğim zaman moralim çok bozuldu. Çünkü çok fazla insan vardı ve çok iyi fotoğraf çeken insanlardı bunlar. Benim kazanmam imkansız gibi geliyordu. Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin sınavına girdim ve kazandım. 4 senede okulu bitirdim. Dış çekimler yaptım, ürün çekimleri yaptım, bebek fotoğrafları çektim ve hala da bu çekimlerime devam ediyorum. Şuanda yüksek lisansım için uğraşıyorum. Üniversitede özel yeteneği olan öğrencilere öğretmek istiyorum. İlgilenmek istiyorum. Şuanda da yazın açacağım 3 sergi için hazırlanıyorum. Ama çalışmalarımı henüz tamamlayamadım. Bir tane şiir kitabı projem var. Zaten aynı zamanda sergi konusu olacak fotoğrafa şiirler diye bir şey çıkaracağım. Aslında şiirler hazır ama fotoğraflar üzerinde çalışmam gerekiyor biraz daha.
-Yurtdışında müzisyen olarak aldığınız sahnelerden biraz bahseder misiniz?
Xenakis: Genelde ülkelere göre değişiyor. Yani Rum asıllı olduğum için Yunanistan’a gittiğim zaman Türkçe müzik yapıyorum. Çünkü orada onlar Türkçe müziği seviyor. Sevdikleri bir takım parçalar var. Genelde de Türk Müziği parçaları bunlar. ‘Bekledim de gelmedin’ gibi. Bunun dışında Yunan müziği olan ‘Grek müziği’ni yapıyorum. Öyle zannediyorum ki, grek müziğinin şuan dünyada geçmeyeceği herhangi bir ülke yok. İtalya’da da aynı şekildeydi, İspanya’da da… Hollanda’dan Almanya’dan grek müziği yapmam konusunda talepler geldi. Ama Türkiye’de misal piyasa müziği yerine, yazın otel programlarında müzik yapmayı tercih ediyorum. İşte tamamen yabancı müzik ağırlıklı turistlerin hoşuna gidecek türden müzikler yapmak istiyorum ki, zaten oteller ve mekanlar da bunları tercih ediyorlar. İşte bana kalsa turizm sektöründe müzik yaparken Türkçe müziği tercih ederim. Çünkü ben bir ülkeye gittiğim zaman, kendi müziğimi dinlemek istemiyorum. Neden isteyeyim ki? Zaten en iyisini, en güzelini zaten dinliyorum kendi ülkemde…
-Mersin’in müzik potansiyeli hakkında neler söylersiniz?
Xenakis: Mersin’de müzik anlamında bir şey yapmak zor. Neden zor? Çünkü halkın geneli piyasa müziği ile eğlenmeye meyilli… Aslında opera dinleyen güzel bir kesim var ama o insanları diğer başka mekanlarda göremiyoruz. Diğer şehirlerle kıyasladığımda evet burada müzik tek bir kalıbın içerisine girmiş gibi… Yabancı müzik yapan 3-5 kişiyi geçmiyor. Rock müziğini saymıyorum. Benim hitap ettiğim yaş grubu ise 30 ve üstü…
YORUMLAR