Kovanın yükünü işçi arılar çekerler…
Temizlikten tutun da larvaların bakımına kadar…
Çiçek uçuş seferleri yapıp, küçücük kanatlarıyla kilometrelerce uçmak, polen toplamak, bacaklarına yapıştırmak…
Bacağında polen topaklı arı gördünüz mü?
Dünyanın harikalarından biri olarak kayda girmelidir bence…
Sanatsal açıdan bakacak olursak…
İşçi arılar o kadar çok çalışırlar ki, bu yoğun çalışma sonucunda ömürleri iki aydır…
Bunu ilk duyduğumda çok üzülmüştüm…
Bu kadar faydalı bir familya nasıl olur da kısa bir sürede ölür diye..(?)
Düşünsenize arıların her ürettiği, atığı dahi faydalı…
Yapacağım kıyas, işçi arılar gibi çalışma koşullarımızdır…
Ya da kendimizi çalışma hayatına kaptırmalarımız…
En iyi haliyle, sabah sekiz akşam beş çalışıp evlerimizi otel gibi, uyumadan uyumaya kullandığımız durumlar..!
En güzel yıllarımızın en az 25-30 senesi çalışmayla geçmez mi?
Gezmek için, hobilerimiz için emekliliği bekler dururuz..!
Yani sürekli olarak bir erteleme durumları…
Yaşamayı, gezmeyi erteleme..!
Kaldı ki emekli olduğumuz zaman ise azıcık bir zamanımız kalsa dahi, bu sefer paramız yeterli gelmemektedir..!
Emekli, aybaşını dahi getiremezken, ertelediği hayallerini nasıl gerçekleştirebilir..(?)
Çalışmanın insan organizması için faydası olduğu gibi, hiç dinlenmeden veya kendine zaman ayırmadan sürekli çalışmak insan organizması için aynı oranda zararlıdır..!
Çalıştığımız zaman her şeyimiz olsun isteriz…
Arabamızın taksiti biter bitmez, araba yenileme sevdasına tutuluruz..!
Veya evimizin taksiti biter bitmez, yazlık ev veya yayla evi sevdasına tutuluruz..!
Böylece yıllarca çalışır dururuz..!
Belki de hiç kullanamayacağımız arabamız ve evimiz için..!
Yani demem o ki , savurganlık kadar istifçilik de sakıncalı bir durumdur…
Öyleyse hayatı ertelemeden, emekliliği beklemeden yaşamalıyız…
Bir gün hıık diye gittiğimizde, hiçbir şey yaşamadan gitmemek için..!

