Bir other önemli nokta ise IISS gibi think tanklerin değerlendirmeleri. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün raporları, yüzlerce ucuz drone’un aynı anda konuşlandırılmasının ittifakın geleneksel savunma kapasitesini hızla zorlayabileceğini ve sistemlerin yeniden yüklenme süreçlerinde hava sahasının bazı bölgelerinin savunmasız kalabileceğini öne sürüyor. Bu tür analizler, drone duvarı fikrini yalnızca teknolojik bir “en iyi fikir” olarak görmek yerine, operasyonel ve stratejik dengeyi de dikkatle tartmanın gerekliliğini hatırlatıyor.
Drone duvarı aynı zamanda siyasi ve etik boyutları da beraberinde getiriyor. Bir ağ savunma, savunmanın ötesinde güvenlik mimarisinin sınırlarını da yeniden tanımlayabilir: hangi ülkeler hangi sistemlerle hangi kurallara göre icraat edecek? Savunma entegrasyonu, ittifak içindeki eşitlikler ve yük paylaşımı konularında açıklık ve şeffaflık talep eder. Ayrıca, siber güvenlik, yanlış alarm yönetimi ve olası provokasyonlar karşısında güvenilir bir operasyonel mantık geliştirmek de hayati önem taşıyor. Bir yanda güvence hissi ve caydırıcılık artarken, diğer yanda gereksiz gerilimi yükseltebilecek riskler de mevcut.
Bu bağlamda atılması gereken adımlar netleşmelidir. Öncelikle, drone duvarı fikri adım adım uygulanmalı: pilot projelerle başlayıp güvenilirlik, güvenlik ve operasyonel esneklik test edilmeli. Girişim, uluslararası hukuk ve hava sahası yönetimiyle uyum içinde yürütülmeli; şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmaları oluşturulmalı. Ayrıca tedarik zinciri güvenliği, sistemler arası standartlaştırma ve veri paylaşımı konularında net kurallar konulmalı. Yani amaç, sadece teknolojik bir ağ kurmak değil; aynı zamanda ittifakın güvenlik mimarisini güçlendirecek dengeli ve sürdürülebilir bir yapı inşa etmek olmalı.
AB’nin drone duvarı planı, savunma düşüncesinde heyecan verici bir dönüşüm sinyali veriyor. Bir yandan Doğu kanadını güvence altına almak için ihtiyacımız olan soğukkanlılıkla tasarlanmış, dayanıklı bir ağ; diğer yandan ise bu ağın operasyonel gerçekliği, maliyetleri ve politik etkileri konusunda keskin bir analiz gerektiriyor. Bu süreçte en akıllıca yaklaşım, teknolojiyi güvenli, ölçülü ve kapsayıcı bir stratejiyle kullanmak olacaktır. Güçlü bir savunma için teknik yenilikler elbette gerekli; ancak yeniliğin arkasında yatan strateji ve politika sorumlulukları da en az teknolojik yeniliğin kendisi kadar önemli.

