Cumhuriyet sonrasında siyaset tarihimizde yer alan iki ölüm cezasının yerine getirilmesi, toplum vicdanında kanayan bir yara olarak yer tutmuştur. Bunlardan ilki, 27 Mayıs 1960 Askeri Kalkışması sonrasında asılarak yaşamdan kopartılan DP Hükümetleri Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’dır.
İkincisi ise,12 Mart 1971 Askeri Müdahalesi sonrasında, “üç fidan” olarak adlandırılan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’dır.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesi sonrasında 24’ü adli suçlu, 23’ü siyasi ve biri de Asala Militanı olmak üzere, 48 insan asılarak yaşamdan kopartıldılar.
İdam cezası, 2001’de, yalnızca “savaş tehdidi ve terör suçları” ile sınırlı tutulmuş, 03.08.2002’da ise, “savaş ve çok yakın savaş tehdidi durumunda işlenmiş suçlar” dışında kaldırılmıştır.
Bugün “Üç Fidan”ın, asılarak yaşamdan kopartılmasının 51nci yılı. Bu yazımı, üç fidanın asılması kararını onaylanan TBMM’nin 24.04.1972 günlü oturumdaki, Bülent Ecevit(CHP Genel Sekreteri), Celal Kargılı(CHP İçel Milletvekili) ve İsmet İnönü (CHP Genel Başkanı)’nün, bu konudaki söylediklerini, TBMM Tutanaklarından aktaracağım.
27 Mayıs’ın ellerini kana bulayan üç hükümet adamının asılmasını önlemek isteyen tarihi bir belgeyi de, 27 Mayıs 2023’de siz okurlarımla paylaşacağım.
“BÜLENT ECEVİT (Zonguldak) ~ Sayın ‘Başkan, değerli arkadaşlarım; / Ben konunun esasına doğrudan veya dolaylı olarak girmeksizin, öncelik aleyhinde konuşmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Söz konusu olan husus; bazı kimseler hakkında verilen ölüm cezasının uygulanması ile ilgilidir. Ölüm cezalarının uygulanmaları konusunda acele etmenin, öncelik istemenin pek hoş bir şey olmadığı, güzel bir şey olmadığı kanısındayım. Her şeyden önce bu açıdan önceliğin reddini istirham ediyorum. İkincisi; özellikle huzurunuzda “bulunan konuda öncelikle hüküm vermekten kaçınmak gerekir. Çünkü, ölüm cezalarının uygulanıp uygulanmaması söz konusu olan kimseler, münferit olayların sorumluları, suçluları olarak görülemezler. Geride acı, üzücü bir devre bıraktık. Şimdi birkaç kişinin muhakemesi yapılmıyor, bir bakıma tümü ile o acı, o üzücü dönemin muhakemesi yapılıyor, muhasebesi yapılıyor. Bu muhasebe tümü ile ortaya çıkmadan, bir sonuca varmadan önce, münferit sorumlular hakkında kesin yargılara varmak, daha doğrusu Büyük Millet Meclisi olarak, varılmış yargıları kesin sonuçlara ulaştırmak, ileride bizleri çok üzecek olan bazı durumlar ortaya çıkarabilir. Nitekim zaman geçtikçe, konuya, soruna değişik açılardan bakılmakta; meselâ son zamanlarda verilen bazı askerî mahkeme kararları, yine konuya değişik açılardan da baktığı için veya arada geçen zaman zarfında yeni ortaya çıkan verilerin ışığında değişik değerlendirmeler yapma olanağı bulunduğu için, aynı suçlardan dolayı bazı kimselere daha hafif, ölümden daha hafif cezalar verilmesi uygun görülmektedir. Mahkeme kararlarını asla eleştirecek, değerlendirecek, bir birine oranlayacak, kıyaslayacak değilim. Sadece bir gerçeği huzurunuzda hatırlatmakla yetiniyorum. Hemen hemen aynı mahiyette suçlar için, zaman geçtikçe, yeni değerlendirmeler yapıldıkça, değişik yargılara varılmasının mümkün olduğu son zamanlardaki bazı askerî mahkeme kararlarından da açıkça ortaya çıkmaktadır. Onun için lütuf buyurunuz, sonunda karar yine sizlerin olacaktır. Ama bir devrin; üzücü, acı bir devrin, bir daha geri gelmemesini dilediğimiz bir devrin muhasebesi tamamiyle yapılsın, karşımıza bütün bir tablo çıksın, ondan sonra nihaî kararlarımızı verelim. Bu nedenle önceliğin reddini Yüce takdirlerinize saygılarımla sunuyorum. Teşekkür ederim”.
