İnternet mail adresime gelen sorulardan biri İstanbul Fatih’ten Sayın Salih YILMAZ tarafından gönderilmiş…
Sayın Yılmaz’ın sorusu Dini Bayramlarla ilgili…
SORU: ”Bundan önceki cevabınızın birinde Dini bayram günlerinin diğer günlerden ayrıcalıklı olduğunu söylemiştiniz.
Bayram günlerinin diğer günlerden ayrıcalığı nedir?
Bayramların af günleri olduğunu da belirtmiştiniz. Konuyu gazetemizde açıklar mısınız?
Bayramların af günleri olduğu inancı doğru mudur?
Ramazan ve Kurban bayramında fakire yapılan yardım diğer günlerde de yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Özellikle Ramazan bayramı niçin af günü kabul edilmiştir?
Kurban ve Ramazan bayramı günü niçin sevinç günlerimizdir?’’
CEVAP: İftarıyla, sahuruyla, teravihleriyle, orucuyla, iyilikleriyle Ramazan ayının sonunda 10 Nisan 2024 Çarşamba günü bayramı kucaklayacağız..
Bayramlar; Cumalar gibi, kandiller gibi, insan hayatında önemli dönüm noktalarıdır.
Önceki cevabımın birinde : “Bayrama ulaşan; Bayramla kucaklaşan mü’min, inanmış insan; geçen bayramdan buyana yaptıklarının, gelecek bayrama kadar yapacaklarının genel bir muhasebesini yapar. Yaptığı iyiliklerden sevinç, kötülüklerden pişmanlık duyar.” demiştim.
Gerçek anlamda insan; Manevi hayatının bu dönüm noktasında çevresine ibretle bakar.
Allah’ın verdiği nimetlere; Sağlıklı bir vücuda sahip olduğuna, temiz bir anne- baba veya evlada sahip olduğuna şükreder.
Türk milletinin, insanlarımızın Ramazan gelenekleri diğer Müslüman milletlerden daha renkli, daha zengindir.
İftarı, sahuru, davulu, imsakiyesi, pidesi, radyo ve televizyon programları ile Ramazanlar hayatımızda tam bir sosyal hadisedir.
Okulundan çıkıp oruçlu oruçlu evine giden öğrenciden, İşyerinde oruçlu olarak iftarı bekleyen tüccardan, oruçlu olarak büyük bir hazla görev yapan memurdan süreli basına, radyo ve televizyon programlarına, dükkalara ve satış yapan esnafa varıncaya kadar bundan etkilenmeyen yoktur.
Bunun içindir ki; Teravihlerde camilerimiz dolup taşmış, fırınların önünde kuyruklar oluşmuş, marketlerde satışlar artmış, lokantalarımız iftar ve sahur için özel hazırlıklar yapmış, ibadet alışkanlığı olmayanlar bile Ramazanda inançlı bir yaşayış içine girmişlerdir.
Özel ve devlet televizyonu programlarının değişmesi, günlük gazetelerde Ramazan sayfaları düzenlenmesi, büyük şehirlerdeki fabrika bacaları gibi yükselen minareler arasına asılan Mahyalar, Ramazanı tam bir sosyal olay haline getirmiştir.
Ramazan bayramı bu hazırlıkların, Ramazan hayatının hedefi, doruk noktasıdır.
Evde, çarşıda, pazarda, sokakta, okulda, devlet dairelerinde, basında, terminallerde, camilerde yaşanan manevi hava bayramla noktalanmıştır.
Bayramlar insanlarımızın sevinç günleridir.
Ramazan ve Kurban bayramlarının İslamiyetten önce Medine’lilerin gülüp oynadıkları iki güne karşılık olmak üzere Allah’ın Müslümanlara bahsettiği daha hayırlı iki gün olduğunu Peygamberimiz haber vermişlerdir.
Bütün bir ayı oruç ve ibadetle geçiren mü’min ; Bayramı af ümidi ile karşılar.
Bayram günlerinde Allah’ın AF kapısı açılır.
