Gazi Öğretmen Anamur Halkoyunlarından DANIŞMAN adı verilen Halkoyununun hikayesini yazmış ve 2006 yılında yayınladığı ‘’ Anamur Yöresel Halk Hikayeleri’’ kitabında DANIŞMAN oyununun hikayesini de yayınlamış…
Hikaye çok büyük ilgi görmüş, Folklor ve halkoyunlarıyla ilgilenen kurumlarca alıntı yapılarak 10’larca gazete, dergi ve internet sitelerinde yayınlanmış…
Gazi Öğretmenin yazdığı DANIŞMAN halkoyunu hikayesinin ikinci ve son bölümü şöyleymiş:
‘’ … Dördüncü gün şenliklerinde davullar, sazlar, kavallar, klarnetler, kemanlar çalınır; Türküler söylenir Anamur – Bozyazı ve civar illerden gelen aşıklar ellerinde sazlar ile karşılıklı atışmalar yapar, söylenen sazlı sözlü türküler şenliklere damgasını vururdu.
Yörükler arasında saz ve kaval çalma adeti çok eskilere dayanmakta idi.
Aşıklar arasındaki atışmaların sonunda Yörük ağaları, Anamur beyleri aşıklara hediyeler verir o yıl derledikleri yöreye has manileri de söylemeleri istenirdi.
Maniler dört mısralık bağımsız şiirlerdi.
Halkın ortak malı olan maniler her yıl yerli âşıklar tarafından derlenir ve Danışman şenliklerinde söylenirdi.
O yıl yerli âşıkların derledikleri maniler şunlardı;
İnanma zemheri ayazına
Gün var iken kar yağar
Güvenme avrat sözüne
Eri var iken er arar.
***
Ortaköylü azgın olur
Sarıcağı düzgün olur
Nasradın’dan gız alan
Canından bezgin olur
***
Ala kilimin yüzüyüm
Buğday ununun özüyüm
Aslımı sorarsanız
Ahmet ağanın gızıyım
***
Anamur’un darısı
Tatlı olur sarısı
Yiyen bilir dadını
Bulunursa irisi
Maniler saz ve kaval eşliğinde söylenirdi.
Saz ve kaval; Yörüklerin çadır kültürüne girmişti.
Saz ve kavalın asılacağı direkler bile belirlenmişti.
Danışman düzlüğü ’ne kurulan çadırlarda Yörük çadırı kültürünün görüntülerine rastlanırdı.
Çadır içinde; Kilimler, çullar, çuvallar, heybeler, duz torbaları, orta direğe asılı Kuran’ı Kerim, silah, fişeklik, saz torbası, kaval Torbası, İdare lambası, yayla çadırlarında olduğu gibi burada da görünürdü.
Danışman şenliklerinin beşinci gününde el sanatları sergilenirdi.
El sanatlarının içinde özel desenli kilimler, çullar, çuvallar, heybeler, duz torbaları, eğirtmeçler, tahtadan yapılan ibrikler, kaşıklar, tokucaklar, sini – şiş – oklava – senitler, sazlar, kavallar, erkek- kadın kıyafetleri, tülbent için boncuk örme, dantel, yün el örgüsü, ceket ve kazaklar sergilenir ve satışa sunulurdu.
El sanatlarının en güzel örnekleri kilimlerdi.
Kilimin ham maddesi koyunyünü ve pamuk ipliği idi.
Yörükler kilim dokuyacakları yünü koyunlardan kırpar, sıcak su ile yıkar ve güneşte kuruturdu.
Kilim dokuma tezgâhının eni 2 metre, boyu 2,5 – 3 metre arasında değişir ve ağaçtan yapılırdı.
Yünler genelde kök boya ile boyanırdı.
Kilimlerdeki motifler şekillerini ve isimlerini doğadaki canlılardan alırdı.
El sanatlarından Tülbentte boncuk örücülüğü için firkete, tığ ve şiş kullanılırdı.
Boncuk örme örnekleri; İsimlerini genel olarak doğadan alırdı.
Bu örneklerin bazıları şunlardı;
Deli dut burcu, domates, süpürge, papatya, sarhoş bacağı, akıllı dut burcu, yıldız, yemiş yaprağı, darı sömeği, karpuz dilimi, tesbih…
Şenliklerin 6′ncı gününde sergi ve satışlara devam edilir, erkekler Karamanoğulları tarafından yaptırılmış olan Anamur merkezindeki Ak Cami’ye Cuma namazı kılmaya giderler, onlarla birlikte şehir merkezine gelenler deniz feneri, Anamurium antik kenti ve Mamure kalesini gezerlerdi.
Akcami; Karamanoğulları tarafından yaptırılmış tarihi bir cami idi.
Minaresi Akdeniz yöresinde pek görülmeyen yivli minare şeklindeydi.
Deniz feneri; 1911 yılında Fransızlar tarafından yapılmıştı.
Türkiye’nin güney bölgelerinin en uç noktasında, Kıbrıs’a en yakın yerde Anamur burnunda bulunmaktaydı.
Yapılış amacı; deniz yolunu tercih eden yolcu ve tüccarların gemilerinin yön bulmalarına yardımcı olmaktı.
Anemurium antik kenti; Milattan önce IV. Yüzyılda yapılan içerisinde kale, su yolları, su kemerleri, tiyatro, odeon, paleestra, hamamlar, kiliseler, mezarlar bulunan Türkiye’nin üçüncü büyük ören yeriydi.
Mamure kalesi; Geç Roma döneminde yapılan Bizans, Arap, Selçuklu dönemlerinde kullanılan, içinde camii ve sarnıçlar bulunan Osmancık filminin çekildiği bir kaleydi.
