Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

FOLKLÖR: HALK OYUNLAR HİKAYESİ; DANIŞMAN ( 1 )

İçel İli Anamur ve Bozyazı İlçelerinde sıcakların başlamasıyla birlikte yerli
İçel İli Anamur ve Bozyazı İlçelerinde sıcakların başlamasıyla birlikte yerli halk ve yörükler yaylalara giderler, havaların soğumaya başlamasıyla da deniz kenarındaki yerleşim yerlerine geri dönerlerdi.
Yaylaya gidemeyen yerli halk ve Anamur’da yaşayan Rum’lardan bazıları o yılın en sıcak ayında Anamur`un 7 – 8 km batısında bulunan Danışman düzlüğünde bir araya gelirler ve haftalarca süren eğlenceler tertip ederlerdi.
Kaşpazarı, Çamurlu, Abanoz, Kaş, Halkalı, Şabanoluk, Akpınar, Beşkuyu, Dokuzoluk, Kırkkuyu, Gözlügöl, Elbalak yaylalarına giden yörük beyleri de bu eğlencelere katılmak, genç yörüklerin yaptığı el sanatlarını sergileyip satmak için, diğer beylerle görüşmek, yapılacak eğlencelere katkıda bulunmak için dağ köylerinden, torosların yamaçlarından kalabalık bir yörük obasıyla birlikte ovaya inerler, Danışmanın düzlüğünde bir araya gelirlerdi.
Koyunlar kesilir, yöresel halk yemekleri yapılır, çeşitli yarışmalar düzenlenir, yörük el sanatları sergilenip satışa sunulur, güreşler tertiplenir, oyunlar oynanır, sazlar çalınır, türküler söylenirdi.
O yıl, şenliklerin ilk gününde onlarca koyun kesilmiş, Anamur ve Bozyazı’nın yöresel yemeklerinden Darı keşkek’i için kazanlar kurulmuş yahnili–yoğurtlu Keşkek yemeği hazırlanmıştı.
Darı unundan Kapama yapmak için çadırların yanına senitler, sac’lar, un çuvalları getirilmiş, yörük ateşi yakmak için odun hazırlanmıştı. Keşkek kazanlarının yanı başına etli gölevez pişirmek için büyük boy tavalar yerleştirilmiş, her bir yörük çadırının yanına birer çuval gölevez dökülmüştü.
Susamlı turp otu yapmak için otlar büyük tencerelerde haşlanmış iki avucun arasında sıkılmış topak vaziyette büyük tepsilerde bekletilmeye başlanmıştı.
Katımış mısır ekmeğinden Mollaç ve Maş ürününden Maş çorbaları hazırlanmıştı.
Tatlı için Heleş ve Samsıralar çok önceden hazırlanmış bir köşede bekletilmekteydi.
Haftalarca devam eden şenliklerde yöresel yemeklerin yapımı her gün yenilenmekteydi.
Şenliklerin ikinci gününde güreşler yapılmaktaydı. Bu güreşlere her yıl olduğu gibi o yıl da civar il ve ilçelerden, Anamur ve Bozyazı`dan, yörük obalarından onlarca güreşçi katılmıştı.
Ödül olarak baş güreşlere bir deve, bir tosun, üç baş koç, onbeş altın, bir ala kilim konmuştu.
Başaltı güreşlerinin bitmesiyle birlikte sağda solda baş pehlivanlar soyunmaya başlamış, heyecan doruk noktaya ulaşmıştı.
Ödüllerin fazlalığı göz kamaştırıyordu.
Baş güreşlerin belli bir kuralı yoktu. Kendine güvenen meydana çıkıyordu.
Cazgır güreşçileri eşleştirmiş ortada altı ayrı yerde güreşler yapılmaktaydı.
Kazanan kenarda bekliyor ve diğer galip gelenle kapışıyordu.
Bu yıl Rum’lar da bir güreşçi getirmişler, bir köşede kendi güreşçilerini alkışlayıp duruyorlardı.
