Suriye’de yaşayan Türkmen kardeşlerimiz ya da Suriye Türkleri, Suriye’de yaşayan Türk azınlıktır.
Günümüzde ağırlıklı olarak Şam, Lazkiye, Hama, Humus, Halep ve Rakka kentlerinde ve köylerinde bulunmaktadırlar.
Şam bölgesinde yaşayanlara Şam Türkmeni denirken, Halep ve Rakka bölgesindekilere Halep veya Culap Türkmeni, Lazkiye Türkmenlerine Bayır-Bucak Türkmeni denmektedir.
Suriye yönetimi tarafından azınlık olarak kabul edilmezler ve gündelik hayatta Türkmen olarak anılsalar da kayıtlarda “Müslüman” olarak geçmektedirler.
Nüfus sayımlarında milliyetleri ile sayılmadıklarından sayıları hakkında kesin bilgi yoktur.
Çeşitli kaynaklarda 200.000 ilâ 3.500.000 arasında farklı tahminler verilmektedir.
10.ve 11. yüzyıllarda bu bölgeye yoğun Türk göçlerin gerçekleştiği Suriye’nin yönetimi, 1516’dan sonra Osmanlı Devleti’ne geçmiş ve bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hakimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemde Suriye’de Türkmen yerleşimi artarak devam etmiş ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluşmuştur.
Konuştukları diller Arapça ve Türkiye Türkçesine çok yakın bir Türkçedir.
Anadolu’daki uzantıları olan Türk boyları arasında inanç, gelenek ve folklorik pratikler bakımından çok önemli benzerlikler bulunmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda eski yönetim Suriye’sinde Arap sosyalizmi asimilasyon programları çerçevesinde, dil öğrenimlerini engellemiş, köylerinin isimlerini değiştirmiştir.
Dillerini unutmuş olan Türkmenler kimliklerinin bilincinde olmakla birlikte yaşadıkları bölgenin dili, kültürü ile bütünleşmiştir.
Küçük gruplar halinde yaşayanlar önemli ölçüde Araplaşmış; ancak büyük gruplar halinde yaşayan Türkmenler, millî benliklerini korumuşlardır.
Yeni yönetimden Türkmen kimliğinin ve haklarının korunmasını talep eden Türkmenlerin isteklerinin yere getirilmesi en büyük temennimizdir.
Irakta yaşayan Türkmen kardeşlerimize gelince:
Irak Türkmenleri ya da Irak Türkleri Irak’ın üçüncü büyük etnik grubudur.
Türk kökenlidirler ve çoğunlukla Türk mirasına ve kimliğine bağlıdırlar
Irak’a Türk göçü 1055 yılında Büyük Selçuklu’nun bölgedeki fethiyle başlarken, bugün Irak Türkmenlerinin çoğu, 1535-1919 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimi sırasında Anadolu’dan Irak’a getirilen Osmanlı askerlerinin, tüccarlarının ve memurlarının torunlarıdır.
Irak Türkmenleri, Türkiye’deki Türk halkıyla yakın kültürel, tarihi, dilsel ve dini bağları paylaşmaktadır.
Bundan yaklaşık bir ay önce yabancı bir televizyon kanalında Türkçe alt yazılı belgesel izledim…
Belgeselde Osmanlılar dönemi anlatılıyordu.
Belgeselin bir bölümünde de Osmanlıların 16 ‘ ıncı yüzyıla damgasını vuran TÜRKMEN’ lerden söz ediliyordu.
Belgeselde Türkmenlerden söz edilince şu anda Ortadoğuda ateş hattında bulunan TÜRKMEN kardeşlerimizi düşündüm.
İnşallah TÜRKMEN kardeşlerimiz hükumetimizin yaptığı desteklerle varlıklarını muhafaza ederler ve hiç zayiat vermeden Ortadoğuda layık oldukları konuma gelirler.
Bugünkü sohbetimizin konusu: Yörükler, göçebe hayatı yaşayan Türkmen kardeşlerimiz…
Yörükler; Anadolu’nun çeşitli yörelerinde, toprağa bağlanmadan yaşayan göçebe Türkmenlere verilen isimdir.
Yörük ise Anadolu ve Rumeli’de göçebe hayatı yaşayan Türk kabilelerine verilen genel isimdir.
Türkçe “yürümek” fiilinden türeyip, “yürüyen, sefere koşan çadır halkı” manalarına gelen Yörük kelimesi genel olarak “bir yerde durmayıp devamlı yer değiştiren göçebe halk” anlamında kullanılmaktadır.
Oğuz Türklerinde yaşamlarını toprağa bağlı olarak değil de göçebe olarak sürdüren Türkmen bölümlerine “Yörük” adı verilmişti.
Osmanlılar zamanında 16’ıcı yüzyılda konup-göçer olan Türkmenlere de“Yörük” adı verilmişti.
Yörüklerin “kışlak” ve “yaylak” adıyla iki ayrı barınakları bulunurdu.
Yazın hayvan sürüleriyle birlikte yaylalara çıkan Yörükler, kışın daha sıcak kıyıya yakın ovalara inerlerdi.
Kışlık ve yazlık yerlere gelen insanlara “Yörük Obası” denirdi.
Aynı soydan gelen oba halkına da “oymak” adı verilirdi.
Oymakların başında da oymak beyleri bulunurdu.
Oymak beyinin uygun göreceği günde ilkbaharda Yörük obaları hep birlikte yaylaya doğru yola çıkarlardı.
Yörükler deve yününden, koyun yününden, keçi kılından çadırlar, giyecekler, kilimler, çuvallar, çul-seccade-somat-heybeler dokurlardı.
Istar, kirmen (eğirtmeç), özeme, çıkrık, kıl çuval, ala çuval, çul, somat, cepken, darabulus… Yörükler tarafından sıkça kullanılan kelimelerdir.
Yörüklerde “çadır” ailenin evidir.
Türk menkıbelerine göre ilk çadırı yapan Türk handır.
Göktürklerin bir kısmı da keçe çadırlarda oturmuşlardı.
Çadır kelimesi Türkçe; “Çat ” kökünden gelmektedir.
Dokumadan yapılan, taşınabilen meskenlere “çadır” denilmiştir.
Oğuzlar buna “Çaşır” demişlerdi.
Kadınların dokuduğu çadırlar, ortadireğin çevresindeki 5,7,9… direk üzerine kurulurdu.
Çadırda kapı, pencereler, baca, ocaklık, yataklık, kaplık gibi çeşitli odalar bulunurdu.
Çadır; direkler üzerine kurulur, direklerin çadırı taşımaları yanında başka görevleri de olurdu.
Bu direkler silah direği, mutfak direği, giysi direği gibi isimler verilirdi.
Osmanlılarda Yörükleri toprağa yerleştirmek için belli bir “iskân siyaseti” uygulanmış ve pek çok “oba” toprağa bağlanmıştı.
Bugün başta Kayseri, Niğde, Adana, İçel, Bursa, Maraş olmak üzere pek çok ilimizde Yörüklere rastlanmaktadır.
Yörükler; İçel Yörükleri, Bursa Yörükleri, Tekeli Yörükleri, Haruniye Yörükleri, Araç Yörükleri, Taraklı Yörükleri, Zile Yörükleri, Karaca Yörükleri, Nacaklı Yörükleri, Toraman Yörükleri, Nasırlı Yörükleri, Tacirli Yörükleri gibi adlarla anılmaktadır.
Anadolu’da sayıları çok az kalan Yörükler çok zengin bir folklor ve etnografya kaynağıdır.
Hoşça kalınız.

