Yerel yönetimlerde aday olurken sıkıntı yok, seçime girme koşullarına sahip deniyor; belge veriliyor; kazanınca kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan hemen yerine kayyım atanıyor. En azından o ilde seçimi yenileyebilirsiniz.
Bir insanın kendi ana diliyle konuşan diğer insanlara yakınlık duyması çok doğaldır. Hatta kendi kültürünü ön plana çıkarmaya çalışanlara destek vermesi de normaldir. Aynı dili konuşan, aynı dinden olan, ancak aynı dinin farklı bir kolundan olan insanları önemli yerlere getirip, onları maddi ve manevi olarak destekleyenlere bu durumda ne demeliyiz?
Bu ülkenin vatandaşı olan, TC kimliği taşıyan, kız alıp verilen, aynı mezarlıkları paylaşan, aynı dine mensup olan; hatta aynı apartmanda altlı üstlü oturan insanların bir kısmını “cüzzamlıymış gibi görmek”bu ülkenin selameti açısından ürkütücüdür. Aklı selim insanların büyük bir kısmı görsel basında bu çerçevede yapılan konuşmaları büyük bir üzüntü ve dehşet ile izliyor. Göz göre göre bir grup insanı ötekileştirerek bu ülkeye yabancılaştırıyoruz. Biz ne dersek diyelim, Kürtler kardeşimizdir, aslında Kürt vatandaşların pek azı bu HDP gibi düşünüyor desek de yapılan seçimlerde, her defasında HDP üçüncü büyük parti olarak meclise girmektedir.
Aslında meclisler dünyada ve bizde günlük ve gelecekteki yaşamı düzenleyen yasa ve ekonomik tercihlerin düzenlenmesi gereken yerdir. Bu meclislerde ırkçı ve dinci söylemlerle yer almış partilere yasal olarak yer olmamalıdır. Tartışmalar günlük işlerin yönetimi üzerinde olmalıdır. Bir insan dinini ve ırkın değiştiremeyeceğine göre, bu ayırımları meclise sokmanın ne alemi vardır? Bu nedenle insanlık tarihi, ırkçılığın ve dinciliğin kanlı kalemi ile yazılmıştır. Bilgiçlik taslayarak yapılan aksi yorumların hiçbirinin tutar tarafı yoktur; aksine mesnetsiz yapılan bu yorumlar kimliklerin ayrışımını çok daha güçlendirmekte ve hızlandırmaktadır.
Dünyada didişerek istenen hedefe ulaşan hiçbir ülke görülmemiştir. Bu ülkede kendini Kürt olarak benimsemiş 10-15 milyon insan vardır. Bunları yok sayamazsınız; tehlikeli bir topluluk olarak da göremezsiniz. Her insan gibi onlar da iyi yaşamak, çocuklarını eğitmek, iş bulmak ve saygı görmek istiyor. Ekranlarda horlanmak istemiyorlar.
HDP’yle masaya oturdun; bu nedenle ben seninle bir araya gelmem diyorsun. Partiler arası bayram ziyaretinde bu partiyi dışlıyorsun. Akşam sabah bu minvalde görsel basında yapılan konuşmaların hiçbirinde bir HDP yetkilisi yer almıyor; alamıyor. Konuşanların çoğu bir tarafın insanları. İyi de HDP 8 milyon oyun; yaklaşık 15 milyon insanın temsilciliğine soyunmuş; mecliste zaman zamanmeclis başkanlığı kürsüsünde bir temsilcisi meclisi yönetiyor; bütün bunlara karşın bu kitleyi yok mu saymak istiyoruz?
Partiler, “Biz vallahi billahi HDP ile görüşmedik; asla da görüşmeyeceğiz” diyerek kesin bir tavır ortaya koyuyorlar. İyi de HDP, meclisin yasal bir partisi. İsteseniz de istemeseniz de sevseniz de, sevmeseniz de sizin gibi onların da arkasında bir oy potansiyeli var. Siz kendi seçmeninize hoş görünmek istiyor; karşı taraftan aksini talep ediyorsunuz; karşı tarafın seçmeninden uzaklaşmasını talep ediyorsunuz. Bunun mantıkla ne ilgisi var? Böyle bir bakış açısıyla, vebalı gibi gördüğümüz 15 milyon insanla birlikte huzur içinde yaşamak mümkün mü?
Büyük çoğunluğa sahip bir ağabey olarak bu insanları lafta değil, özde bir parçamız olarak görmede daha fazla geç kalmayalım. Dine ve ırka dayalı şövenist söylemleri siyasetimizden yasal olarak arındırmalıyız. Başarımıza ve acımıza her kesimi ortak etmenin yolunu arayalım. Bunun için önce ayırıcı eğitim modelinden kaçınmalıyız.
HDP’nin birliğimize zarar veren girişimlerine sessiz kalalım demiyorum. Yasal yolu, yasal şekilde işleterek gerekli dersi, örnek olsun diye verdirmeliyiz. Herkesi, başta Kürdüm diyenleri ve toplumun tüm bileşenlerini, bu uygulamaların, ortak bir ülküde ve ülkede yaşamanın gereği olduğuna inandırmalıyız. Seçilmiş belediye başkanlarını yasal olarak kanıtlanmış bir suçu kesinleşmedikçe görevinden alıp yerine birilerini atamanın sadece kinlenmeyi artıracağını hesap etmemiz gerekiyor.
Birbirine Arapsaçı gibi girmiş bu iki topluluğun ayrılma şansının olmadığının aklı başında olan herkes farkında. Bu kan kaybı, her iki tarafı da yorgun düşürdü. Sürekli karşı tarafı suçlayarak bir yerlere gidemeyeceğimiz artık anlaşıldı. Polisiye önlemlerle bu sorunun kökten çözülmesi olanaksız. Akil insanlar hala içimizde bulunmaktadır. Yangına körükle giden insanları bertaraf edip, aynı toprağın insanları olarak ortak nefes almanın hazzını tatmalıyız.
Önce ilk adımı siyasetin önemli kişileri atmalı. Her gün bir yerlerde şehidimiz var haberini verdikten sonra ayağa kalkan duygularımızı bastırmak için hemen arkasından daha fazla sayıda terörist öldürdük demeyle bir yere varamayız. Ölen de öldürülen de aslında bu toprağın çocuklarıdır. Acılarımızı karşılıklı olarak anlamalıyız. Ötekileştirmeyi sözlüğümüzden silmeliyiz.
Geç de olsa en azından bir şeyi öğrendik, bu ülkede sosyalizmin uygulanmasını tehlike olarak gösteren, ılımlı İslam gömleğini giydirmeye çalışan ülkeler başta olmak üzere tüm ülkeler bu sürtüşmenin bize karşı taraflarıdır. Nefret ve ötekileştirme söylemleri ile bir süre daha devam edecek olursak, ayırımcılığa sıcak bakan ikinci kuşağın yetişmesini önleyemeyiz. Esas kavga o zaman başlayabilir.
Biz, ülke olarak bu sorunu hala çok rahatlıkla çözebiliriz. Önce ırkçı ve dinci şövenistleri geri plana çekmemiz; toplumsal mühendisleri ön plana geçirmemiz ve özellikle siyasette suçlayıcı, aşağılayıcı söylemlere son vermemiz gerekiyor.
Prof. Dr. Ali Demirsoy 01.06.2020