Ramazan ayının gelmesine sayılı günler kaldı…
Yoksulunda ayrı bir telaş…
Tutulacak oruçtan ziyade iftar ve sahur sofralarına neyi koyacağının hesabıdır bu…
“Nasılsa açlığa alışıklar.” düşüncesi ister istemez hepimizin zihnine gelen bir düşünce olabilir…
İşin aslı öyle değil işte…
Kimse kötü koşullara alışkanlık göstermez…
Rahata, bolluğa çabuk uyum sağlanır ancak geçimsizliğe, yoksulluğa, zorluğa ise katlanılır…
Ne kadar yoksul olsa da, ramazan ayında orucunu açarken şükredecek bir nimet, önünde görmek ister…
Durum böyleyken bazı görgüsüz zengin iftarlarından bahsetmeden geçmek doğru olmayacaktır…
Ramazan ayının, orucun anlamından, amacından sapma gösteren iftar sofralarından..!
Ve bu kesimin birbirlerini davet ederek, sofralarını sosyal medyada paylaşarak yapmış olduğu pervasızlığından…
Adeta, kuş sütü eksiktir sofralarında…
Elli çeşit meze ve tatlılar, etli yemekler bir grup iftar açanlar içindir…
Oysa aynı masadan, bir tabur beslenebilecekken…
Efendim, midelerine o kadar çok gıdayı indirirler ki, sanırsınız kıtlıktan çıkmışlar..!
Sonunda mide zafiyeti geçirirler. Şayet mide fesadı geçirmemişlerse..!
Allah’tan ertesi gün oruç nedeniyle mide dinlenmeye geçecek ve bir “oh” diyecektir..!
Sanırım fakirin midesi olmak zenginin midesi olmaktan, daha doğrusu midesizliği olmaktan daha iyidir…
Zenginin en çok şikayet ettiği organı midesidir bence…
Dedikten sonra, Meclis iftar yemeklerini de es geçemeyeceğim.
Bir aylık Ramazan sofrası bir gecede kurulmuştur…
Meclisteki vekillerin etli yemeklerden tutun da birçok menüye sembolik bir rakam ödediklerine de tanıklık etmekteyiz..!
Benim vekilim. Benim temsilim. Tabii ki benim adıma güzel, sağlıklı besinleri midesine indirecek..(!)
Afiyet olsun diyemiyorum ama…
Siz anladınız..!

