Ana Sayfa Arama Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GAZETECİ OLMAK..!

Doğruluktan ve dürüstlükten şaşmayan tüm gazetecilerin, ‘Gazeteciler Günü’ kutlu olsun…

Doğruluktan ve dürüstlükten şaşmayan tüm gazetecilerin, ‘Gazeteciler Günü’ kutlu olsun...

Bundan yaklaşık üç ay önce
gazeteci ile edebiyatçı ayrımını yaptığım bir yazı kaleme almıştım…
Bu yazımda, edebiyatçıya duygusallık yüklerken, gazeteciye hiçbir duygu yüklememiştim…
Gazeteciliği, kişilerin duygularını anlamayan sadece deklanşöre basan bir meslek olarak…
Edebiyatçıyı ise kişilerin duygularından anlayan, onlarla saatlerce sohbet edilebilen bir meslek olarak tanımlamıştım…

Hatta aşağıda verdiğim örnekle de bu savımı pekiştirmiştim…
Gazeteci: “Mersin, Anamur yolu üzerindeki 64. caddede trafik kazası olmuştur. 34 yaşındaki Mert isimli vatandaş hayatını kaybetmiştir…”

Edebiyatçı: “Mert o sabah Anamur’a gideceği için çok heyecanlıydı. Çünkü yıllardır küs kaldığı babasıyla barışarak aile bağlarını güçlendirecekti… O sabah büyük bir neşeyle yüzünü yıkadı, en sevdiği mavi tişörtünü giyindi. İçi içine sığmıyordu…”
Ve yazımın sonunda, “Kendinize iyi bir sohbet arkadaşı istiyorsanız bu kişi gazeteci değil, edebiyatçı olmalıdır.” diye de nasihatte bulunmuştum..:)
Bu camianın içinde kısa bir süreliğine bulunmama rağmen, gazetecilik mesleğine ve değerli gazetecilere haksızlık ettiğimin ayrımında olarak bu yazımı tekrar kaleme aldım…
Amacım, edebiyatçıları hicvetmek değildir…

Ama bir kere bu iki mesleği ringe çıkarttıysam…
Bu sefer de edebiyatçı nasibini almalıdır diye düşünmekteyim..:)
Gazeteci, deklanşörüne basarken her zaman için güle oynaya mı basmaktadır?
Takip ettiği baskın, yürüyüş, gösteri, çatışma ve savaş alanlarında canını ortaya koymaz mı?
Edebiyatçı, oturduğu yerde kalemini oynatırken, gazeteci canhıraş, kan ter içinde koşarak, nefes nefese, canını hiçe sayarak haberini yapmaz mı?
Edebiyatçıyı kimse tehdit etmezken, gazeteci doğru haberciliğinden dolayı ekmeğiyle, işiyle ve canıyla tehdit edilmez mi?

Edebiyatçı, çayını, kahvesini yudumlayarak yazısını kaleme alırken, gazeteci tozu toprağı, saatlerce bekletilmeyi göze almaz mı?
Yaptığı doğru haberler nedeniyle bürokrasinin engeliyle ve tehditlerle karşılaşmaz mı?
Edebiyatçı isterse hayal ürünü olarak da yazabilir. Gazeteci habere duygu ve düşüncelerini katabilir mi?