Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BİR SARI, BİR KIRMIZI AMA HEPSİ YEŞİL

Kıpkırmızı ağaçların albenili bir şekilde sağa sola yattığı, sapsarı yapraklı,

Kıpkırmızı ağaçların albenili bir şekilde sağa sola yattığı, sapsarı yapraklı, büyük devasa yaratıkların her bir metrede selamladığı, toprak bir yolda ağır ağır ilerliyordu.
Kırmızı kızıllıklar ve sarılar dışında renk olmaması bir hayli rahatsız etmişti ama yapraklıların bu şekilde saygı duyması, sevgi göstermesi de içten içe kendini mutlu etmesi için bir sebep olmuştu.
Her bir teker dönüşünde yeni bir varlık selamlıyor, içinde müthiş bir rüzgâr esiyor, o rüzgar ayak parmaklarından giriyor içindeki tüm damarları dolaştıktan sonra saç kıllarının ucundan atmosfere doğru yola çıkıyordu.
Bu sarı değildi bu kırmızı değildi biliyordu.
Bu aslında geçmişi ve geleceğiydi. Her bir ağacın dalı geçmişine uzanan bir kırmızılık her bir sarılık da geleceğindeki yaşayacağı hüzünlü günleri gösteriyordu.
Biliyordu yaşamdan kopmamıştı ama o kırmızılar sayesinde bir sürü de hayata bağlanamıyordu. Sevemiyordu sevdiremiyordu kendini, ben bu bahçenin bitkisi değilim, ben bu ormanın ağacı değilim, ben bu ağaçlar gibi nefes alıp veremiyorum ya da ben farklı bir rengim, mesela ben yeşilim ve tüm ağaçlar kadar da korkak değilim deyip duruyordu kendi kendine.
Hava kararmıştı bilinmeyen bir yerlerde küçük bir ışık vardı, biliyordu, hissediyordu.
Mutlu mu olmalıydı, bilmiyordu. Çünkü kafasından ne geçtiğini kendisi de tahmin edemiyordu.
Normalde ruh hali insanların hareketlerini kendine benzetirdi ama bu kendi duygusal ve psikolojik durumunu bilerek ve isteyerek ruh halini kendine benzetiyordu.
O yüzdendi Ne istediğini bilmemesi o yüzdendi yaşamaya mı ya da yok olmaya mı ihtiyacı olduğuna karar verememesi.
Bir sarılara baktı bir kırmızılara baktı İyi ki yeşil doğmuşum, bir parçam da mavi diye şükür etti.
Kiremit rengi bir yolda ilerliyordu, bu yol toprak değil, tamamen hayal alemindeki o ince ve canlı renklere sahip, yapraklardan oluşturulmuş bir köstebek pastasının üzerinde yolculuk yapıyordu sanki.
Aracının gittiğinden emin değildi, çünkü saatler geçmesine rağmen camdan gördüğü belli belirsiz sis perdelerinin arasından el eden, gülücük yollayan çift başlı yılana benzeyen gri renkli ağaçlar aynıydı.
Dalıyla buduyla gövdesi ile köküyle hatta ağaçların büyümesi için damarlarına yürüyen suların çıkarttığı hışırtılar bile aynıydı.