SERDAR ERKAN
Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi çağrısıyla Suriye’deki Alevi kadınlara yönelik sistematik şiddeti protesto eden Mersin Kadın Platformu üyeleri, Pozcu GMK Bulvarında bir araya geldi.
Platform adına basın metnini okuyan Zübeyde Akpınar, 12 bini aşkın Alevi kadın ve kız çocuğunun kaçırıldığını, toplu tecavüze ve cinsel işkenceye maruz bırakıldığını, köleleştirildiğini söyleyerek, “Biz yıllardır ‘kadınların bedeni savaş meydanı değildir’ diyoruz. Ama her savaşta, her iktidar kavgasında ya da ne zaman bir halk aynı bugün Suriye’de olduğu gibi topyekün cezalandırılmaya, imha edilmeye kalkılsa, kadınların bedeni bir savaş alanına dönüyor. Kadınların bedensel bütünlüğünü ihlal etmek, sistematik cinsel şiddet, bir tür ele geçirme, aşağılama, işgal ve tahakküm aracı, yer yer de soykırımın önemli bir boyutu haline geliyor. Bu Gazze’de, İsrail’in hapishanelerinde, Filistinli kadınlara yönelik cinsel şiddet olarak tezahür ediyor örneğin. Türkiye’de bir Kürt kadın olan Garibe Gezer’in cinsel saldırı sonrası cezaevinde ölüme sürüklenmesi de böyle bir pratik. Bugün Suriye’de bir süredir Alevilere ve şimdi Dürzilere yapılanlara, tam da bu nedenle, dünyanın ve bu coğrafyanın her yanında kadınlar olarak sessiz kalmamak zorundayız.” dedi.
“Bu rejim kadınların medeni haklarını gasp ediyor!”
Suriye’de bugün, Hey’et Tahrir eş-Şam, yani HTŞ iktidarda. El Kaide’nin Suriye kolunun bir uzantısı, selefi cihatçı bir örgüt olan HTŞ’yi, halkın seçmediğini söyleyen Akpınar, “Amerika, İsrail, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan yani küresel ve bölgesel emperyalist güçler seçti. Önce ‘terörist’ dediler, sonra işlerine geldiği şekilde başa geçirdiler, şimdi istediklerinde bombalıyorlar. Mesele her zamanki gibi halkın ne istediği değil, para, kaynak, nüfuz ve güç oldu. Hızla dil değişti, Ebu Muhammed el-Colani’nin adı Ahmet eş-Şara’ya dönüştü. Ama adını değiştirmek, ülkeyi şeriat hukukuyla yönetmek istediği gerçeğini değiştirmedi. Bugün bu rejim, kadınların medeni haklarını ve ortaokul sonrası eğitim haklarını gasp ediyor, kadın mücadelesi yürütenleri tutukluyor, kadın kurumlarını kapatıyor, kadınları çarşaf giymeye zorluyor, yanında erkek akrabası olmadan sokağa çıkmalarını yasaklıyor, çocuk yaşta evliliği teşvik ediyor, kadın istihdamını ‘fıtrata uygun’ işlerle sınırlandırıp öğretmenlik, ebelik, kuaförlük gibi meslekler dışında çalışmalarını yasaklıyor. Trans kadınları hedef alarak onları “ahlaksızlık” adı altında linç ediyor, sokak ortasında dövüyor, tutukluyor, işkence ediyor. Kimlikleri, varoluşları için öldürülme korkusu yaratarak yok etmeye çalışıyor. Cihatçıların gözünde trans kadınlar ‘görünmez’ kılınması gereken bir tehdit. Ama Suriye halkları etnik, inanç ve cinsiyet kimlikleri ne olursa olsun bu düzeni kabullenmedi, kabullenmiyor. Suriyeli kadınlar ve LGBTİ+’lar tüm bu baskılara rağmen direnmeye devam ediyor. Bununla beraber, 8 Aralık 2024’ten beri, rejimin ve rejimin yönlendirmesiyle hareket eden cihatçı grupların Alevileri, Dürzileri, Kürtleri, Arap Hristiyanları, Şiileri, Ermenileri ve Süryanileri hedef alan birçok saldırısı oldu. Lazkiye, Tartus, Ceble, Hama ve Humus başta olmak üzere birçok bölgede, binlerce Alevinin katledilmesiyle sonuçlanan saldırılar hala devam ediyor.” şeklinde konuştu.
