Hiç düşündünüz mü?
Bugün Gazze’de gazetecilik, sadece haber peşinde koşmak değil; aynı zamanda hayatta kalma savaşı demek.
22 aydır süren savaşın içinde, yüzlerce yerel gazeteci, elektriği ve suyu olmayan çadırlarda, hastanelerin etrafına sığınarak mesleğini sürdürmeye çalışıyor. Bu hastaneler, hem hayata tutunmak isteyen sivillerin hem de haber yapmaya çalışan muhabirlerin son sığınağı haline gelmiş durumda. Ne var ki, bu da güvenli değil. Çünkü İsrail saldırıları artık hastaneleri de hedef alıyor. Son olarak Han Yunus’taki Nasser Hastanesi’ne düzenlenen saldırıda, 5 gazeteci hayatını kaybetti.
Peki neden böyle? Çünkü İsrail, uluslararası gazetecilerin Gazze’ye girişine büyük ölçüde izin vermiyor. Haber akışı, yerel muhabirlerin omuzlarında. Ve bu yük her geçen gün daha da ağırlaşıyor.
Gazeteciler bir yandan sürekli çalışıyor, diğer yandan ailelerini korumaya çalışıyor. Sigortasız, koruyucu ekipmansız, düşük ücretli, geçici sözleşmelerle görev yapıyorlar. Ama yine de kamerasını elinden bırakmıyorlar. Çünkü dünya, olan biteni sadece onların gözünden görebiliyor.
Bugün Gazze’de gazetecilik yapanlar, aslında bize sadece haber getirmiyor; insanlığın unuttuğu vicdanı da taşıyorlar. Bir çadırın içinden dünyaya haykırıyorlar:
Gazetecilik her yerde zordur ama Gazze’de bu meslek, artık sadece kalemle değil, canla yazılıyor…

