Evet… Babam güneydoğuda askerlikte jandarmalık yapmıştı ve jandarmanın görevlerinin ne olduğunu da çok iyi biliyordu…
Olayı saniyede kavramıştı ve askerlere hitaben:
“-Oğlum. Uzak yerden geldiniz… Gelin elinizi yüzünüzü bir yıkmayın… Soluklanın …”demişti…
Babamın bir komutan edasıyla söylediği bu sözler etkisini göstermiş ve asıl komutanlarını dinlemeyen askerler silahlarını ellerine alarak evin önünde toplanmışlardı…
Garnizon komutanı İhtilalden sonra ilçeye yeni atanmıştı ve babamı tanımıyordu…
Kaymakamla Anamur, Bozyazı jandarma komutanları babamı önceden tanıyorlardı…
Sanırım jandarmalar da tanıyordu…
Çünkü Bozyazı’nın yıkılan karakolunu babam yaptırmıştı ve Anamur’a maaş almaya gittiğinde zaman-zaman Anamur jandarma komutanlığına da uğruyor, onları ziyaret ediyordu…
Bu ziyaretlerde de eli boş gitmiyor ve jandarmalara hediyeler götürüyordu…
Anamur’dan döndükten sonra Jandarmaları ziyaret ettiğini bize anlatıyordu…
Hatırlıyorum Garnizon komutanı askerlere bir şeyler söyleyecek olmuştu da kaymakam komutanın elinden tutmuş şöyle aşağıya doğru çekmişti…
Radyodan dinlediğimize göre ülke genelinde sorgusuz sualsiz tutuklamalar yapılıyor, tutuklananlar uzun süre mahkemeye çıkarılmıyordu…
Ben çok endişeliydim…
Babam ise çok rahattı…
4-5 saatte zor gelinen bir yolculuktan sonra Garnizon komutanın dışındakiler ellerini yüzlerini yıkayıp rahatlamışlardı…
Komutan yerinde duramıyor, bir oraya bir buraya gidip geliyordu…
Yine babamın sesi duyulmuştu;
“-Komutan… Niçin geldiğinizi biliyorum… Ancak bizde bir adet var… Yemek yemeden misafir gönderilmez… Hele yemeğimizi bir yiyelim… Gerisi kolay…”demişti…
Komutan dışarılarda gezine dursun annem çok güzel yemekler hazırlamıştı…
Annem yemek konusunda çok deneyimli idi… Soframızdan hiç misafirimiz eksik olmazdı…
Mercimek çorbası, patates kızartması, gölevez, cacık, bulgur pilavı, salata, yufka ekmek ve karpuz’dan oluşan 2 ayrı sofra hazırlamıştık, birine askerler oturmuştu,diğerine misafirler…
Komutan da ister istemez yemeğe oturmuştu…
Ben hizmet ediyordum… Babam da yemeğe oturmuştu…
Kısa bir sessizlikten sonra komutanın sesi duyulmuştu ve babama hitaben; “Sen ağa mısın?” diye sormuştu…
Babamdan önce Kaymakam söze karışmıştı: “Komutanım… Ahmet ağa doğudaki ağalar gibi öyle köyleri olan bir ağa değil… Onun ağalığı bey anlamına gelen bir ağalık…”
Yine derin bir sessizlik olmuştu…
Komutan yine gür bir sesle: “Sen Demokrat Partiliymişsin doğru mu?”demişti…
Bu defa babam söz almış ve demişti ki; “Evet ben Demokrat partiliyim…
Niçin Demokrat partiliyim biliyor musunuz?”
Konuşmuş… Konuşmuş… Konuşmuştu…
Komutan: “Biz seni tutuklamaya geldik biliyor musun? “demişti…
Tutuklamaya geldiği kişinin babam olduğunu bilmeden geldiğini sandığım Kaymakam demişti ki:
“Komutan… Biz Ahmet ağayı tutuklarsak yolda giderken dağlar üstümüze yıkılır…”demişti…
Komutan endişeli bir şekilde babama dönerek; “Sen eşkıya mısın? Adamların dağı üstümüze mi yıkacak?” demişti…
Karakolu yapılan Bozyazı jandarma komutanı dayanamayıp söz almıştı…
Rütbece Garnizon komutanından küçüktü ama yaşca büyüktü…
“Komutan… Komutan… Karşındaki şahıs kolunun birini bu ülke için savaşırken cephede kaybetmiş… Görüyorsun… Ben Demokrat partiliyim diyor… Kıvırmıyor… Yalan söylemiyor…
Tutuklayacak başka birini bulamadın da bizi Ahmet ağa için mi getirdin?
Giderken dağlar üstümüze yıkılır amma bunun yaptırdığı yoldan gittiğimiz için yıkılır…”demişti…
Garnizon Komutanı susmuştu…
Kahvelerini yudumlarken de kimseden ses çıkmıyordu…
Yemeğe otururken postallarını bile çıkarmayan Garnizon komutanı ayağa kalkmıştı…
Yanındakilere hiçbir şey söylemeden askerlere seslenmişti; “Toplanın gidiyoruz…”
Vedalaşıp vedalaşmadıklarını bilemiyorum…
O anda yolda yemeleri için bahçeden üzüm. elma, armut toplamaya gitmiştim…
2 ayrı sepete koyduğum meyveleri yıkamış araçlara koymuştum…
Babamı tutuklamadan gitmişlerdi ama Anamur’da çok kişi tutuklanmıştı…
İşte benim ailem için 27 Mayıs 1960′ darbesinde böyle olumsuzluklar da yaşanmıştı…
…Ve Türkiye genelinde neler olmuştu neler…
Hoşça kalınız.