“Bu hesaplar, telefon numaraları kimlere ait?”
Akpınar şöyle devam etti;
“Alevilerin yaşadığı bölgelerde köyler karadan ve havadan bombalandı, evler silahla tarandıktan sonra yakıldı, su kaynaklarına zehirli kimyasallar karıştırıldı, elektrik ve internet bağlantısı kesilerek dünyayla iletişimi koparılan, tüm yollar kapatılarak ablukaya alınan yaşam alanlarında toplu katliamlar gerçekleştirildi, cesetler deniz kıyılarına vurdu, ölü bedenlere dahi işkence edildi. Bir halkı topyekün ortadan kaldırmayı hedefleyen bu soykırım sürecinin kadınlar açısından bedeli ağır oldu. 12 bini aşkın Alevi kadın ve kız çocuğu kaçırıldı, toplu tecavüze ve cinsel işkenceye maruz bırakılıp, köleleştirilerek, zorla evlendirilip, satıldı. Türkiye’nin de desteklediği HTŞ ve yönlendirdiği cihatçılar tarafından fidye ödenmesi karşılığında teslim edilecekleri, aksi takdirde satılacakları ya da öldürülecekleri iddiasıyla ailelerine şantaj yapıldı. 27 Haziran 2025 tarihinde Reuters Haber Ajansı’nda yayınlanan haberde, kadın ticareti yapan ve fidye isteyen bu cihatçıların Türkiye’de de şebekelerinin olduğu açıkça belgelendi. Buna seyirci kalınmasından güç bulan çeteler, bugün aynısını Dürzi kadınlara ve çocuklara yapmaya başlıyor. Kaçırılan Alevi kadınların yakınları, fidyelerin İzmir’de ve Mardin’de bulunan kişilere ve şirketlere ait banka hesaplarına gönderildiğini ve Türkiye’de kayıtlı telefon numaralarından kadınlar için bin 500 ila 100 bin dolar aralığında para istendiğini aktarıyor. Bu konuda bir suç duyurusu yapıldığını biliyoruz. Biz de buradan soruyoruz: Bu hesaplar, telefon numaraları kimlere ait? Bu ülkeyi yöneten AKP ve MHP, ‘devlet başkanı’ statüsüyle, kırmızı halılarda karşıladıkları cihatçıların sürdürdükleri Alevi soykırımı hakkında bir şey yapacak mı? Yoksa bu suça ortak olmaya devam mı edecek? Kadınların ganimet gibi alınıp satılmasına onay mı verecek, fidye isteyenleri mi kollayacak?”
“Bizim için barış, bu coğrafyada eşit ve özgür bir yaşam kurabilmek demek”
“Türkiye’nin de dahliyle bu suç ilk kez işlenmiyor. Bundan tam 11 yıl önce, 2014’te, IŞİD’in Ezidilere yönelik soykırımı başladığında da 6 binden fazla kadın ve kız çocuğu kaçırılmış, köle pazarlarında satılmıştı. Yine Türkiye’den hesaplar, şebekeler söz konusuydu. Satılan kadınlar Ankara’ya, Antep’e getirilmişti. Yani Türkiye, bu kadın ticareti ağının bir parçası olmuştu. Daha sonra, Afrin işgal edildiğinde, BM raporlarına göre sadece 2018-2021 arasında binin üzerinde kadın Türkiye’nin desteklediği SMO tarafından kaçırıldı, tecavüze uğradı. Biz bunu normalleştirmeyeceğiz. İçinde yaşadığımız, haklarımız, hayatlarımız için mücadele ettiğimiz bu ülkenin, kadınların bir mal gibi alınıp satılmasında, köleleştirilmesinde, Alevilere yönelik suçlardaki payına karşı çıkacağız. Çünkü bizim için barış, bu coğrafyada eşit ve özgür bir yaşam kurabilmek demek. Emperyalistlerin ve siyonistlerin siyasi, askeri ve ticari çıkarları için körüklediği bölgesel savaşın, derinleşen sömürünün ve soykırımın karşısında hayatları için direnen Gazzeli, Rojavalı, İranlı, Suriyeli, Alevi, Dürzi, Ermeni, Süryani, Kürt tüm kadınlarla dayanışmaya devam edeceğiz. Tüm kadınları Alevilere yönelik soykırıma, bu kapsamda da kadınlara yönelik suçlara karşı mücadeleyi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.”

