Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

UZAYLILAR KAPIYA DAYANDI, TERLİK HAZIR MI?

                Uzaylılar da

                Uzaylılar da Bizi Görecek mi?

Selam kankalar, nasılsınız?

Benim kafam son altı aydır uzay üssü gibi, vızır vızır fikir uçuşuyor.

Uzaylılar, astral seyahat, Reptillianlar, Anunnakiler…

Bir de üstüne Yusuf Güney’in “Uzaya gittim, bi’ naber dedim?” videoları patlayınca, dedim ki, “Bu işte bir numara dönüyor.” Hani tesadüf dedikleri şey, tesadüfen tesadüf değil ya, işte o hesap.

Oturdum, galaksi haritasını önüme serdim, “Neler oluyor lan?” diye sorguya çektim kendimi.

Tabii harita yoktu, bildiğin kahve fincanından fal baktım, o ayrı.

Gelecek bir gün gelecekte, uzaylılar gerçekten gelecek mi?

Ya da Zeki Müren’de bizi görecek mi?

Özellikle son altı aydır çok dikkatimi çekmeye başladı bu tip konular.

Uzaylılar, ruhsal boyutta yolculuk vb. spiritüel konuları işleyen videolar yoğunlaşmaya başladı.

Yukardakilerin yeni gündemi belli oldu sanırım.

Artık daha sık bu videolar ile karşılaşacağız belli oldu.

‘‘Uzaylılar gelecek’’ algısını pekiştirmek…

Yani benim canım insanlarım;

Uzaylılar Kapıya Dayandı, Terlik Hazır mı?

Benim Dikkatimi çeken olay, Yusuf Güney’in yapmış olduğu astral seyahat videolarının bir anda servis edilmeye başlaması ve sürekli beli başlı televizyon programlarına konuk olması oldu en başta.

Sonrasında uzaylı olduğunu iddia edenler, Reptillian olanların deşifre videoları derken en tepedekiler bayağı bayağı, önümüzdeki yılların gündeminde duracak konunun da sinyalini verip, insanlığı yavaş yavaş buna hazırlıyorlar.

Bilirsiniz en tepedeki heyet ülkelerin önümüzdeki 50 yıllık stratejisini belirler.

Ve her yıl elli yılda bir sistemler, ülkeleri yönetenlerin siyasi düşünceleri, moda olan şeyler, sanatçılar, gündemler değişir.

Size bişey söyleyim mi, zammı, enflasyonu, krizi, kerizi, hayat pahalılığını bilmem ama asıl bu işleri yapan dıj güjler, o tepedekiler işte.

Fantasia dünyası geniş ve kendini insanlığa adamış biri olarak kendime şu soruyu sordum:

İnsanlığı nasıl kurtarabilirim.

Evet ben bir Cüneyt Arkın değilim ama insan olarak dünyayı kurtarabilecek Cüneyt Arkın varisi olmadığımı kimse ispatlayamaz.

Kendi kültürüne sarılarak örfünü ananevi değerlerinize sahip çıkarak toplum bilinci uyandırarak aşılır bu tip nifak tohumları, böyle şeylerin üstesinden de yaratana sığınarak gelinir elbet.

Yoksa uzaylı anunnaki rakifelirlar falan bize vız gelir tırıs gider.

Önce şu soruyu soralım: Uzaylılar gelecek mi, gelmeyecek mi?

Gelse ne olur, gelmese ne biter?

Zeki Müren çıkıp “Beni uzaydan mı gördünüz?” diye pleybek yapsa daha mı eğlenceli olurdu?

Bence olurdu.

Ama işin aslı şu: Son zamanlarda sosyal medyada, televizyonda, hatta mahalle bakkalında bile “Uzaylılar geliyor” muhabbeti dönüyor.

Bakkal Hüseyin Abi bile, “Domatesi uzaylılar aldı, o yüzden 40 lira!” dedi geçen gün.

Algı yönetimi dedikleri bu herhalde.

Milleti yavaş yavaş ısıtıyorlar, “Uzaylılar kapıda, hoş geldin çayı hazırla” diye.

Hızlı yapsalar ne olacak?

Sabah kalksak, balkonda üç gözlü bir şey, “Kanka, yumurta kırar mısın?” dese, elimize tava değil, tüfek alırız.

Mesela Yusuf Güney…

Adam bir anda astral seyahat gurusu oldu.

Çıkıyor televizyona, “Uzaya gittim, geldim, bi’ de uzaylıyla düet yaptım” diyor.

Hani nerde o düet, Yusuf Abi?

