Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SAĞLIĞA VERİLEN ÖNEM; SAĞLIKLA İLGİLİ VAKIF VE DERNEKLER.

Türk Milleti; tarih boyunca kurduğu toplu hayır kurumları, vakıflar, kervansaraylar,
Türk Milleti; tarih boyunca kurduğu toplu hayır kurumları, vakıflar, kervansaraylar, aşevleri, hastaneler ve yetimhanelerle hayırseverlikte örnek bir millettir.
İlim ve sağlık hizmetleri, fakir kızlara çeyiz alınması, fakir çocukların sünnet ettirilmesi, hamallar için yollara “Mola Taşları” dikilmesi, bakımsız hayvan ve kuşlara yem temini, işçilerin ve hizmetlilerin çalıştıkları yerlerde yaptıkları zararın ödenmesi için vakıflar kurulması gibi hiçbir milletin tarihinde görülmeyen örnekler geçmişimizi aydınlatan, geleceğimize ışık tutan hayırseverlik örnekleridir.
Günümüzde “Verem Savaş Derneği”, “Kızılay” ve “Yeşilay Derneği”, “Çocuk Esirgeme”, “Kanser Araştırma” kurumları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı gibi hayır kurumu ve vakıflarla milletimiz bu aydınlık geçmişe varis olmuştur.
Sağlıkla ilgili Sivil Kitle Örgütlerimiz ve Vakıflarımız görevlerini en güzel şekilde yerine getirmektedir.
Sağlıkla ilgili Sivil kururluşlarımız şunlardır:
Türk Tabipleri Birliği
Türk Dişhekimleri Birliği
Türk Eczacılar Birliği
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS)
Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS)
Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF)
Derneklerimiz ise:
Kızılay Derneği (Türk Kızılayı)
Yeşilay Cemiyeti (Derneği)
UNICEF Türkiye Milli Komitesi
Uluslararası Çocuk Merkezi
Türk Psikologlar Derneği
Türk Hemşireler Derneği
Türkiye İlaç Sanayii Derneği (TSİD)
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD)
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD)
Sağlık Gönüllüleri Türkiye Derneği
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD)
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Derneği (İGAM)
Mülteci Destek Derneği (MUDEM)
Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği (SADER)
Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED)
Tüm Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TUDER)
Acil Ambulans Hekimleri Derneği (AAHD)
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (İstanbul)
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara)
Medya ve İletişim Akademisi Derneği (MİADER)
Vakıflar da şunlardır:
Türkiye Sağlık Vakfı (TSV)
Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (SSYV)
Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV)
TOHUM Otizim Vakfı
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (IKGV)
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)
Türk Kalp Vakfı
Sağlık Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını takiben 3 Mayıs 1920 tarihinde 3 sayılı kanun ile kurulmuştur.
Cumhuriyet dönemi ilk yazılı sağlık planı olarak da adlandıracağımız “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı” 1946 tarihindeki Yüksek Sağlık Şurası’nca onaylanmıştır.
Cumhuriyet dönemi ilk yazılı sağlık planı olarak da adlandıracağımız “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı” 1946 tarihindeki Yüksek Sağlık Şurası’nca onaylanmıştır.
Milli Sağlık Planı’nda köy ve köylülerimizi sağlık teşkilatına kavuşturmak ilkesi çerçevesinde, her 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurularak tedavi edici hekimlikle koruyucu sağlık hizmetlerinin birlikte verilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde 1952 yılında Ana Çocuk Sağlığı Şube Müdürlüğü kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) gibi milletlerarası teşekküllerden yardım temin edilerek, Ankara’ da 1953’ te bir Ana ve Çocuk Sağlığı Tekâmül Merkezi tesis olunmuştur.
Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planının devamı niteliğinde olan ve 8 Aralık 1954 tarihinde açıklanan “Milli Sağlık Programı ve Sağlık Bankası Hakkında Etütler” ülkemizin sağlık planlamasının ve organizasyonun temel yapı taşlarından olmuştur.
