Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SANATIN EĞİTİME KATKISI: EZBERİN DEĞİL, DÜŞÜNMENİN YOLU

Sadece Zihni Değil, Ruhu da Eğitmek Eğitim denince akla kitap,

Sadece Zihni Değil, Ruhu da Eğitmek

Eğitim denince akla kitap, sınav, not gelir. Oysa eğitimin asıl amacı, bireyin kendini ve dünyayı anlamasıdır. İşte tam bu noktada sanat devreye girer. Çünkü sanat; duyguların, düşüncelerin ve yaratıcılığın ortak dilidir.

Bir öğrenciyi sadece bilgiyle donatmak yeterli değildir. Sanat, o bilginin anlam kazanmasını sağlar. Resim yapan çocuk dünyayı renklerle tanır, tiyatro yapan genç empatiyi öğrenir. Müzikle ilgilenen öğrenci ise duygularını ifade etmenin yolunu bulur.

Araştırmalar da Aynı Şeyi Söylüyor

UNESCO’nun 2022 raporuna göre, sanat temelli eğitim alan öğrencilerde yaratıcılık oranı %45, akademik başarıda ise %30 artış gözlenmiş.

ABD’de yapılan bir araştırmada da müzikle ilgilenen öğrencilerin matematik ve dil becerilerinde belirgin ilerleme sağladığı tespit edilmiş.

Sanat, beynin hem sağ hem sol yarım küresini aynı anda çalıştırır. Bu da hem analitik hem duygusal düşünme becerilerini geliştirir.

Sanat Dersi “Boş Ders” Değildir

Ne yazık ki ülkemizde sanat eğitimi hâlâ ikinci planda. Çoğu okulda sanat dersleri sınav dönemlerinde iptal edilir, “boş ders” olarak görülür.

Oysa sanat, boş zaman etkinliği değil; düşünmenin, hissetmenin ve üretmenin temel aracıdır.

Bir film, bazen tarih kitabından daha çok şey öğretir. Bir tiyatro oyunu, toplumsal bir konuyu ders notlarından daha derin hissettirir.

Sanatla Yoğrulmuş Bir Eğitim

Eğer hedefimiz düşünen, sorgulayan, empati kurabilen bireyler yetiştirmekse; müfredata sadece bilgiyi değil, sanatı da katmalıyız. Çünkü sanat olmadan eğitim eksik kalır.

Sanat, çocuğa sadece görmeyi değil, görmenin ötesinde hissetmeyi öğretir.

Belki de artık şu soruyu sormalıyız:

“Biz çocuklarımıza sadece okumayı mı öğretiyoruz, yoksa görmeyi, duymayı ve hissetmeyi de mi?”