Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Brüksel’de Fırtınalı Bir Yıl: Parlamento Güç Arıyor, Siyaset Sertleşiyor

Avrupa Parlamentosu için 2025, sakin bir yasama yılı değil; aksine

Avrupa Parlamentosu için 2025, sakin bir yasama yılı değil; aksine kurumsal sinir uçlarının açıkta kaldığı, ittifakların kaydığı ve siyasetin sertleştiği bir dönem olarak kayda geçti. Yıl boyunca yaşananlar, Avrupa siyasetinin artık “teknokratik uzlaşı” çağından uzaklaştığını açıkça gösteriyor.

Bu yıl Parlamento’yu tanımlayan üç kelime varsa, onlar da şu: güvensizlik, kutuplaşma ve yön arayışı.

Von der Leyen’e karşı siyaset, sonuçsuz ama anlamlı

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, 2025 boyunca görevden alınmaya yönelik birden fazla girişimle karşı karşıya kaldı. Hiçbiri başarılı olmadı; evet. Ancak bu oylamaların asıl önemi, sonucu değil verdiği siyasi mesajdı.

Parlamento, Komisyon’a “dokunulmaz değilsin” dedi. Daha da önemlisi, bu mesaj yalnızca aşırı sağdan değil, von der Leyen’in kendi siyasi ailesi içinde yükselen huzursuzluktan da geldi. Sosyalistler ve liberallerin sessiz kalmayı tercih etmesi, Avrupa siyasetinin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor: Artık destek açıkça verilmiyor, ama geri de çekilmiyor. Bu, Avrupa usulü bir uyarı.

Yolsuzluk gölgesi geri döndü

Mart ayında patlak veren Huawei bağlantılı yolsuzluk soruşturması ise Avrupa Parlamentosu’nun hâlâ kırılgan bir yapıya sahip olduğunu hatırlattı. QatarGate’in yankıları henüz dinmemişken, bu kez Çinli bir teknoloji devinin adı dosyalara girdi.

Hediyeler, seyahatler, futbol davetleri… Tanıdık bir tablo. Parlamento’nun dört üyesinin dokunulmazlığının tartışmaya açılması, Brüksel’in ahlaki üstünlük iddiasını bir kez daha zedeledi. Henüz yargı kararı yok, ama siyaset bazen karar beklemez; gölge bile yeterlidir.

Dokunulmazlık: Hukuk mu, siyaset mi?

Macar ve İtalyan dosyaları, Parlamento’nun bir başka hassas alanını açığa çıkardı: dokunulmazlık meselesi. Peter Magyar, Klára Dobrev ve Ilaria Salis örnekleri, Brüksel’in hukuki koruma ile siyasi pozisyon alma arasındaki çizgide ne kadar zorlandığını gösterdi.

Özellikle Salis oylamasının bir oy farkla sonuçlanması, Avrupa Parlamentosu’nun “değerler birliği” söyleminin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Aynı olay kimine göre faşizme karşı direniş, kimine göre şiddetin meşrulaştırılmasıydı. Avrupa artık ortak tanımlar üretmekte zorlanıyor.

Muhafazakârlar ile aşırı sağ arasındaki sessiz yakınlaşma

2025’in belki de en kritik gelişmesi, Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) siyasi rotasında yaşanan kayma oldu. Göç ve çevre gibi başlıklarda, geleneksel merkez ortakları yerine aşırı sağ gruplarla yan yana gelinmesi, Avrupa siyasetinde bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.

Bu bir koalisyon değil belki, ama alışkanlık. Ve siyaset, alışkanlıklarla yön değiştirir.

Yeşil Mutabakat’ın budanması, şirketlere yönelik sorumlulukların gevşetilmesi ve göçte sertleşme; hepsi aynı fotoğrafın parçaları. Avrupa artık ideallerle değil, seçim matematiğiyle yönetiliyor.

Göçte sertleşme: Sessiz mutabakat

Yılın sonunda göç konusunda alınan kararlar ise aslında her şeyi özetliyor. “Güvenli üçüncü ülke”, “hızlandırılmış prosedür”, “geri gönderme” gibi kavramlar, artık istisna değil ana politika hâline geldi.

Parlamento ile Konsey’in bu başlıkta uyumlu hareket etmesi, Avrupa’nın düzensiz göç karşısında daha sert ve daha az savunmacı bir çizgiye yerleştiğini gösteriyor. Bu, seçmenin talebi mi? Büyük ölçüde evet. Ama bedeli ne olacak, henüz belli değil.

Sonuç: Eski Avrupa yok, yenisi ise belirsiz

2025, Avrupa Parlamentosu için bir geçiş yılıydı. Eski uzlaşı modeli çalışmıyor, yenisi ise henüz tam şekillenmiş değil. Kurumlar ayakta, ama zemin kaygan. Değerler savunuluyor, ama pazarlık konusu ediliyor. Aşırı sağ dışlanmıyor, normalleştiriliyor.

Avrupa siyaseti artık daha gürültülü, daha sert ve daha az öngörülebilir.

Ve belki de en kritik soru şu:
Bu Parlamento, yön mü veriyor… Yoksa rüzgâra mı kapılıyor?