Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CUMHURBAŞKANIMIZIN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA ÜZERİNE…

23 Eylül 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde devlet başkanları düzeyinde
23 Eylül 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde devlet başkanları düzeyinde bir toplantı yapılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonunda düzenlenen toplantının ağırlık konusu: ‘’ Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi ‘’ idi.
Yüksek düzeyli uluslararası konferansta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 4.sırada
Konuşma yaptı ve konuşmasında Gazze’de yapılan soykırıma elini vicdanına koyan hiç kimsenin sessiz kalamayacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında alkışlar arasında özetle şu ifadelere yer verdi:
“Elini vicdanına koyan hiç kimse yaşananları kabul edemez; dahası böyle bir soykırıma sessiz kalamaz.
Netanyahu hükümetinin amacı Filistin devletini kurulmasını imkânsız hale getirmek, Filistin halkını göçe zorlamaktır.
Bu olumsuz gelişmelerin ortasında BM’de bir grup ülkenin Filistin devletinin tanıma kararı alması son derece önemli tarihi bir karardır.
Mahmud Abbas’ın bugün bizimle birlikte olmasını arzu ederdik.
Bugün söz alan tüm katılımcıların aynı zamanda Filistin halkının sesi olmasını çok ama çok kıymetli buluyorum.
Bugün Filistin davası artık dünyaya malolmuştur.
Bu salondaki katılım bunun en güzel ispatıdır.
Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da ve Afrika’da sokakta, sosyal medyada, basında, özgür Filistin nidalarına hiç duymadığımız kadar tanık oluyoruz.
Şu çelişki buradaki dostlarım dahil kimsenin dikkatinden kaçmamalıdır. Holokost zulmüyle kökü kazınmak isteyen Netanyahu hükümeti aynı toprağı havayı, suyu paylaştığı komşularına soykırım uyguluyor.
Uluslararası toplum Batı Şeria’daki yayılmacılığı, Doğu Kudüs’teki oldubittileri bölgedeki istikrarsızlığı yayma girişimlerini durdurmak zorundadır.
Aksi takdirde uluslararası düzen ve evrensel değerlerden söz edilebilir. Derinleşen işgal ve ilhak politikalarının hedefi açıktır.
İki devletli çözüm vizyonunu öldürmek, Filistin Devleti’nin yaşayabileceği zemin bırakmamak, Filistin halkını sürgün etmek ve bölgede yayılmacı emellerini hayata geçirmek. Buna asla izin verilemez.
Bu konferansta Filistin devletini tanıma cesaretini gösteren ülkelerin tarihi duruşun arkasını doldurmalarını temenni ediyorum.
Ateşkesin ilanı, Gazze’ye insani yardımların engelsiz şekilde girişinin sağlanması gerekiyor.
Gazze, Filistin’in ayrılmaz bir parçasıdır ve Filistinlilere aittir.
Filistinlilerin kendi topraklarını nasıl idare edeceklerini de yine kendileri belirleyecektir.
Değerli Dostlarım…
Filistin’in Birleşmiş Milletlere tam üyeliğinin de artık vakti gelmiştir.
Filistin’in kurumsal kapasitesinin artırılması, mali ve teknik desteklerin güçlendirilmesi, UNRWA gibi insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerinin sürdürülmesi mühimdir.
Biz, Türkiye olarak, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğü haiz Filistin Devleti vücut bulana kadar mücadeleye azimle devam edeceğiz. ‘’
Milletler Şartı’nın bundan 80 yıl önce San Francisco’da imzalandığını ve 24 Ekim 1945’te yürürlüğe girdiğini anımsatan Sayın Erdoğan, Birleşmiş Milletler Kuruluş Şartı’nın ilk maddesinin ilk kelimelerini burada tekrar hatırlatmak istediğini belirterek, şöyle devam etmiştir:
“Birleşmiş Milletler’in amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumaktır.
Evet, bizler bu salonda Birleşmiş Milletler’in 80’inci yaşını kutlarken dünyanın birçok bölgesinde Kuruluş Şartı’nın ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor.
Özellikle Gazze’de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir soykırım devam ediyor.
Biz toplantı halindeyken dahi Gazze’de şu anda siviller katlediliyor. Gazze’de ölen sivillerin sayısı 65 bini geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor. Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk…
İsrail tarafından, Gazze’de son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor. Bunlar sayı değil dostlar, hepsi birer can, birer masum insan.
Şu anda sadece silahlarla değil, açlık silahıyla da insanlar öldürülüyor.
21’inci yüzyılda, medeni dünyanın bakışları altında, 146’sı çocuk 428 kişi açlıktan hayatını kaybetti ve sayı her geçen gün artıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Gazze’deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf göstererek, “Ellerinde leğenli kadınlar. Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup cevap verelim. 2025 yılında şöyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi? Fakat, insanlık adına bu utanç manzarası Gazze’de 23 aydır her gün tekrar ediyor. 365 kilometrekare içinde yaşayan 2,5 milyon Gazzeli, her gün yerinden ediliyor, her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor.” diye konuşmuştur.