Bizi de götürseydin ya, iki galaksi turlayıp, uzayda tantuni yerdik.

Ama yok, o tek başına geziyor, bize de “Astral seyahat nasıl yapılır?” videoları izlemek düşüyor.

Sonra bir bakıyorsun, “Ben uzaylıyım” diye tipler türemiş.

Biri çıkmış, “Reptillianım, kuyruğum var” diyor.

Kardeşim, o kuyruk değil, pantolonun düşük, çek şunu!

Ama işte bu videolar bir anda yayılıyor, üstüne “Tepedekiler yapıyor” geyiği dönüyor.

Kim bu tepedekiler? Adres verin, kapıya dayanıp “Uzaylıları ne zaman salıyorsunuz, çay mı demleyelim, roket mi hazırlayalım?” diye soralım.

Gelelim tepedeki abilere.

Hani şu 50 yıllık plan yapan, ülkelerin kaderini çizen, modayı, sanatı, gündemi belirleyen gizemli ekip…

Bunlar kim?

Uzayda mı oturuyorlar, yoksa bizim mahallede mi takılıyorlar?

Bilmiyoruz, ama şunu biliyoruz:

Her 50 yılda bir sistem değişiyor. 70’lerde arabesk, 90’larda pop, şimdi de uzaylılar. Yakında “Anunnaki Pop” diye müzik türü çıkar, hepimiz “Vay Anunnaki vay, galaksiyi yak” diye göbek atarız. Ama komik olan şu: Bu tepedekiler zammı, enflasyonu, hayat pahalılığını boş vermiş, “Uzaylıları nasıl yuttururuz?” diye kafa patlatıyor.

Ekmek 15 lira, yumurta 50 lira, ama olsun, uzay gemisi insin de Mars’ta simit satalım, değil mi?

Ben de dedim ki, madem bu kadar komik bir dünya kuruyorlar, ben niye kenarda durayım? Fantastik dünyam geniş, kendimi insanlığa adadım.

Geçen aynaya baktım, “Lan,” dedim, “Ben Cüneyt Arkın’ım resmen!”

Hani şu dünyayı kurtaran adam var ya, işte o benim!

İspatlayamayan beri gelsin, elimde kılıçla uzay gemisine dalarım, “Kara Murat benim, uzaylılar sizi gidi nalçaklar!” diye nara atarım. Ama dalmazsam da şaşırmayın, kılıç bulamadım henüz, bıçakla mı gitsem diyorum.

Gerçi kalem kılıçtan keskinmiş, en iyisi tükenmez kalem ile saldırayım, en azından tükenmez.

Peki, bu uzaylı geyiğine nasıl direniriz?

Bence iş, kültürümüzde.

Örfümüzü, âdetimizi sonuna kadar yaşatacağız.

Uzaylı gelirse, “Hoş geldin, ayakkabını çıkar, terlik giy.” deriz.

Anunnaki’ye “Çay mı, menemen mi?” diye sorarız, Reptillian’a “Kanka, kuyruğunu koltuğa sıkıştırma, rahat otur.” diye takılırız.

Toplum bilinci böyle uyanır.

Bir de Yaradan’a sığınırsak, gerisi hikâye.

Uzaylı mı gelir, Anunnaki mi iner?

Bizim mahallede iki laf ederler, üçüncüde “Hadi evinize, çamaşır asacağım.” der, postalatırız.

Ama şunu da diyeyim, bu işin mizahı bir yana, absürtlüğü de var.

İnsanlık olarak sürekli bir şeylere hazırlanıyoruz, ama neye?

Zamlara mı, uzaylılara mı, yoksa bakkaldaki domatesin uzay fiyatına mı?

Bence asıl mesele şu: Biz kendimizi kurtarmazsak, Cüneyt Arkın bile gelse, “Kanka, ben yoruldum, sen hallet.” der ve kaçar.

O yüzden diyorum ki, uzaylıymış, astral seyahatmiş, hepsi boş.

Biz kendi gemimizi yürütelim, gerisini uzay boşluğuna bırakalım.

Ha, bu arada Yusuf Güney’e sesleniyorum:

Abi, bir dahaki sefere uzaya gidersen beni de al, söz uzaylıyla halay çekerim. “Anunnaki sağa, Reptillian sola” diye tempo tutarız, galaksi birleşir.

Ne dersiniz, kankalar?

Uzayda halay başlasın mı?

Bence başlasın, çünkü bu dünya bize yetmedi, uzay da bizi kesmez!

 

Sizlere Gelecekte Görüşmek üzerine Meydan Okuyorum.

Orada Görüşelim…