Merhaba Sevgili okurlar!
Bugün sizlerle bütün sosyal medya hesaplarımı bir anda nasıl sildiğim ve sosyal medyanın insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri, insanı nasıl duygusuz, rekabetçi, hissiz ve oldum delisine dönmüş bir robota dönüştürdüğü üzerine konuşacağız.
Belli bir yaştan sonra zihnimiz dolup taşmaya başlıyor. Bir yığın gereksiz bilgi içten içe sizi rahatsız etmeye başlıyor, çünkü öğrenmiş ama uygulayamıyorsunuz ya da birilerine öğretemiyorsunuz.
Bu olay içten içe huzursuz ediyor insanı. Bir yığın gereksiz paslı teneke ya da ne bileyim bir çuval çürümüş patatesi kafanızın içinde ya da sırtınızda taşıyor, nereye giderseniz götürüyorsunuz. Gün gelince artık kurtulmak istiyorsunuz gibi düşünün.
Size tavsiyem ilk yapmanız gereken şey internetten uzak durun, sosyal medya hesaplarınızın hepsini silin.
Gerçek huzur bu imiş.
Ben yeni keşfettim bu olayı, iyi ki de, ağından kurtulmuşum bu şanlı yosmanın. Bir anda kafamın hafiflediğini, zihnimin boşaldığını fark ettim. Gözlerimin yakını görme özelliğini kaybetmesine neden olan en büyük düşmanlarımın birinden intikamımı almıştım.
Farkındayız yada değiliz sosyal medya ve internet beynimize yapışmış ve sürekli vücudumuza zehir pompalayan kocaman bir ahtapottur. Ahtapotun beynimle, zihnimle, geçmişimle olan bağlarını kopardım.
Pişman değilim.
Kini, nefreti, rekabeti,
Kendimle barıştım, içimle barıştım.
Fena mı?
Zihnin Hafifliği: Dijital Detoksun Gücü
Hayat bazen bir yük gibi gelir, değil mi?
Belli bir yaştan sonra zihnimiz, eski bir çatı katı gibi gereksiz şeylerle dolmaya başlar. Nedir bu birikenler?
Kullanılmayan bilgiler, eski anılar, artık işe yaramayan düşünceler…
Nereye gitsek bu yükü sırtımızda taşırız. Bir şeyler öğrenmişizdir ama ne uygulayabiliriz ne de başkalarına aktarabiliriz. Bu durum içten içe huzursuz eder, bir gölge gibi peşimizi bırakmaz.
Gün gelir, “Artık yeter!” deriz ve bu yükten kurtulmak isteriz.
Ben de öyle dedim ve bir çözüm buldum: internetten uzak durmak, sosyal medya hesaplarımı kapatmak. Gerçek huzurun bu olduğunu fark ettim. Zihnim birden hafifledi; sanki yıllardır taşıdığım bir yükü yere bırakmış gibi oldum. Gözlerimi yoran, beni dijital dünyanın esiri yapan o düşmandan kurtuldum. Kendimle barıştım, içimle barıştım. Bu sence de Güzel değil mi?
Zihindeki Gereksiz Yükler
Gençken çevremizde ki, bizim uzağımızda ki, bizimle bir bağlantısı olmayan dünya dışına bile yani her şeye merak duyarız.
Dünya, keşfedilecek kocaman bir alan gibidir ve her bilgiyi, her deneyimi zihnimize kaydetmek isteriz. Ama zamanla bu alan daralır. Zihnimiz, bir zamanlar bizi heyecanlandıran bilgilerin çoğunun gereksiz olduğunu fark eder.
Örneğin, geçen gün bir arkadaşım çocukluğumdan bir anıyı anlattı. Gülümsedim ama içimde bir burukluk hissettim. Çünkü o anının üstüne bir sürü gereksiz şey yığılmıştı: sosyal medyadaki bir tartışma, birinin tatil fotoğrafı, başka birinin kırıcı yorumu…
Bunlar zihnimde birikiyor, beni yoruyordu. Siz de bazen hissetmiyor musunuz? Kafanızda bir ağırlık, sanki biri sürekli gereksiz şeyleri oraya dolduruyor gibi.
Bu yükü fark ettiğimde kendime sordum:
“Neden bunları taşıyorum?”
Cevap basit ama çarpıcıydı:
İnternet ve sosyal medya, zihnime yapışmış, beni sürekli meşgul eden bir tuzak gibiydi.
Her sabah uyandığımda yüzümü bile yıkamadan telefona bakıyordum. “Kaç kişi beğenmiş?” sorusu günümün ilk düşüncesi oluyordu. Bu bir alışkanlıktan öte, kendime yaptığım bir baskıydı. Evet ben artık bir bağımlıydım. Egolarımı tatmini için beni tanımayan insanların süslü sözlerine, beni öven güzel cümlelerine ihtiyacım vardı. Çünkü çevremde bunu yapan kimsecikler yoktu. Hayatımın odak merkezi, dünyamın çekilebilme merkezi sosyal medya olmuştu. Bu durumu fark edince bir şeyleri değiştirmeye karar verdim.