Şenliklerin son gününde veda hazırlıkları, veda törenleri yapılırdı.
Kuşluk vakti veda yemeği verilir, öğleye doğru şenliklerin eşya ve malzemeleri toplanır, çadırlar sökülür, ateşler söndürülür, ateşlerin üzeri toprak ile örtülür, çevre temizliği yapılırdı.
Her türlü hazırlıklar tamamlandıktan sonra Yörükler eşyalarını develere yüklerler, Anamurlu, Bozyazı’lı yerli halk ile vedalaşırlardı.
Bir hafta boyunca çadırlarda yatıp gündüzleri yerli halk ile birlikte eğlenen Yörükler yükseklikleri 2000 metreye ulaşan Toros Dağlarının muhtelif yerlerine giderken Anamur’un 14 km kuzeybatısında bulunan Köşekbükü mağarası yakınlarından…
Kuzeyinde bulunan 1500 m uzaklıktaki Buğu Mağarası yakınlarından…
Dragon Çayı üzerinde Anamur’a 16 km uzaklıkta Alaköprü’den…
Pınarlar şelalesinden ve Dragon çayının yirmi beşinci kilometre’sinde sarp kayalar arasında bulunan 950 m uzunluğundaki kanyon yakınlarından geçerek Elbalak, Gözlügöl, Kırkkuyu, Dakuzoluk, Akpınar, Abanoz, Kaş Pazarı yaylalarına giderlerdi.
Başbakanlık arşiv belgelerinin Osmanlı İmparatorluğunda oymak, aşiret ve cemaatler bölümünde belirtildiği şekliyle Anamur yaylalarına giden Yörüklerin bazıları şunlardı;
Karaböcülü, Karalar, Karalı, Küçüklü, Aslangazili, Bayır, Bayırlı, Beyre, Beyreli, Gölgeli, Gölgelioğlu, Hacılar, Kızılalili, Kurutlar, Kızılca, Tekeliler, Yıvaküçük, Yıvalar, Yaycılar, konar-göçerleri, Türkmen yörükan taifeleri ve göçer-evli yörükan taifeleri…
Danışman Düzlüğündeki şenliklerden dönen Yörükler, yaylalarda bulunan Yörüklerin arasına karıştıkları zaman yapılan eğlenceleri, yarışmaları, yemekleri, sergileri bir bir anlatırlar; Bu anlatılanlar yaz boyu yaylalarda dilden dile dolaşırdı.
Anamur ve Bozyazı ‘ dan Danışman Düzlüğüne giden yerli halk ile Anamur’da azınlık halde yaşayan Rumlar da bu şenlikleri yıl boyunca çevresindekilere anlatırlardı.
Danışman düzlüğünde yıllar yılı devam eden eğlenceler en sonunda türkü haline gelmiş hem Yörükler arasında hem Anamur ve Bozyazı’da yaşayan yerli halk arasında hem de Anamur’da yaşayan Rumlar arasında söylenmeye başlanmıştı.
Danışman türküsü kısa zamanda civar il ve ilçelerde de söylenir olmuştu.
Danışman türküsü zamanla davul, klarnet, kabak kemani çalgıları eşliğinde grup halinde söylenip oynanmaya başlanmıştı.
Düğünlerde, özel günlerde hem çalınan hem söylenen Danışman Anamur yöresinde halk oyunlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.
Danışmanın en belirgin özelliği yöreye has kıyafetleridir.
Şu anda halk oyunları için hazırlanan kıyafetleri Anamur ve Bozyazı halkı günlük kıyafet alarak giyerlerdi.
Bugün halk arasında unutulmaya yüz tutmuş bu kıyafetlerin bir kısmı erkek kıyafeti bir kısmı kadın kıyafeti idi.
Uzun kollu yelek, yarım kollu dize kadar uzanan göynek, topuğa kadar uzanan don, arası bol olarak dikilen şalvar, koyun yününden yapılan ceket, diz üstü bol diz altı dar pantolon günlük hayatta giyilmekte idi.
Bunlar erkek kıyafetleri idi.
Kadınlar ise kısa kollu, diz veya topuğa kadar uzanan fistan, kolu dirseğe kadar uzanan göynek, yazmanın üzerine üstlük ve gelinlerin giydiği ipekli emprimeyi günlük hayatta devamlı giyerlerdi.
Bu giysiler şimdi Danışman ve Anamur’un diğer halk oyunlarında giyilmektedir.
DANIŞMAN OYUNUNUN SÖZLERİ ŞÖYLEDİR:
İndim gittim Danışmanın düzüne
Lanet olsun çirkinlerin yüzüne haydi…
Haydi, haydi atamaz oldum
Danışman’ın cümbüşünden yatamaz oldum
Ayşe gelin yeni gelmiş yayladan
Hoş geldine varamadım haydadan
Haydi, haydi atamaz oldum
Danışmanın cümbüşünden yatamaz oldum
Gün görünmez menengicin dalından
Kimse bilmez ben garibin halindan haydi…
Haydi, haydi atlı da geliyor
Şu kızın nâmeleri de tatlı da geliyor haydi…
Evlerine varamadım köpekten
Al uçkuru çözemedim göbekten haydi…
Haydi, haydi atamaz oldum
Danışmanın cümbüşünden yatamaz oldum. ‘’
Gazi Öğretmen DANIŞMAN Halkoyununun hikayesini bu şekilde yazmış ve hikaye ülke genelinde Halkoyunları ile ilgilenen ilgililerce dilden dile dolaşır olmuş…
( devam edecek )