Gazze’nin sağlık altyapısının tamamen çökmüş durumda olduğunu, doktorların öldürüldüğünü ya da gözaltına alındığını, ambulansların vurulduğunu, hastanelerin bombalandığını, yıkıldığını belirten Erdoğan, tedavinin, operasyonun ve ilaç bulmanın mümkün olmadığını kaydetmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, “Bakın, Tayyip Erdoğan olarak içim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. Henüz 2-3 yaşındaki, elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucaklar, bugün maalesef, Gazze’nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir.” demiştir.
Ardından, açlıktan ölme noktasına gelen bir çocuğun fotoğrafını gösteren Sayın Erdoğan, “Buna hangi vicdan dayanır, hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu?” ifadesini kullanmıştır.
“Burada, Amerika’da, Avrupa’da, dünyanın her yerinde, bir çocuğun eline küçük bir diken batsa, anne babaların yüreği yanıyor ama Gazze’de, çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor.
İsrail, şu ana kadar Gazze’de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü.
Gazze’de hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, asırlık zeytin ağaçları, sular yok ediliyor, kirletiliyor.
Gazze’de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar bilinçli bir şekilde yıkılıyor.
Gazze’de bir savaş yoktur. Gazze’de iki taraftan söz edilemez, Gazze’de bir yanda elinde en modern, en öldürücü silahlar olan düzenli ordu, diğer tarafta ise masum siviller, masum çocuklar vardır. Bu, terörle mücadele değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır.”
“İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor, Suriye’ye, İran’a, Yemen’e, Lübnan’a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ediyor.” diyen Erdoğan, en son arabulucu Katar’da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete, İsrail’in saldırı gerçekleştirdiğini anımsattı.
Katar’a yönelik saldırı göstermiştir ki İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir.
Netanyahu’nun barış yapmaya da rehineleri kurtarmaya da niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Sadece komşuları değil, Orta Doğu’daki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap oluyor.
Vadedilmiş topraklar saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi, yayılmacı bir politika ile bölge barışına ve insanlığın müşterek kazanımlarına kastetmektedir.
Nasıl bugün Gazzeli mazlumlar için sesimizi yükseltiyorsak, 13 yıl süresince de Suriyelilerin feryatlarına dikkati çektik.
Komşumuz İran’la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz.
Komşumuz Irak’ın istikrarı, güvenliği ve refahı, bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın tesisi için tarafları en başından bu yana cesaretlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, “8 Ağustos’ta iki ülke arasında kalıcı barışa giden adımların atılmasından memnuniyet duyuyoruz.
Diğer bir ara buluculuk faaliyetimiz olan Ankara Süreci kapsamında Somali’yle Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz. ‘’
Türkiye’nin, Karadeniz’de güvenliğin teminatı olan Montrö Sözleşmesi’ni tam 89 yıldır tarafsızlık içinde harfiyen uyguladığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetmiştir:
“Ege Denizi’ni ve Doğu Akdeniz’i ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine riayet edilen, bir istikrar ve refah havzası olarak görmek istiyoruz. Enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı işbirliğine hazırız.
Bu vesileyle Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışlayan projelerin başarılı olamayacağını burada özellikle vurgulamak istiyorum.
Kıbrıs Adasının, batısında Türkiye’nin hak ve yetkileri Adanın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları vardır. Kıbrıs Adası’nda iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türkleri, Ada’nın eşit sahibidir ve azınlık olmayı kabul etmeyecektir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır maruz bırakıldıkları haksız izolasyona artık son vermelidir.
Ata yurdu Orta Asya’daki kardeş ülkelerin barış, istikrar ve refahının Türkiye için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk Devletleri Teşkilatımız, bölgesel bir çatı olmanın ötesine geçerek küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Köklü, beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar’da barışın ve istikrarın sürmesi için yoğun gayret içindeyiz.
Afganistan’daki yönetimin, toplumu kuşatıcı dikkate alan bir anlayış sergilemesi temel arzumuzdur. Yeniden toparlanma sürecinde uluslararası toplumun Afgan halkını yalnız bırakmamasıdır. Türkiye ve Türk milleti olarak, Afgan kardeşlerimizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz.
Güney Asya’da barış ve istikrarın muhafazasını son derece önemli görüyoruz. Nisan ayında Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışmaya varan bu gerilimde varılan ateşkesten memnuniyet duyuyoruz.
Keşmir Meselesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları temelinde Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri ekseninin diyalogla çözülmesini destekliyoruz.
Afrika Kıtasıyla eğitimden sağlığa, altyapıdan ticarete kadar geniş bir yelpazede ilişkilerimiz yıldan yıla güçleniyor.
Somali’nin terörle mücadelesine gereken her türlü desteği verirken insani yardım faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz.
Sudan’da iki yılı aşkın süredir devam eden çatışma ortamı bizleri ziyadesiyle üzmektedir’’
Cumhurbaşkanımızın konuşması sık sık alkışlarla kesilmiş ve toplantıya damgasını vurmuştur.