Allah’ın “af sıfatı” bağışlanacak gönüller arar.
“Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.” buyuran Cenab-i Allah; Kendisine bir karış yaklaşan, bir arşın yaklaşan, yürüyerek gelen bir kul arar…
Koşarak gelmek için…
Bayramlar insanlarımızın kardeşlik günleridir.
Küslerin barıştığı, barışanların kucaklaştığı mutlu günlerdir.
Kötülük yapana iyilik yapmak, zulmedeni affetmek, kalplerdeki kırgınlıkları kaldırmak, kul olmanın en güzel yönüdür.
Peygamberimiz ne güzel buyurmuştur:
“Sana gelmeyene sen git. Sana vermeyene sen ver.. Sana zulmedeni sen affet.. Sana kötülük edene sen iyilik et. Kendi aleyhine de olsa hakkı söyle…”
Milletimiz kavgalardan, gönül kırgınlıklarından, kardeşin kardeşi vurmasından, bize hiç yakışmayan cinayetlerden, sabotajlardan, anarşiden, gerçekleri çarpıtmadan, terör olaylarından büyük yaralar almıştır.
Geniş bir hoşgörüye, topluca birbirimizi affetmeye, millet olarak dost ve düşman karşısında saflarımızı sıklaştırmaya, yakın ve uzak geçmişin yaralarını sarmaya muhtacız.
Geçmiş tarihimizde çok acı günler yaşadık.
Askeriyle, siviliyle, genciyle, ihtiyarıyla topyekün seferber olarak ülkemizden düşmanlarımızı kovduğumuz günlerin canlı örnekleri halâ aramızda yaşıyor…
Bugünlere kolay gelmedik.
Bugün, ufkumuzdan yavaş yavaş dağılmaya başlayan kavga, kırgınlık sislerini, şafaklara döndürerek kardeşlik hamlesini gecikmeden dalga dalga bütün yurt sathında gerçekleştirmeliyiz.
Her insan suç işleyebilir. Kalp kırabilir. Hata yapabilir…
Kötü olan; suç ve günahta ısrar etmektir.
Suçta ısrar etmemek, suçta ısrar etmeyenleri affetmek, mü’minin faziletidir.
Bayramda birbirlerinize sevgi kucaklarınızı açmalıyız.
Kandil-kandil, mevlüd-mevlüd, bayram-bayram, bir araya gelen gönüllerinizi sevgi çiçekleriyle doldurmalıyız.
Anne-babalar çocuklarına daha şefkatli davranmalı, daha anlayışlı olmalıdır.
Çocuklar anne, babaya karşı daha anlayışlı, daha saygılı davranmalıdır.
Komşular bir birine karşı daha ılımlı ve olumlu davranmalıdır.
Maddi durumu iyi olanlar; Fakir durumda olanlara yalnız Ramazan ve bayramda değil, her an cömertlik kapısını açık tutmalıdır.
Zekat ve fitre ile vermeye alışan gönüller; Allah’ın kendilerine verdiklerinden, onlar da başkalarına vermelidir.
Tarihi ile milli kültürü ile, nüfusu ile, yeraltı-yerüstü zenginlikleriyle, coğrafi ve stratejik konumu ile büyük bir milletiz.
Hürriyetin, İstiklalin, bayrağın, Kur’an’ın, Ezanın, İstiklal marşının kıymetini bilmeliyiiz…
Milletimizin, devletimizin değerini bilmeliyiz…
Bu kavga,bu gürültü-patırdı niye?…
Bu güzel ülkemizde her gün bayramı yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Bayramlar sevinçlerin paylaşıldığı, kederlerin unutulduğu, gönüllerin yıkandığı, istemesini bilenler için günahların affedildiği, ellerin dostluk için birbirine uzandığı, kalplerin sevinç-sevinç perçinlediği, Allah’ın rahmetinin deniz-deniz üzerimizde gezindiği günlerdir.
Hoşça kalınız.
( sorularınız için: gazimert333@gmail.com )