Olayı saniyede kavramıştı ve askerlere hitaben:
“-Oğlum. Uzak yerden geldiniz… Gelin elinizi yüzünüzü bir yıkmayın… Soluklanın …”demişti…
Babamın bir komutan edasıyla söylediği bu sözler etkisini göstermiş ve asıl komutanlarını dinlemeyen askerler silahlarını ellerine alarak evin önünde toplanmışlardı…
Garnizon komutanı İhtilalden sonra ilçeye yeni atanmıştı ve babamı tanımıyordu…
Kaymakamla Anamur, Bozyazı jandarma komutanları babamı önceden tanıyorlardı…
Sanırım jandarmalar da tanıyordu…
Çünkü Bozyazı’nın yıkılan karakolunu babam yaptırmıştı ve Anamur’a maaş almaya gittiğinde zaman-zaman Anamur jandarma komutanlığına da uğruyor, onları ziyaret ediyordu…
Bu ziyaretlerde de eli boş gitmiyor ve jandarmalara hediyeler götürüyordu…
Anamur’dan döndükten sonra Jandarmaları ziyaret ettiğini bize anlatıyordu…
Hatırlıyorum Garnizon komutanı askerlere bir şeyler söyleyecek olmuştu da kaymakam komutanın elinden tutmuş şöyle aşağıya doğru çekmişti…
Radyodan dinlediğimize göre ülke genelinde sorgusuz sualsiz tutuklamalar yapılıyor, tutuklananlar uzun süre mahkemeye çıkarılmıyordu…
Ben çok endişeliydim…
Babam ise çok rahattı…
4-5 saatte zor gelinen bir yolculuktan sonra Garnizon komutanın dışındakiler ellerini yüzlerini yıkayıp rahatlamışlardı…
Komutan yerinde duramıyor, bir oraya bir buraya gidip geliyordu…
Yine babamın sesi duyulmuştu;
“-Komutan… Niçin geldiğinizi biliyorum… Ancak bizde bir adet var… Yemek yemeden misafir gönderilmez… Hele yemeğimizi bir yiyelim… Gerisi kolay…”demişti…
Komutan dışarılarda gezine dursun annem çok güzel yemekler hazırlamıştı…
Annem yemek konusunda çok deneyimli idi… Soframızdan hiç misafirimiz eksik olmazdı…
Mercimek çorbası, patates kızartması, gölevez, cacık, bulgur pilavı, salata, yufka ekmek ve karpuz’dan oluşan 2 ayrı sofra hazırlamıştık, birine askerler oturmuştu,diğerine misafirler…
Komutan da ister istemez yemeğe oturmuştu…
Ben hizmet ediyordum… Babam da yemeğe oturmuştu…
Kısa bir sessizlikten sonra komutanın sesi duyulmuştu ve babama hitaben; “Sen ağa mısın?” diye sormuştu…
Babamdan önce Kaymakam söze karışmıştı: “Komutanım… Ahmet ağa doğudaki ağalar gibi öyle köyleri olan bir ağa değil… Onun ağalığı bey anlamına gelen bir ağalık…”
Yine derin bir sessizlik olmuştu…
Komutan yine gür bir sesle: “Sen Demokrat Partiliymişsin doğru mu?”demişti…
Bu defa babam söz almış ve demişti ki; “Evet ben Demokrat partiliyim…
Niçin Demokrat partiliyim biliyor musunuz?”
Konuşmuş… Konuşmuş… Konuşmuştu…
Komutan: “Biz seni tutuklamaya geldik biliyor musun? “demişti…
Tutuklamaya geldiği kişinin babam olduğunu bilmeden geldiğini sandığım Kaymakam demişti ki:
“Komutan… Biz Ahmet ağayı tutuklarsak yolda giderken dağlar üstümüze yıkılır…”demişti…
Komutan endişeli bir şekilde babama dönerek; “Sen eşkıya mısın? Adamların dağı üstümüze mi yıkacak?” demişti…
Karakolu yapılan Bozyazı jandarma komutanı dayanamayıp söz almıştı…
Rütbece Garnizon komutanından küçüktü ama yaşca büyüktü…
“Komutan… Komutan… Karşındaki şahıs kolunun birini bu ülke için savaşırken cephede kaybetmiş… Görüyorsun… Ben Demokrat partiliyim diyor… Kıvırmıyor… Yalan söylemiyor…
Tutuklayacak başka birini bulamadın da bizi Ahmet ağa için mi getirdin?
Giderken dağlar üstümüze yıkılır amma bunun yaptırdığı yoldan gittiğimiz için yıkılır…”demişti…
Garnizon Komutanı susmuştu…
Kahvelerini yudumlarken de kimseden ses çıkmıyordu…
Yemeğe otururken postallarını bile çıkarmayan Garnizon komutanı ayağa kalkmıştı…
Yanındakilere hiçbir şey söylemeden askerlere seslenmişti; “Toplanın gidiyoruz…”
Vedalaşıp vedalaşmadıklarını bilemiyorum…
O anda yolda yemeleri için bahçeden üzüm. elma, armut toplamaya gitmiştim…
2 ayrı sepete koyduğum meyveleri yıkamış araçlara koymuştum…
Babamı tutuklamadan gitmişlerdi ama Anamur’da çok kişi tutuklanmıştı…
İşte benim ailem için 27 Mayıs 1960′ darbesinde böyle olumsuzluklar da yaşanmıştı…
…Ve Türkiye genelinde neler olmuştu neler…
Hoşça kalınız.