CELAL KARGILI (İçel) —
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ölüm cezalarına çarptırılan üç şahıs hakkında verilen kararın Yüce Mecliste öncelikle görüşülmesi aleyhinde konuşmak için huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Muhterem arkadaşlarım; Bugün Türkiye’de ölüm cezalarının yerine getirilip getirilmemesi hususunda münakaşalar yapılırken çok sayıda askerî mahkemelerde davalar görülmekte, çok sayıda insan sanık bulunmaktadır. Muhterem arkadaşlarım, hepinizin malumudur ki bugün haklarında idam cezaları verilen çok sayıda insanın, Yargıtaya bu cezalarının tasdik edilmemesi hususunda müracaatlar yapılmıştır. Hiç kimse Askerî Yargıtay kararlarının ne olacağı hakkında malumattar değildir; fakat, çok sayıda şahsın aynı suçtan mahkemelerde davaları görülürken, hatta haklarında idam cezası verilmiş olan birçok insanın suçlarının, cezalarının tasdik edilip edilmeyeceğine dair Askerî Yargıtaya müracaat yapılmış iken ve bu müracaatların çok kısa bir müddet sonra neticeleri alınması beklenirken, bunların hepsini bir arada görüşmek daha dura, daha doğru ve daha yalın kararlar vermek yönünden, hem Meclisin meseleleri bir tek elden incelemesi, tekrar tekrar bu Meclisin idam cezaları konusunda meşgul edilmemesi, hepsi hakkında aynı suçtan olduğu için, aynı cezaların gerekli olup olmadığını, haklarında idam cezaları verilen bu şahısların, idam cezalarının yerine getirilip getirilmemesi gerektiğinin, topyekûn ele alınmasında büyük yararlar olduğu için bu öncelik kararının Umumi Heyetinizce kabul edilmemesi istirhamında bulunmaktayım. Muhterem arkadaşlarım, hepinizin malumudur ki; yıllar önce yine aynı suçlardan, hatta daha ağır şekilde fiilî hareketlerde bulunmuş olduğu iddiaları ile, aynı suçlardan birtakım insanların ölüm cezalarının yerine getirilmesine ait kanun teklif ve tasarıları Yüce meclislere sevk edildiği an, bunlar hakkında, örneğin Talât Aydemir hakkında, öncelik ve ivedilik kararları getirilmemiş ve bu davalar bu Mecliste aylarca görüşüldükten, bunlar hakkında verilen af teklifleri bu meclislerde görüşüldükten sonra, aylar aylar sürdükten sonra, daha yalın, daha doğru ve en iyi karan vermiş olmak bakımından, o zamanlar dahi meclisler bu meseleler üzerinde öncelik ve ivedilik kararlan almadan, kanun tasarıların gerekli prosedürü içerisinde görüşmüşlerdir. Muhterem arkadaşlarım; Hepiniz birtakım fikirler öne süreceksiniz. Bu infazların yerine getirilmesinde yararlar olduğunu ileri sürenler olacaktır. înfazların biran önce yerine getirilmesinde yararlı olan fikirlere nasıl saygı duymak lazımsa, înfazların biran önce yerine getirilmesinin yararsız olduğuna ait fikirlere de saygı duymak lâzımdır. örneğin; bu idam cezalarının öncelikle Yüce meclislerde ele alınmasının birtakım ön fikirlere bağlı olduğunun bir delili Yüce Meclisteki görüşmelerde tezahür etmiştir. Yüce Meclise niyabeten görev gören Adalet Komisyonunda idam cezalarının yerine getirilmesi hakkındaki tasan ‘görüşülürken, daha esasa girilmeden bu görüşmelerin 10 ar dakika ile kısıtlanmasına karar verilmiştir. Muhterem arkadaşlarım, Komisyon Yüce Meclise niyabeten karar verdiğine göte, esasa daha girilmeden, görüşmelere geçilmeden görüşmelerin 10 dakika ile kısıtlanmasına karar verilmesi, idamların biran evvel yapılmasında acaba hangi faydayı, hangi yaran ileri sürmektedir. Muhterem arkadaşlarım; idamların öncelikle yerine getirilmesi huşunda yarar görenlerin karşısında, idamların öncelikle inf azlarının yerine getirilmesine karşı olan arkadaşlarınızdan biriyim. Bunu hiçbir art niyet, bunu hiçbir hesap içinde yapmıyorum. Bir örnekle bunu anlatacağım. Muhterem arkadaşlarım; İdamların infazlarının öncelikle yerine getirilmesine bu Mecliste karar aldınız, öncelikle konuşulmasına karar aldınız. Ama bu öncelikle konuşulmasında acelecilik olduğu için, birtakım hatalar yapıldı ve Anayasa Mahkemesi bu acele ile yapılan işi geri çevirdi. Muhterem arkadaşlarım, demek ki Anayasa Mahkemesinin, acele ile verilen karar sonucu yapılan hataları göz önüne alarak geri göndermesi ve biçim yönünden bozmuş olması dahi meselenin tekrar öncelikle görüşülmesinin mahzurlarını ortaya koyacak kadar bariz bir noktadır.
(Devam Edecek)