Dijital Dünyadan Kopuş
Sosyal medya hesaplarımı kapatmak kolay olmadı. İlk başta, “Arkadaşlarım ne der?” diye düşündüm. O beni öven, gururumu okşayan, beni çok iyi hissettiren sözcükler yok mu artık. “Ya bir şeyleri kaçırırsam?” korkusu içimi kemirdi.
Ama sonra anladım ki asıl kaçırdığım şey kendi hayatımdı.
Ekran başında geçirdiğim saatler bana huzur değil, yalnızca yorgunluk veriyordu.
Rekabet, öfke, kırıcı sözler…
Bunlar, o platformların yaydığı olumsuzluklardı. Farkında olmadan bu zehri içime çekiyordum.
Hesaplarımı kapattığım ilk gün bir boşluk hissettim. Elim sürekli telefona gidiyor, ama bakacak bir şey bulamıyordum.
Sonra bu boşluk yerini bir rahatlığa bıraktı. Zihnim, gereksiz düşüncelerden arınmaya başladı. Sabahları ilk işim pencereyi açıp derin bir nefes almak oldu. Kahvemi yudumlarken kuşların sesini dinledim. Bunlar basit şeyler gibi görünebilir, ama bana kendimi yeniden insan gibi hissettirdi.
Dijital dünyanın baskısından kurtuldum ve geçmişimle, anılarımla yeniden bağ kurdum. Pişman değilim.
Gerçek Huzuru Bulmak
Dijital detoks, sadece internetten uzak durmak değil, aynı zamanda kendimize bir iyilik yapmakmış. Bunu yaşayarak öğrendim.
Sosyal medyadan uzaklaşınca gerçek dünyaya döndüm.
Bir gün, uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşımla buluştum. Telefonlarımız masada değil, cebimizdeydi. Saatlerce konuştuk, güldük, dertleştik. O an fark ettim ki, ekran başında geçirdiğim zaman bana bu samimiyeti asla veremezdi.
Doğa da öyle…
Bir hafta sonu ormana gittim ve telefonu evde bıraktım. Ağaçların kokusu, rüzgârın sesi, toprağın dokusu…
Bunlar, zihnimdeki yorgunluğu alıp götürdü.
Bu süreçte kendimle yüzleştim. Neleri sevdiğimi, nelerden sıkıldığımı düşündüm. Dijital dünya beni o kadar meşgul etmişti ki, kendi hayallerimi bile unutmuştum. Şimdi yeniden yazmaya başladım, eski bir defteri karalıyorum. Bazen sadece oturup düşüncelere dalıyorum. Bu bana huzur veriyor. Zihnim boşaldı, ama bu güzel bir boşluk. Gereksiz şeylerin yerini sakinlik aldı.
Küçük Adımlarla Başlayın
“Bu kadar kolay mı?” diye sorabilirsiniz. Haklısınız, kolay değil.
İnternet ve sosyal medya hayatımızın bir parçası haline geldi. Ama tamamen bırakamasak bile küçük adımlar atabiliriz.
Mesela, akşamları bir saat telefonu kapatmayı deneyin. Bildirimleri susturun. Hafta sonları bir günlüğüne dijital detoks yapın.
Ben öyle başladım. İlk başta zorlandım, ama zamanla alıştım. Bu küçük adımlar zihnimde büyük bir rahatlama yarattı.
Bir arkadaşıma bu fikri anlattığımda, “Deli misin?” diyerek güldü. Ama bir hafta sonra bana mesaj attı: “Haklıymışsın, bir akşam telefonu kapattım ve kendimi çok iyi hissettim.” Bu beni mutlu etti. Çünkü bu huzuru herkes hak ediyor, siz de hak ediyorsunuz.
Kendinizi ödüllendirin.
Kendinizle Barışın
Zihnimizdeki gereksiz yüklerden kurtulmak bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Sosyal medya ve internet, bize bağlantı vaat ederken aslında özgürlüğümüzü alıyor. Ama buna bir son verebiliriz. Ben verdim ve sonuçlarından memnunum. Gözlerimi yoran ekranlardan uzaklaştım, zihnimdeki karmaşa dağıldı. Kendimle barıştım, içimle barıştım.
Size önerim şu:
Bir günlüğüne deneyin. Telefonu bırakın, interneti kapatın. Kendinize bir kahve yapın, pencereyi açın, derin bir nefes alın.
Göreceksiniz ki zihniniz hafifleyecek, ruhunuz dinginleşecek. Gerçek huzur buymuş, ben buldum. Şimdi sıra sizde.
Kendinizle barışın, içinizle barışın. Güzel değil mi?
Sizlere Gelecekte Görüşmek Üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…

