Avrupa Parlamentosu’nda geçtiğimiz gün yaşanan bir görüşme, Brüksel’in soğuk koridorlarına yeniden “Rusya gölgesini” düşürdü. Bazı Avrupa Parlamentosu üyelerinin Rusya Devlet Duma’sı üyeleriyle bir araya gelmesi, sadece diplomatik bir jest değil, aynı zamanda Avrupa değerlerinin sınandığı bir an olarak kayıtlara geçti.
Unutmayalım ki bu, sıradan bir “diyalog arayışı” değil. Çünkü Rusya, hâlâ Ukrayna’da işgalci bir güç; hâlâ uluslararası yaptırımların hedefinde. Dolayısıyla bir AP üyesinin Kremlin’in yasama organıyla aynı masaya oturması, ister bireysel inisiyatifle olsun ister diplomatik bir “iyi niyet” bahanesiyle, Avrupa Parlamentosu’nun kendi ilkeleriyle çelişmek anlamına gelir.
Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Pina Picierno’nun sözleri, aslında bu tartışmanın özünü net biçimde ortaya koyuyor:
Alman Yeşiller Partisi’nden Sergey Lagodinsky’nin çıkışı da bu yüzden önemli: “Devlet Duması’yla temas, saldırı savaşını normalleştirme girişimidir.” Yani Avrupa içindeki bu tür görüşmeler, farkında olmadan Kremlin propagandasının en etkili aracına dönüşebilir.
Avrupa Parlamentosu’nun yıllardır savunduğu temel değerler -özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü- işte tam da bu tür “küçük istisnalarla” zayıflıyor. Her “temas”, her “diyalog” gerekçesi, aslında Avrupa’nın kendi vicdanına çizilen bir istisna oluyor.
Brüksel, bugün belki de şu soruyla yüzleşmek zorunda:
Barış adına kurulan Avrupa Parlamentosu, savaşın sorumlularıyla nerede, hangi çizgide buluşabilir?
Cevap, Picierno’nun sözlerinde gizli:

