Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GÖRSEL SANATLARDAN GELENEKSEL TÜRK SANATI: HÜSNÜHAT…

8 Eylülde 2025-2026 Eğitim-Öğretim yılı başlıyor… Yeni Eğitim öğretim yılı
8 Eylülde 2025-2026 Eğitim-Öğretim yılı başlıyor…
Yeni Eğitim öğretim yılı pek çok yeniliklerle ders başı yapacak…
Öğretmen ve öğrencilerimizin başarılı bir yıl geçirmelerini temenni ederiz.
Türkiye Yüzyılı Maarif modelimizde Ortaöğretim programında öğrencilerimiz yeni derslerle tanışacak…
Bunlardan biri ORTAÖĞRETİM SANAT EĞİTİMİ dersleri…
Sanat eğitimi derslerinde öğrencilerimiz pek çok görsel sanatlarla da tanışacak…
Öğrencilerimizin tanışacağı görsel sanatlardan biri Hüsnühat dersi…
Nedir Hüsnühat? Diğer adıyla Hat Sanatı…
Millî Eğitim Bakanlığımızın dile getirdiği şekliyle: ‘’Kur’an-ı Kerim’in indirilişinden sonra Arap alfabesi, günümüze kadar çeşitli merhalelerden geçerek sanatsal bir boyut kazanmıştır.
Kısaca “Hat Sanatı” kavramıyla ifade edebileceğimiz bu sanat dalı Emevi, Abbasi, Memlûklü ve Selçuklu Dönemlerinde bir derece olgunluk kazanmıştır.
Ancak bu sanatın kaideleri ve zarafetle mükemmel hâle gelmesi, Osmanlı Dönemi’nde Şeyh Hamdullah’ın (ö.1526) öncülüğünde olmuştur.
Bu olgunlaşma süreci, Kur’an-ı Kerim’i yazma hususunda Hafız Osman, levha yazıları hususunda Sami Efendi ve Rakım Efendi gibi isimleri kültür tarihimize kazandırmıştır.
Türk-İslam sanatları içerisinde diğer sanat dallarının merkezinde sayılan ve maksadı doğrudan Kur’an-ı Kerim’e hizmet olan hat sanatının zarafeti adeta insanları büyüler hâle gelmiş, bu sanat eserlerini seyredenler hat sanatından büyük bir haz almışlardır.
İslam hat sanatının bir başka özelliği de sanatçının kibir ve gösterişi üzerine değil, sanatını, hikmet ve nasihat için bir vasıta olarak kullanması üzerine kurulu olmasıdır.
Hüsnühatın çıkış kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir.
Hüsnühat, kutsal kitabımız olan Kur’an’ın ayetlerini en güzel ve onun yüceliğine yakışır şekilde yazma çabasından dolayı ortaya çıkmış bir sanattır.
Hat sanatını, kutsî ve hikmetli sözleri estetiğin zirvesi bir istifle sunarak okurların akıllarına olduğu kadar gönüllerine de nakşetme sanatıdır.
Tasavvufta önemli bir yere sahip olan teslimiyet, edeb, tevekkül, mahlukatı hoş görmek gibi esaslar da hat sanatına ilham vermiştir.
İstekli ve yetenekli olan öğrencileri bu sanatla tanıştırmak ve onlara estetik bir bilinç kazandırmak önemlidir.
Hüsnühata ilgi duyan öğrencilerimize başlangıç seviyesinde bilgi ve beceri kazandırmayı amaçlayan bu programda teoriden çok pratiğe ağırlık verilmesi esas alınmıştır.
Hat sanatı yani güzel yazı yazma sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir.
Bu sanat Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır.
Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır.
Türkler hat sanatıyla ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşamışlardı.
Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah’ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürmüştü.
Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırmıştı.
Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman’ı izlemişlerdir.
Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928’de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna geldi.
Hat sanatında yazılar büyüklüklerine göre de farklı adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dini yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında celi adı verilirdi.
Hat sanatında da yazının temel aracı kalemdir.
Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir bıçakla yontulurdu.
Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı.
Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır.
Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi.
Hat sanatında kullanılan kağıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık sağlaması için kağıtlar ahar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı.
