Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

YOK OLUŞ..!

“Ölü” kelimesi ne iticidir… Sitemizin bahçesinin bir köşesine, vefat eden

“Ölü” kelimesi ne iticidir…
Sitemizin bahçesinin bir köşesine, vefat eden kişilerin son yolculuğuna uğurlanması için “Ölü Damı” denilen bir yer yapılmıştı…
Vefat eden kişilerin yıkanması için…
Biz çocuklar için, “Ölü Damı”nı duymak ürkütücü bir durumdu…
Oyun oynarken, özellikle kovalamaca, ezkaza, o tarafa koşmuşsak hemen, “Ayy ölü evi!” diyerek, korkarak o binadan uzaklaşırdık…
Annemin yaptığı un helvasına da bayılırdım. Yapım aşamasındaki kokusu, rengi ve yufka ekmeğine sarılıp yenilmesi…

Vefat eden kişilerin de arkasından helvası kavrulur evlere dağıtılırdı…
Yine bir gün, sokaktan kendimi aç biilaç eve attığım gün…
Tezgahta duran yufka ekmeği içindeki helvayı, son yiyişim oldu…
Annemin, “Taziye helvası” demesiyle, benim “Ölü helvası” çağrışımım bu yaşıma kadar, helvadan kopma nedenimdir…
Böyle tatlı, hoş kokulu bir besini “Ölümle” bağdaştırmak..!

….

Babamı kaybettiğimde ortaokul öğrencisiydim…
Ölümün gerçekliğinin ne olduğunu deneyimlediğim zaman bir çocuktum…
Uzunca süre yıllarıma damgasını vurmuştu…
Lafı daha fazla uzatmadan sevgili babama ithafen…

BABAM..!

Ben ölürken sen çalışamazsın kol saati.
Babam ölürken..!
Ölümü beklerken..!
Öyle sert çalınırsın ki yere..!
Sigorta hastanesinde…
Kimsesizler yatağında…
Uzanmış ölümü beklerken…

Annem, elimden tutmuş…
Aynı çaresizlik, cehaletle birlikte.
Komşunun kızını ziyarete gider gibi…
Kim bilir babam o yatakta uzanırken…

Ölümü bekler gibi…
Tek düşündüğü çocukları…
Aslında keşke düşünebilseydi onları…
Yokluğundaki onca acıyı…
Düşünemedi, aynı cehaletle…
Ümit etti, uyduruk hekimin tedavisine…

Farkında mıydı ki doktor görünümlü okumuş cahil…
Genç bir insanın, tüm aileye
mal olacak kaybından…
Anlamadığı ota, kokana konmasından…

Biraz mutlu oldu annemle beni görünce…
Kısmı felç düşmüştü, diline…
Aldı kağıt, kalemi eline…
Çizdi iki oğlunun resmini…
İki kafatası, çok komik…
Özlemişti oğullarını giderken…
İki koç bırakmıştı ardından…

Sonra duyduk kara haberini.
Bile bile ölümü beklemesini.
Kolay çıkmamıştı can oğlu can.
Tek bacağı havaya kalkan…

Bağırabiliriz artık bir hayvan gibi böğürerek.
Çocuklarına yükledin acı yürek…
Geldi bir poşette giysilerin…
Çalışıyordu inadına yere çaldığın kol saatin…

Bir çift ayakkabı…
Ne acıdır göçüp gidenin esvapları…
Yoktur artık evinin direği.
Viran olur yılların güzelliği..!