Arkadaşım, Dawn sendromlu bir çocuktan kan almak için tam on beş dakika boyunca kolundaki damar yapısını incelediğini ve bunun sonucunda, tek hamlede damarını bulup, kanını aldığını…
Hastanın annesinin, “Kızım şanslı gününde, başka zaman olsaydı elek etmişlerdi, kırk defa delmişlerdi.” sözünü söylemesi…
Arkadaşımın, “Şans nedir?” kritiğini benimle yapması üzerine kaleme aldığım bir yazı…
Şans diye bir şey var mıdır?
Şans nedir?
Gelin bu soruları birlikte inceleyelim…
Arkadaşım, her durumun şansa yorumlanmaması gerektiğini, on beş dakika boyunca uğraşmasaydı kendisinin de ilk denemesinde başarısız olabileceği ihtimalinin yüksek olacağının altını çiziyordu…
Kesinlikle katılmaktayım arkadaşıma…
İnsanlar işlerini düzgün yaparlarsa ve de o işe değer vererek, o işi önemseyerek yaparlarsa şans faktörünü bayağı bir altlara çekeceğimizi düşünmekteyim…
Her alanda bu böyledir…
Mühendis, güçlü halatlar kullanarak asma köprüsünü inşa ederse birçok insan şans eseri olmaksızın sağlıklı bir şekilde üzerinden geçecektir…
Ama tam tersi olduğu zaman ise insanlardan bir kısmının o köprünün zayıflığı nedeniyle kaza geçireceği aşikar olacaktır…
Bu kişinin Ahmet değil de Mehmet olması, Mehmet’in şanssızlığı olacaktır…
Ama bilinen bir durum vardır ki o da köprünün sağlam olmayan temellere oturtulmasıdır…
Oysa sağlam temellere oturtulsaydı, Mehmet de şanslı bir birey olarak hayatına devam edecekti…
Bu örneği her alana yayabiliriz…
Sağlık, başarı, eğitim alanlarına…
Yelpazesi geniş bir konu olmakla beraber “Coğrafya kader midir?” sorusunu da aklımıza getirmiyor değil…
Şans denilen şeyin kaderle kesişmesi
Öyleyse, iyi, vicdanlı, işini düzgün yapan, eğitim seviyesi yüksek, adaletin eşitlik ilkesinden sapmadığı coğrafya insanıyla karşılaşmak şanstır diyebiliriz…
Bunu söylediğimizde de, “Coğrafya kaderdir” diyebiliriz…
Coğrafya, doğduğunuz aile yapınız şansınız mıdır?
Kesinlikle şansınızdır…
Her şeyden önce sevgiyle büyütülmüş bir ailede yetişmişseniz ve de sizi koruyabilen, cinsiyet ayrımı yapmayan, ruhsal sağlığı yerinde olan bir ailede büyümüşseniz şansınızın yarısından fazlasını yakalamışsınızdır…
Yaşadığınız coğrafyadaki adalet düzeni de bunu destekliyorsa yüzde yüzlük bir seviyeyi yakalamış sayılırsınız…
Her şey bir tarafa, adaletin sağlandığı sizi seven insanların olduğu bir ortamda doğsanız dahi doğuştan getirdiğiniz kusurlarınız, sizi şans veya kadersel boyuta da sokmaz mı?
Demek istediğim, “Şans”ı tamamen yok sayamayız…
Ancak “Şans” denilen kavrama da gereğinden fazla anlam yüklememiz doğru değildir…
Aksi taktirde hiçbir mücadele etmeden, çaba göstermeden “Şans” denilen teslimiyete boyun eğmekle, yaşantımızı kumar masasına yatırmamız aynı şey olmaz mı?