Merhaba sevgili okurlar,
Bir kahve alın, koltuğunuza yerleşin; çünkü bugün biraz geleceğe, biraz da geçmişin gizemli kahinlerine doğru küçük bir yolculuk yapıp, tarihin tozlu sayfalarına uzanacağız.
Böyle süslü girizgahlara bayılıyorum.
İzleyiciye, dinleyiciye ya da okuyucuya çok şey vaat edip, sonrasında sunum bittikten sonra hiçbir şey verememiş olmanın vahameti ve hezimetini yaşamak.
Bu da vicdani bir sorumluluk tabi.
Günümüzün şatafatlı ve salt gösteriş üzerine kurulu sisteminde, aidiyeti ve safını belli etmenin bir yolu sanırım bu olay.
Adam hafta sonu dere kenarında piknik yaparken ayağı takılıp dereye düşüyor, köşe yazısında, “Hafta sonu Çorlu’da rafting yaparken botumuz devrildi çok eğlendik.” diyor.
Şimdi sizlerle internet denen engin derya da gezinirken aldığım notların bir derlemesini sunacağım.
Ama bu sefer takvim yapraklarını çevirmeden önce, iki efsane ismin, Baba Vanga ve Nostradamus’un 2025 için neler söylediğine kulak kabartalım.
Hazırsanız, başlıyoruz!
Baba Vanga’yı duymayan yoktur herhalde.
Balkanların “Nostradamus’u” lakaplı bu görme engelli kâhin, sanki geleceği bir sinema perdesinde izler gibi anlatırmış.
2025 için söyledikleri mi?
Aman dikkat, biraz ürpertici!
Vanga, Avrupa’da büyük bir çatışmanın patlak vereceğini ve bunun “sonun başlangıcı” olabileceğini öne sürüyor.
Kulağa korkutucu geliyor, değil mi?
Ama durun, her şey kasvetli değil.
Aynı zamanda bilimde çığır açacak gelişmelerden bahsediyor: Mesela, laboratuvarlarda organ üretimi!
Düşünsenize, organ nakli bekleyenler için ne büyük bir umut.
Bir de telepatiden söz etmiş;
belki 2025’te sevgilinizle konuşmadan sadece düşünceyle anlaşabilirsiniz, kim bilir?
Peki, Nostradamus ne diyor?
16. yüzyılın bu gizemli astroloğu, dörtlükleriyle hâlâ aklımızı karıştırmayı başarıyor değil mi?
2025 için o da Avrupa’da “acımasız savaşlar”dan bahsediyor.
Tesadüf mü dersiniz?
Belki de iki kahin aynı fırtınayı sezmiş.
Ama Nostradamus’un kehanetleri sadece felaketle sınırlı değil.
Tıpta büyük ilerlemeler, özellikle İngiltere’nin salgınlara karşı öncü olacağı gibi umut verici öngörüleri de var.
Bir de “gökten gelen ateş topu” meselesi var ki, bunu asteroit mi, volkanik patlama mı diye tartışaduralım, insan merak etmeden duramıyor.
Bunlara Nostradamus’un antik bir salgın hastalığın yeniden gündeme geleceğini de eklemeyi unutmayalım.
Şimdi, açıkçası ben bu kehanetlere ne tam inanıyorum ne de tamamen kulak tıkıyorum.
Yani ‘‘Yimişim Vanga’sını da Nostradamus’unu da”
Hayat bu, bazen bir kâhinin sözüyle değil, kendi seçimlerimizle şekilleniyor.
Yine de Vanga’nın uzaylılarla temas öngörüsü kulağıma çalındığında, “Acaba bir spor etkinliği olacakta, rakip takımda UFO’dan inen üçgen kafalı, sıska gri renkli sporcuları mı göreceğiz?” diye gülümseyerek düşünmedim değil.
Düşünsenize, bir Formula 1 yarışında herkes pistteyken gökyüzünde bir ışık beliriyor…
Ya da ne bileyim o pistte UFO’lar ile Ferrari yarışıyor.
Bugüne kadar izlediğimiz filmler, okuduğumuz romanlar ve gazetelerde ki haberlere bakacak olursak sonuç, kimin, hangi medeniyetin kazanacağı belli ama olsun fantezi yapmak benim hoşuma gidiyor.
Hollywood filmi gibi!
Nostradamus ve Vanga’nın kehanetleri, belki de bize sadece şunu hatırlatıyor:
Gelecek belirsiz, ama umut da her zaman bir yerlerde saklı.
Belki 2025, savaşlardan çok barışın, felaketlerden çok dayanışmanın yılı olur.
Ne dersiniz, sevgili okurlar?
Sizce yeni yıl bize neler getirecek?
Kahvenizi yudumlarken bir düşünün, belki sizin kehanetiniz en isabetlisi olur!
Sevgiyle kalın,
Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum. Orada Görüşelim…