Hafta sonu deniz kenarına gidip balık avlamayı düşününce, aklıma gelen ilk şey aslında basit bir soru: “Gerçekten kim avlanıyor burada?” Oltayı elime aldığımda, bu düşünceler daha da derinleşiyor. Balıkçı olup kendimi mi avlamak yoksa balık olup kendimi mi avlamak?
Bu bir paradoks gibi görünebilir ama aslında hayatın karmaşık doğasını yansıtıyor. Sonuçta, her halükârda avcı bir başkası oluyor. Ne olduğunun ne önemi var ki?
Belki de bu düşüncelerim, insanın doğayla olan ilişkisini sorgulamakla başlıyor. Doğanın bize sunduğu tüm güzelliklerin içinde kaybolmak, bir yandan da kendimizi bulmak üzerine kurulu bir döngü var.
Deniz, durgun görünse de derinliklerinde gizli bir hayat barındırıyor. Balıkların akıntılarla dans ettiği, suyun altında birbirinden farklı renkler ve desenlerin buluştuğu bir dünya… Tüm bu güzellikler, insanın kendi içsel yolculuğuna ayna tutuyor sanırım.
Balık avlamak, sadece bir aktivite değil; aynı zamanda bir meditasyon. Oltayı atarken, düşüncelerimin su yüzeyine yayılması gibi, içimdeki karmaşayı da suya bırakıyorum. O an, sadece ben ve doğa varız.
Dalgaların sesi, rüzgârın hafif dokunuşu, güneşin cildimde yarattığı sıcaklık… Bunlar, bir tür huzur veriyor. Ama bir yandan da içimde bir soru beliriyor: “Ben gerçekten avcı mıyım yoksa av mı?”
Bu sorunun cevabı, aslında hayatın kendisiyle ilgili. Hayatta avcı olmayı mı, av olmaya razı olmayı mı tercih ederiz?
İkisi de bir seçim. Kimi zaman avcı oluruz, hayatta kalmak için mücadele ederiz. Kimi zaman da av oluruz, başkalarının oyunlarına kurban gideriz. Ama bu ikilikte kaybolmak yerine, belki de her ikisini bir arada yaşamak daha anlamlı. Hem avcı hem de av olabilmek, yaşamın karmaşasını kabullenmek demektir.
Balık tutmak, bir nevi sabır ve öz disiplin gerektiriyor. Suya atılan oltanın ne zaman bir balıkla buluşacağını bilmek imkânsız. İşte bu belirsizlik, hayatın da ta kendisi.
Hayatta her şeyin bir zamanı var ama o zamanın ne olduğunu bilemeyiz. Beklemek zorundayız. Beklemek, bazen avcıyı sabırla donatırken, bazen de avı güçsüz bırakıyor. Bu da bizi düşünmeye itiyor: “Hayatta beklemek, gerçekten bir erdem mi?”
Ütopik bir düşünceye dalarsak, belki de bir gün doğayla olan bu ikiliğimiz, daha uyumlu bir hale gelebilir. Avcı ve av arasındaki bu çatışma, insanın kendisiyle barışmasıyla son bulabilir. Ne zaman ki insan, doğanın bir parçası olduğunu kabul eder, işte o zaman gerçek bir denge sağlanabilir. Belki de bu yüzden, doğada geçirdiğim her an, kendimi yeniden keşfetmemi sağlıyor.
Deniz kenarında, oltayı atarken düşündüğüm bir başka şey de insan ilişkileri üzerine. İnsanlar arasındaki dinamikler de bir tür avcılık ve avlanma ilişkisine benziyor.
Kimi zaman birine yaklaşmak için çaba sarf ederiz; kimi zaman da başkaları tarafından avlanırız. Hayatta bu tür ilişkilerin içinde kaybolmak, insanı yoruyor. Ama belki de bu karmaşayı kabullenmek, bizi daha güçlü kılabilir.
Bir balık avlarken, diğer balıkların da orada olduğunu unutmamak gerekiyor. Onlar da kendi yaşam mücadelelerini veriyorlar. Belki de avlanmak, sadece bizim değil, doğanın evrensel bir döngüsü. İşte bu döngüde kaybolmak, bana kendimi sorgulama fırsatı veriyor.
“Gerçekten neyi avlıyorum?” sorusu, belki de yaşamımın en önemli sorusu haline geliyor.
Sonuç olarak, avcı ve av arasındaki bu paradoks, belki de insanın kendini bulma yolculuğunun bir parçası. Doğayla olan bağımızı güçlendirmek, sadece balık tutmakla değil, aynı zamanda hayatın her anında kendimizi sorgulamakla mümkün. Her an, yeni bir av ya da yeni bir avcı olma potansiyelini barındırıyor. Bu döngüde kaybolmak, belki de en büyük keşif. Önemli olan, bu keşfi yaparken kendimizi unutmamak.
Hafta sonu deniz kenarına gittiğimde, oltamı atarken düşündüğüm tüm bu şeyler, beni derin bir sorgulamaya itiyor. Balık tutmak belki de sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi. Doğanın döngüsünde yer almak, kendi içsel yolculuğumun bir parçası. Ne olduğumun ne önemi var ki? Önemli olan, bu yolculuğun tadını çıkarmak ve her anı dolu dolu yaşamak. Çünkü hayat, bir avcının ve avın dansı gibi… Her ikisi de bir bütünün parçaları.
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.
Orada Görüşelim…

