Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

MEZAR ŞEHİR..!

Puslu, soğuk, tozlu bir

Puslu, soğuk, tozlu bir şehirdi..
İnsanları da mezardan çıkmış hortlak gibiydiler…
Ruhların mezarından çıkması gibi…
Havanın soğuğuyla bütünleşmiş donuk yüzler…
Hiçbir anlam taşımayan yüzler…
Bakışlar donuk, gözlerinin karası akına karışmış yüzler…
Renkleri de buz mavisiyle karışık keten sarısı yüzler…
Öncesinde bu şehrin insanları çok güleç ve de mutluydular…
Depremle birlikte şehir alabora olmuş yer altındakiler yer üstüne, yer yüzündekiler yer altına geçmişti…

Kişiler, isimler, giyimler aynıydı…
Ancak bakışlar, mimikler, tepkiler çok farklıydı…
Güzelim şehir zombi şehre bürünmüştü…
İnsani hiçbir aktivite yoktu…
Karşıdan karşıya geçen kişiye araba çarpsa dahi dönüp bakılmaz ve hatta üzerine basılıp geçilirdi…
Erkekler, kadınlar, çocuklar herkes aynı durumdaydı…
En ufak bir çocuk sesi dahi duyamazdınız…
Yaşarken ölmek denen şey bu olsa gerekti…
Kişilerin tüm duyguları canlarından çekilmişti…
Öfkeleri, sevinçleri, gülmeleri, ağlamaları…
Kişilerin umutları, hayalleri, hedefleri ellerinden alınmış, geriye, posası bırakılmıştı…

Aç ya da tok olduklarının dahi farkında değillerdi…
Nereden düştüm bu şehre?
Bu zombi yığınlarını aralayarak pide fırınına kendimi zor atıyorum…
Mis kokan ekmeğin kokusu, beni biraz olsun kendime getiriyor…
Aynı sevinç sesime yansıyarak, “Günaydınlar, iki ekmek alabilir miyim..?” diyorum…
Zombi fırıncı ateşin önünde ekmek pişirmesine rağmen, aynı buz soğuğu rengiyle pişirdiği ekmeği önüme atıyor…
Anlıyorum ki, ateş de düşse bu insanların üstüne, buz soğuğu insanlarda bir değişim olmayacak…
İşte o zaman büyük bir ürperti ile irkiliyorum…
Ekmeği kaptığım gibi koşuyorum…
Koşuyorum, koşuyorum…
Arkama baktığımda büyük bir zombi kitlesinin peşimde olduğunu fark ediyorum…
Hepsi birden beni abluka altına alıyor…
Tarif edemeyeceğim bir soğukluk…
İçinizi üşüten tarzdan…
İçlerinden biri kulağıma fısıldıyor;

“Kendini farklı mı görüyorsun, sen de bizdensin…”
Nefesi nefesimi kesiyor…
Çürümüşlüğün kokusu…
İnsani değerlerimizi yitirmenin…
Öleceğimi sanıyorum…
Bağırmaya çalışıyorum sesim çıkmıyor…
Hayırrrrrr..!
Bir daha deniyorum…
Hayırrrrr…!
Bu sefer oluyor…
Yatağımın başındaki kedim bağırmamla üstüme basıp kaçıyor…
Gözlerimi açıyorum, odama çok güzel bir güneş doğmuş…

Saat 09.00’a kadar uyumuşum…
“Ohhh be, iyi ki kâbusmuş, iyi ki Mersin’de yaşıyorum.” diyorum…