Milli Sağlık Planında ülkemiz yedi sağlık bölgesine ayrılıyor, her bölgeye bir tıp fakültesi kurularak hekim ve diğer sağlık personeli sayısının artırılması düşünülüyordu.
1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. Sağlıkta sosyalizasyon fiilen 1963 yılında başlamış, 1983’te ülkenin tümüne yayılmıştır. Yaygın, sürekli, entegre, kademeli, il içinde bütünleşmiş bir yapı anlayışıyla sağlık evleri, sağlık ocakları, ilçe ve il hastaneleri şeklinde bir yapılanmaya gidilmiştir.
1965’te 554 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarılmış ve “pro-natalist” (nüfusu artırıcı) politikadan “anti-natalist” (nüfus artış hızını sınırlayıcı) politikaya geçilmiştir. “Geniş bölgede tek yönlü hizmet” ilkesinin alternatifi olan “dar bölgede çok yönlü hizmet” anlayışına geçilmiştir.
1967 yılında Genel Sağlık Sigortası için bir kanun taslağı hazırlanmışsa da, Bakanlar Kuruluna sevk edilememiştir.
1969 yılında 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda Genel Sağlık Sigortasının kurulması tekrar öngörülmüştür.
1971’de Genel Sağlık Sigortası Kanun Taslağı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmiş fakat kanunlaşamamıştır.
1974 yılında tekrar Meclis’e sunulan taslak görüşülememiştir.
1978’de Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair Kanun çıkarılmış ve kamu personeli olan doktorların muayenehane açması yasaklanmıştır. 1980 yılında Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile bu kanun yürürlükten kaldırılmış ve tekrar muayenehane serbestliği getirilmiştir.
1980-2002 Yılları Arası Sağlık Politikaları
1982 Anayasası vatandaşların sosyal güvenlik hakkına sahip olmalarının yanı sıra, bu hakkın gerçekleşmesinin devletin sorumluluğunda olduğuna yönelik hükümler içermektedir.
1990 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından, sağlık sektörü ile ilgili bir temel plan hazırlatılmış, Sağlık Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yürütülen bu “Sağlık Sektörü Master Plan Etüt Çalışması” bir anlamda sağlık reformlarının ele alındığı bir sürecin başlangıcını oluşturmuştur.
1992 ve 1993’de Birinci ve İkinci Ulusal Sağlık Kongreleri yapılarak, sağlık reformunun teorik çalışmalarına hız verilmiştir.
1992 yılında 3816 sayılı kanunla sosyal güvenlik kapsamında olmayan düşük gelirli vatandaşlar için yeşil kart uygulaması başlatılmıştır. Böylece sağlık hizmetlerine erişim konusunda ekonomik gücü zayıf insanların, sınırlı da olsa, sağlık sigortacılığı içine alınması sağlanmıştır.
1993 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ulusal Sağlık Politikası”; destek, çevre sağlığı, yaşam biçimi, sağlık hizmetlerinin sunumu, sağlıklı Türkiye hedefleri olmak üzere başlıca beş ana bölümü içermekteydi.
1998 yılında Genel Sağlık Sigortası, “Kişisel Sağlık Sigortası Sistemi ve Sağlık Sigortası İdaresi Başkanlığı Kuruluş ve İşleyiş Kanunu Tasarısı” adı altında, Bakanlar Kurulu’nca TBMM’ye sunulmuş, ancak kanunlaşamamıştır.
2000 yılında, Genel Sağlık Sigortası ile ilgili olarak, “Sağlık Sandığı” adı altında tanımlanan bir kanun tasarı taslağı bakanlıkların görüşüne gönderilmiş ancak bu da sonuçlanmamıştır.
2003-2008 yılları sağlıkta önemli değişikliklerin olduğu bir dönem olmuştur.
