Yaprakların ağlayarak, can hıraş çığlıklarla, susuz kalmış ama sudan da bıkmış gibi gökyüzünden aşağı sağanak bir şekilde tezahür ettiği bir mevsimdi. Tüm griliklerin çok renkliliğinden utandığı bir dönemdi anladığım kadarıyla. O kadar güzel bir sahne tezahür ediyordu ki kaderimin kıyısına oturmuş bu şanslı çocuğun, şansının yaver gidişini izliyordum. Açıkçası sonrasında ne tür bir ağlaklığa sahip olabileceğimi az çok tahmin edebiliyordum ama bu kötü hikayenin bir parçası olmak da istemiyordum. Zaten ben başından beridir başkalarının yazdığı senaryoları oynamayı sevmiyordun. O yüzden gitsindi.
Gidiyorum dedi ve gitti.
Ezeli ve ebedi olmayan bir gülüştü bu. Hani derler ya ne başı ne sonu belli değil. Gün batımında gelmişti gün batımında gitti. Giderken beni de götür dedim sırtım ağrıyor dedi. Anlamıştım. Gelmişti yaralarını sarmıştı ve gitmişti. Keşke giderken haber verseydi. Bir hazırlık, bir yolluk, bir nefeslik şeyler paylaşırdım seninle. Bu zulümlü ölüm hiç yakışmadı bana ama bildiğim tek şey var bu ayrılık en çok da sana yakıştı.
Belli bir süre sonra sorgulamayı unutuyor insan. Çok sevdiğinden midir, güvendiğinden midir, vakit bulamadığından mıdır nedir bilmem. Mesela yumurtanın neden tam pişmediğini dert edebiliyor insan ama bir yalana boyun eğmiyor ve kabullenemiyor bile. Çamaşırların kokusu geliyor bazı an aklına, ya da aklındakinin yerine, hem kim demiş kuşlar iyidir diye. Ben bir pazartesileri birde kuşları sevmem. Pazartesi öten bir kuş gördüm mü aklıma gidişin gelir zaten.
Ortalık sessiz değil aslında bana saygılarından ses etmiyorlar bilesin. Yoksa herkesin dilinde küfür, kalbinde tekbir sana varamamak an meselesi, seni anmak en kuytu yalnızlık.
Kalem kağıt şiir falan diyor bazıları, bide bunu para karşılığı satıyor. Onlar benden seni dinlememiş olanladır, bu yüzdendir onların utanmazlığı, Her gün güneş doğuyor muş kime ne ? İnsanın yüreğinde doğmayan güneşin, yüzümü güldürmeyen güneşin ne anlamı var ki?
Bir bebeğin yüzünün gülmesi, trafik ışıklarının topyekûn maviyi göstermesi gibiydi gidişin. Bir gemi ağır ağır yol almaya başlamıştı dünyadaki son limandan, yolcusu yok izleyicisi yok ve geri dönmeyecekti giden o siyahlı demir ucube.
Keşke her şey seni sevmek kadar güzel olsaydı. Düşünsene gazeteler güzel haberler yazar herkes mutlu olurdu. Havanın birden bozması ne alaka ben onu anlamadım. Sağanak sevgi yağmurunda ıslanırken herkes bize ayrılıklar düştü sanırım yine. Olsun nasip kısmet yada hakkımdaki
hayırlı olan buydu sanırım. Hayır. Benim hakkım olan ve kısmetim olan sendin.
Şimdi kime itiraz edeyim, kime dileneyim seni, bir akıl ver bir yol göster. Tek şeritli gelişlerin çok şeritli dönüşlerinde kaldım ve bırak evimi kendimi bile bulamıyorum, yol ortalarında. Aklımı değil kendimi sıyırdım sanırım.
Gelişine değil gülüşüne emanetti bu sevda, emanetine sükûnet ettim.
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…