Hat sanatıyla uğraşan kişiye “güzel yazı yazan sanatçı” anlamına gelen “hattat” adı verilir.
Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir.
Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders alırdı.
Başlangıçta alıştırma niteliğinde çalışmalara dayanan ve “meşk” adı verilen bu dersler tek tek harflerin yazılışının öğrenilmesiyle başlar, harflerin birleşme biçimleriyle, sözcüklerin ve tümcelerin yazılış tarzlarının öğrenilmesiyle sürerdi.
Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verirdi.
Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlardı.
Buna, başarı ya da izin belgesi anlamına gelen “icazetname” adı verilirdi. İcazetname almamış kişi hattat sayılmaz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamazdı.’’
Evet…Hat sanatı güzel yazı yazma sanatıdır.
İslam sanatı olarak önce doğu ülkelerinde benimsenen bir sanat koludur.
Kur’an-ı Kerim’in kitap haline getirilmesinden sonra pek çok sanatkâr, Hat sanatı ile ilgilenmiştir.
Osmanlı Devleti’nde yetişen hat sanatkârlarından en başta geleni, Amasyalı Şeyh Hamdullah’tır.
Şeyh Hamdullah’ın ortaya koyduğu Divani, Celi Divani, Siyakat gibi yazı türleri beşyüz yıl süreyle kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur.
Şeyh Hamdullah bin kadar En’am ve dua kitabı ile 47 adet elyazması Kur’an yazmıştır.
Süleymaniye Camii’nin yazılarını işleyen, ayrıca Hırka-i Saadet için büyük boy Kur’an-ı Kerim yazan Ahmet Karahisari isimli hattat da Şeyh Hamdullah ile aynı dönemde yaşamıştır.
Şeyh Hamdullah’tan 150 yıl sonra yaşayan Hafız Osman’ın açtığı Hat Sanatı ile ilgili okul, tüm Müslüman ülkelerde ün yapmıştır .
Padişah tuğralarını yapan ünlü hattat Mustafa da büyük bir hattattır.
Mahmut Celaleddin, Yesarizade Mustafa İzzet, Sami Bey gibi büyük hattatlar, güzel süslemeler yapmışlardır.
Hattın en küçük örneğine hürde (küçük), gubari (toz kadar küçük yazı) veya hafi (gizli) adı verilir.
Hürde yazı ile yazılan eserler çok azdır.
Fatiha Sûresini pirinç tanesi üzerine yazan hattatlar vardır.
Osmanlılarda hattatlık belli kurallara göre yapılmaktaydı.
Hat öğrenmeye mahalle mektebinde başlanır, çocukların kabiliyetleri rika, sülüs, nesih gibi çeşitli yazılar yazdırılarak geliştirilirdi.
Öğrencileri yetiştiren hattatların izni olmadan yetişen hiçbir öğrenci eserinin altına imza atamazdı.
Bu izne İcazetname denirdi.
Bir öğrencinin icazetname alabilmesi İçin camide icazet merasimi yapılırdı.
Bu merasimde yeni hattatın yazısı, hat üstatlarından meydana gelen bir hat jürisine sunulurdu.
Bu hattatlardan bazıları, asıl hocanın izin yazısının yanında kendilerine ayrılan yerde, ayrı ayrı bu icazeti onaylarlar ve yeni meslektaşlarını tebrik ettiklerini bildirirlerdi.
Bunlara Arapça yazı yazdırırlardı. Buna “icazet tasdiki” denirdi.
31 Mayıs 1914’de hattat yetiştirmek amacıyla Medreset’ül -Hattatin adında bir okul açılmış ve medreselerin kapatılmasıyla Hattat Mektebi adıyla faaliyet gösteren bu kuruluş, 1928 yılında yeni harflerin kabulü ile birlikte öğretine son vermiştir.
Milli Eğitim Bakanlığımızın Ortaöğretim Sanat Eğitimi dersleri arasına Hüsnühat=Hat sanatını da alması her türlü takdirin üstündedir…
Hat sanatı dersini tercih eden öğrencilerimize başarılar dileriz.
Hoşça kalınız.