Son yıllarda yapılan çalışmalar hepimizin bildiği şeklinde…
Ecdadımızın, başka hiçbir millette görülmeyen ilim, sağlık, hayır hizmetleri; İslamiyet’in insana hizmet esprisinden kaynaklanmaktadır.
İslamiyet’te insan, “Yaratılmışların en şereflisi, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.”
Diğer varlıklar içerisinde yeri bu kadar şerefli olan insana hizmet de o derece şereflidir.
İslamiyet’te insanın güçlü kılınması ve insana verilen önemin esprisi budur.
Ayet, hadis ve geleneklerimizde insan sağlığına verilen önem tekrar- tekrar belirtilmiştir.
“İnsanın kendi eli ile kendini tehlikeye atması” ciddî olarak yasaklanmıştır.
“Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, yaşlılık gelmeden önce gençliğin, fakir düşmeden önce servetin kıymetinin bilinmesi”, İslamiyet’te sağlıklı ve dengeli yaşamanın ölçüsüdür.
İslamiyet’te sağlık ve boş zamana dikkat çekilmiştir.
Peygamberimiz:
“Bulaşıcı hastalık bulunan beldeye girilmemesini ve buradan çıkılmamasını” tavsiye etmiştir.
Başka bir hadiste:
“Bulaşıcı hastalık olan cüzamdan, aslandan kaçar gibi kaçmamız” telkin edilmiştir.
“Sağlık kurallarına uyarak” güçlü bulunan müminin “Sağlık kurallarına uymadığı için” güçsüz düşen müminden daha hayırlı olacağı Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir.
Sultan Süleyman’ın:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beyti bir atasözü halinde nesilden-nesle intikal edip gelmiştir.
Dünyada yaklaşık 1 milyarın üzerinde insan; enerjilerini sömüren, iş güçlerini azaltan, geleceğe yönelik plan yapmalarını sınırlayan açlık, fakirlik, hastalık çarkına tutsak’tır.
Gelişmiş ülkelerde yaşama süresi 72 sene iken gelişmekte olan ülkelerde 55, Afrika ve Güney Asya’da ise 50 senedir.
Bebek ölüm oranı gelişmiş ülkelerde binde sadece 10-20 iken, gelişmekte olan ülkelerde 1000′de 100 ila 200′den fazladır.
1-5 yaş arası çocuk ölüm oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 1 iken, gelişmekte olan ülkelerde 20′ yi, Güney Afrika’da yüzde 30′ u bulmaktadır.
Az gelişmiş ülkelerde sefaletin içinde doğan her bin çocuktan 200′ü ilk yıl, 100 kadarı 5 yaşına ulaşmadan ölmekte, sadece 500′ü 40 yaşına ulaşabilmektedir.
İslamiyet’in hedeflerinden biri; yeterli beslenme, maddi imkanı olmayanların, maddi durumu iyi olanlarca desteklenmesi, sevinçlerin, kederlerin paylaşıldığı bir huzurlu toplum oluşturulmasıdır.
İslamiyet’in bütün emir ve yasaklarında; fakirin, düşkünün, hastanın, suç ve suçlunun bulunmadığı mükemmel bir cemiyet oluşturulması esprisi vardır.
Vücudun bir parçasında rahatsızlık bulunan insan o uzvun rahatsızlığını nasıl hissederse; aç, açık, hasta insanların bulunduğu Müslüman toplum da; bu açlık, hastalık ve kederin acısını derinden hissetmeli, bütün sosyal imkanlar o yarayı sarmak için seferber edilmelidir.
Pek çok hayır kurumlarımız yüce dinimiz ve geleneklerimizde yer alan “ilim”,“sağlık” ve “hayır” hizmetleri esprisinden kaynaklanmaktadır.
İslamiyet’te ve geleneklerimizde sağlığa verilen önem, tarihten akıp gelen bu kurumlarımızla yaşatılmaktadır.
Sağlıkla ilgili vakıf ve dernek çalışanlarına binlerce teşekkürler….
Hoşça kalınız.