Bu dünyanın sanal olmadığını iddia edeniniz var mı?
Ve hatta bazen, “Öyleyse seni çimdikleyelim de sanalda mı, gerçek dünyada mısın diye anlamış olalım!” mübalağasında bulunanlar…
Sanal dünyanın ne olduğunu kavrayamamak…
Sanal dünya, kişinin yaşadıklarının hiç yaşanmamış gibi hissettirmesidir…
Bir dakika öncenin bir dakika sonrada kalması…
Biriktirdiğin birkaç anı…
Bunun ötesinde kimler, yaşadım veya yaşama doydum diyebilir?
Her zaman için yapılacak işler, hedefler planlarımız dahilinde değil midir?
Mutluluklarımız dahi bu planlarımızın bir parçası olarak sırasını beklemektedir…
Şunlar şunlar, olduktan olsa mutlu olabilirim…
Şunları şunları, gerçekleştirdikten sonra…
Diye diye bir bakmışız ne zaman kalmış, ne de yaşam..!
Duygularıma şiirimle devam etmek isterim…
BİR DÜŞÜNÜN..!
Uzun sanılan kısa hayat üzülmeye değer mi?
Uzun sanılan kısa hayat kaygılanmaya!
Hiç gelmeyecek geleceğe,
Endişeye, üzüntüye…
Güzel olan şeyleri ertelemeye…
Bir düşünün, lütfen..!
Yaptığınız işi, ailenizi,
Çocukluk hallerinizi…
9-10 yaşlarındaki hayallerinizi…
Sonrasında,
Sonrasında üniversite yıllarınızı…
Sevinçlerinizi, hüzünlerinizi…
İlk aşk acısı çektiğiniz,
Zamanlarınızı, hayal kırıklıklarınızı…
Bundan on yıl önceki halinizi…
Hiç yaş almayacakmış,
Hiç uçup gitmeyecekmiş gibi,
Dimdik duran gençlik avereliğinizi…
Bir düşünün lütfen..!
Sevdiğiniz kişilerin,
Yaprak dökümü gibi,
Tek tek gittiğini…
Bir düşünün lütfen..!
Zamansız, hazırlıksız ölümleri,
Bir düşünün lütfen..!
Sadece fotoğraflarda kalan anılarınızı…
Lütfen düşünün..!
Mahallemizin en yakın kabristanı…
Kimleri almışsın hanene öyle…
Hiç yakıştı mı muhitine,
Çam selviler eşliğinde…
Mermer taşlar,
Amel defterin gibi.
Başımızda, ayak ucumuzda,
Nöbet bekleyen,
Bekçi Murtaza gibi.
Doğum tarihiyle, ölüm tarihi,
Arasındaki kısalık gibi…
Genci, yakışıklısı, güzeli ve körpesi…
Şairi, yazarı, zengini, dilencisi gibi…
Ölüm denilen illet,
Yenilseydi bir gün elbet…
İyi mi olurdu,
Olmasaydı kökten bu yalnızlık…
En azından vakitli olana,
Uyum mu sağlardı bahar…
Kim baharda ölmek ister?
Bayramda ölmek istemeyenler gibi..!
Kuşların kuluçkadan çıkması,
Eriğin pembe çiçeğini patlatması,
Meleyen süt kokulu bebeler.
Tavşan kanı demlenen çay,
Penceremden doluşan
Kokunun hası,
Limon çiçeği…
Ben de baharda ölmek istemiyorum,
Öleceksem bir gün elbet…
Ama bay ölüm,
Giyinmişse savaş kostümünü,
Elindeki hasat tırpanıyla,
Nafiledir sızlanmalar,
Seçtiğin, kendine özel aylar,
Sıraladığın yapacaklar…
Düş önüme ey insan..!
Buraya kadarmış sefan…
Doyamadın hayat denilen pınardan,
Kana kana içtiğin bu handan..!