İri kıyım Rum genci her önüne geleni yeniyor ve yeni hasmını beklemeye başlıyordu.
Üç kişi ile güreşmiş birini künde ile birini paça kasnakla yenmiş; üçüncü hasmının kolunu kırmıştı.
Son hasmıyla kapışmış onu da kafa kolla yenerek meydanda dolanmaya başlamıştı.
Rum’ların çılgınca alkışları yörük ağası Ahmet Beyi çok tedirgin etmişti.
Kendisi de gençliğinde bu meydanlarda baş pehlivanlığı birkaç kez kazanmış ancak ihtiyarlamıştı.
İlk defa bir Rum güreşçi baş güreşleri almak üzereydi.
Onun sırıtkan bakışları, herkese meydan okuyan davranışları kanına dokunmuştu.
Ahmet Bey’in ödül olarak ortaya koyduğu deve’nin çobanı Mehmet az ilerde, elinde devenin yuları olduğu halde üzüntü içinde ortada dolanıp duran Rum gencine bakıyor, yıllardır beslediği develerden birinin bir Rum’a gitmesi onu adeta kahrediyordu.
Yörük obasının yaşlılarından biri Ahmet Bey’in kulağına eğilmiş bir şeyler söylüyordu.
Üzüntüden neredeyse iki büklüm hale gelen yörük ağası şöyle bir doğrulmuş, düşen bıyıkları dikleşmiş iki elini beline koymuş çoban Mehmet’i süzmeye başlamıştı.
İçinden “Mehmet bu işi beceremez” diye düşünüyordu.
Mehmet’i yanına çağırdı güreşip güreşemeyeceğini sordu.
Beserek’i Rum gencine kaptırmak istemeyen Mehmet’in gözleri parladı. Ve bir köşede soyunmaya başladı.
O, hırkasını, göyneğini çıkarırken yaşlı yörük, Ahmet Beye onun köşşek’lerle nasıl güreş tuttuğunu ve onları nasıl yere yıktığını anlatıyordu.
Mehmet şalvarla ve yalın ayak ortaya çıktığı zaman bir uğultu yükseldi.
Yırtık- pırtık hırkanın içinden tam bir güreşçi vücudu ortaya çıkmıştı.
Göğüsler, pazular şişmiş, hiç yağ görünmeyen karın bir kömürcü körüğü gibi inip çıkmaya başlamıştı.
Cazgır duasını okumuş her iki güreşçiyi Danışmanın düzlüğüne salmıştı.
Rum güreşçi peşreve başlamış, peşrev bilmeyen Mehmet onun peşrevini seyre dalmıştı.
Peşrevini bitiren Rum pehlivanı Mehmet’in dalgınlığından istifade ederek onu sürmeye başlamış neye uğradığını şaşıran Mehmet çabuk toparlanmış, tam seyircilerin üzerine düşecekleri sırada bir çam ağacı gibi dimdik durmuş ve Rum güreşçinin hamlesini boşa çıkarmıştı.
İkinci, üçüncü, beşinci hamleleri de hep hoşa çıkarmıştı.
Güreş yarım saati doldurmuş ve nihayet çoban Mehmet harekete geçmişti.
Hep Müdafaada dururken bir kaplan çevikliği ile ileri atılmış mükemmel bir boyunduruk vurmuş, nerdeyse boğulma noktasına gelen Rum güreşçiye bir kafa kol çekmiş, sırt üstü yere sermiş ve göbeğinin ortasına oturmuştu.
Başta yörük ağası Ahmet Bey olmak üzere Türkler ayağa fırlamış Rumlarsa perişan vaziyette yerde yatan güreşçilerine yardıma koşmuşlardı.
Çoban Mehmet o yıl başpehlivanlığı kurtarmış ve ortaya konan ödülleri almıştı.
Bu güreşler ne ilk ve ne de sondu.
Yıllardır devam eden Danışman güreşleri yine yıllar yılı devam edecekti.
( devam edecek )